İkinci turda istibdada firesiz hayır!

Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması ihtimali yüksek. Gerçekçi konuşmak gerekirse, iki adaydan birinin Tayyip Erdoğan olacağı görülebiliyor. İkinci tura kalacak diğer aday biraz daha belirsiz. Daha yüksek ihtimal elbette Muharrem İnce, ama Meral Akşener’in İnce’den daha yüksek oy alması olasılığını da bütünüyle yok saymamak gerekir. İstibdada, tek adam yönetimine, parti devletine karşı olan bütün halk açısından asıl mesele şu: İkinci turda Tayyip Erdoğan nasıl yenilgiye uğratılır?

İstibdad karşıtlarının büyük çoğunluğu derhal “elbette Erdoğan’ın karşısındaki adaya, kim olursa olsun oy vererek” diyecektir. Devrimci İşçi Partisi, şu anda Erdoğan’a rakip olabilecek her iki adayın da işçi sınıfı, emekçiler ve ezilenler açısından oy verilebilecek adaylar olmadığını savunuyor. Bize bir Cumhurpatronu değil, çivisi çıkmış olan siyasi rejimin yerine işçinin, emekçinin, ezilenin sözünü söyleyebileceği bir Zincirsiz Kurucu Meclis gerekli.

Ama sorun bunun da ötesinde. Erdoğan’ın karşısında kim aday olursa olsun, muhalefet beş benzemez olduğu için mutlaka oylarda fire olacaktır. Bu yüzden İnce’nin veya Akşener’in ikinci turda Erdoğan’ı yenmesi olasılığı son derecede düşüktür.

Nedenini örneklerle anlatalım. Muharrem İnce ikinci tura kalırsa, Kürt seçmenlerden AKP ile HDP arasında yalpalayan, kimi seçimde birine kiminde ise ötekine oy veren, bu kez ilk turda oyunu mağdur durumda olduğu için Selahattin Demirtaş’a vermiş olan, çoğu muhafazakâr önemli bir seçmen grubunun hatırı sayılır bölümü, ya sandıktan uzak duracaktır, ya Erdoğan’a oy verecektir. Aynı şey daha büyük ölçekte birinci turda Saadet Partisi adayı Temel Karamollaoğlu’na oy kullanmış olanlar için geçerlidir. Saadet Partisi’nin tabanı, bu partinin içinden doğmuş olan AKP’ye, CHP’ye olduğundan çok daha yakındır. Dolayısıyla, ikinci turda büyük çoğunluğunun oylarını Erdoğan için kullanacakları az çok bellidir.

2018’de seçmen sayısı yurt içinde ve dışında oy kullanabilecek olan 60 milyona yakın insandan oluşuyor. Bunların muhtemelen en az bir milyonu, hatta daha da fazlası Karamollaoğlu’na oy verecektir. Bu bir milyon Muharrem İnce’ye kolay kolay oy vermez. Demirtaş’a ise katılım oranına bağlı olarak 5-6 milyon hatta bunun da üzerinde oy çıkması yüksek olasılıktır. Burada da fire belki bir milyon, belki daha fazla olacaktır.

Dikkat edilsin: Söylediğimiz HDP ve/veya Saadet’in Muharrem İnce’ye oy çağrısı yapmayacağı değildir. Bunu bekleyerek göreceğiz. Söylediğimiz bir yanda Demirtaş ve HDP, öteki yanda Karamollaoğlu ve Saadet İnce’ye oy çağrısı yapsa bile, tabanın bir bölümünün onları dinleme ihtimalinin çok düşük olduğudur.

Çok daha düşük ihtimal olmakla birlikte ikinci tura İnce’nin değil Meral Akşener’in kaldığı duruma da göz atalım. Burada durum daha da vahimdir. Evet, Saadet seçmeninin bir bölümü Meral Akşener’e Muharrem İnce’ye olduğundan daha fazla teveccüh gösterebilir. Ama bu sefer daha da büyük kitlelerin eli kolay kolay Akşener’e oy vermeye gitmeyecektir. Bir taraftan Kürtler kendilerine düşman olmakla kalmayan, kendilerini çok uzun on yıllar boyu inkâr eden bir ideolojiden, faşizmin içinden gelen birine oy vermekte çok zorlanacaktır. Akşener’in İçişleri Bakanı olarak birlikte çalıştığı Tansu Çiller ve Mehmet Ağar, son on yıllarda Kürtleri en fazla katliama tâbi tutmuş bir hükümetin, Çiller’in başbakan olduğu DYP-SHP koalisyonunun esas yöneticileriydi. Üstelik bu ilk turda Demirtaş’a oy verecek Kürtler arasında azınlığı oluşturan muhafazakâr topluluktan çok daha fazla, laik, solcu, Kürt halkının ezilmesine çok daha duyarlı milyonlar söz konusudur.  İkincisi, Muharrem İnce’ye oy verebilecek kitlenin çok önemli bir bölümü faşist geçmişi dolayısıyla Meral Akşener’e oy vermekten kaçınacaktır. CHP seçmeninin ve ödünç oy olarak CHP adaylarına oy veren geniş bir solcu kitlenin Ekmeleddin İhsanoğlu vakasında nasıl sandıklardan uzak durabildiği hatırlardadır.

Öyleyse, Erdoğan’ın kitle gücünde yaşanmakta olan sarsıntı, her ne kadar çok büyük bir olasılıkla seçimin ikinci tura kalmasını sağlayacaksa da, öyle görünüyor ki, muhalefetin ideolojik ve siyasi bakımlardan çok parçalılığı dolayısıyla ikinci turu onun kazanması epeyce yüksek bir olasılıktır. Ama gerçekten öyle mi?

Bir yol var!

Hayır, Erdoğan’ın cumhurbaşkanı seçilmesine engel olmanın, istibdada dur demenin bir yöntemi var. Devrimci İşçi Partisi olarak biz, başta işçi sınıfı olmak üzere bütün istibdad karşıtlarının dikkatini çok daha verimli ve güvenli olan bu yola çekmek istiyoruz.

16 Nisan 2017 Anayasa Referandumu’nda yapılan değişiklikler sonucunda, Anayasa’nın cumhurbaşkanı seçimine ilişkin 101. maddesinin 6. fıkrası şöyle olmuştur:

“İkinci oylamaya katılmaya hak kazanan adaylardan birinin herhangi bir nedenle seçime katılmaması halinde; ikinci oylama, boşalan adaylığın birinci oylamadaki sıraya göre ikame edilmesi suretiyle yapılır. İkinci oylamaya tek adayın kalması halinde, bu oylama referandum şeklinde yapılır. Aday, geçerli oyların salt çoğunluğunu aldığı takdirde Cumhurbaşkanı seçilir. Oylamada, adayın geçerli oyların çoğunluğunu alamaması halinde sadece Cumhurbaşkanı seçimi yenilenir.”

Yasa maddeleri teknik olduğu için ilk bakışta anlaşılması kolay değildir. Özetleyelim: Erdoğan’ın karşısında ikinci tura kalacak aday ve onun ardından gelen bütün adaylar toplu halde çekilirse, seçim referanduma dönüşecek, herkes kendi meşrebine göre Erdoğan’a “hayır” oyu kullanacağı için Erdoğan yenilgiye uğratılmış olacaktır. Halk Erdoğan’a “biz seni cumhurbaşkanı olarak istemiyoruz” demiş olacaktır.

Ne Kürt seçmen “ben, beni ve haklarımı inkâr edenlere mi oy kullanıyorum?” kaygısına kapılacaktır. Ne solcu seçmen “sicilinde faşizm olan birine nasıl oy kullanırım?” diye hayıflanacaktır. Ne Saadet’in mütedeyyin seçmeni, “bana CHP’ye oy mu kullandıracaksınız?” diye serzenişte bulunma ihtiyacını hissedecektir. Ne de işçi sınıfı sosyalistleri şu ya da bu şekilde patronları temsil eden, her biri seçim sonrasında ekonomik krizin yükünü işçilerin, emekçilerin sırtına yıkacak olan adaylardan biri için işçi sınıfına oy çağrısı yapma ikilemiyle karşı karşıya kalacaktır.

Cumhurbaşkanlığı seçiminin referanduma dönüşmesiyle birlikte daha oylar atılmadan halk kazanmış olacaktır. Çünkü her şeyden önce “atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” oyun bozulmuş olacaktır. Sandıktan hangi sonuç çıkarsa çıksın artık Erdoğan’ın karşısında şu ya da bu lider/parti değil çıplak biçimde istibdada hayır diyen halk olacaktır.  Hele Erdoğan referandumdan yenik çıkarsa bu durumda hukuken Cumhurbaşkanlığı seçiminin yenilenmesi öngörülmektedir ama artık yenilenecek olan seçim değil fiilen tüm Türkiye’dir. Bir anda inisiyatif tek adamdan çıkıp halka geçecektir. Halk artık tek adamın koyduğu kurallara razı olmayacak, barajları yıkacak, yasakları kaldıracak ve zincirsiz bir Kurucu Meclis seçimleriyle Türkiye’nin kaderine hükmedecek güce kavuşmuş olacaktır. Gerisi halkın siyasi temsilcilerinin cesaretine ve basiretine kalacaktır.  

Firesiz hayır için!

Firesiz tek çözüm var: Erdoğan dışında bütün adayların ikinci turda çekilmesi ve hep birlikte istibdada karşı güçlü bir hayır demek.

Devrimci İşçi Partisi, bütün adayları bu yola girmeye çağırıyor. Her bir aday çekileceğini taahhüt etmelidir. O zaman istibdada güçlü şekilde “hayır” demek ve hürriyete giden yolu sonuna kadar açmak mümkün olacaktır.