Başyazı: Düzen dikiş tutmuyor!

Devrimci İşçi Partisi olarak, 16 Nisan referandumundan sonra hemen o gece ilk tespitini şöyle yapmıştık: “İstibdad kaybetmiştir!”

Referandum tarih önünde ve en önemlisi de halk nezdinde meşruiyet kazanamamıştır. Kağıt üzerindeki yüzde 51, AKP’yi bırakın 2019’daki Cumhurpatronluğu seçimine kadar götürmeyi, 7 ay zor taşımıştır. Bugün kendi içinde paramparça olmuş, dış politikası batağa batmış, özelleştirmeler ve liberal politikalarla ekonomiyi ABD’deki bir davanın fiskesiyle bile uçuruma yuvarlanma tehlikesine düşecek kadar zayıflatmış bir iktidarla karşı karşıyayız.

İstibdadın yenilgisi doğrudan emekçi halkın zaferi anlamına gelmiyor. Olasılıklar muhtelif. Ali Babacanların ekonomiyi, Abdullah Güllerin siyaseti, sermayenin ve emperyalizmin emrediciliği altına sokmak üzere oyuna girmek için fırsat kolladığı görülüyor. Oyuna girmeleri Erdoğan’ın yerine de olabilir, Erdoğan’ı kurtarmak ya da ona zaman kazandırmak için de… Emperyalizmin ve büyük sermayenin ilk tercihi bir tür düzenli geçiştir. Virajda şarampole yuvarlanmamak için yolun sağ tarafında Akşener sol tarafında Kılıçdaroğlu korkuluk rolü oynayacaktır. Ya Amerikan muhalefeti iktidarlaşacak ya istibdad rejimi Amerikancılaşacaktır.

Erdoğan ve AKP iktidarı büyük sermaye ve emperyalizme teslim olabilir. Ekonomik çöküntünün ve siyasi baskıların gücüne karşı gelemeyip kenara çekiliyormuş gibi gözüküp, tekrar hamle yapmak için beklemeye geçebilir. Daha önce Mustafa Koçlar ona bu alanı yaratmıştı. Emperyalistler de kendi işlerini görmesi için yeni krediler açmıştı. Ya da teslim olmayıp bugüne kadar hazırlamaya çalıştığı paramiliter yapıları devreye sokup Türkiye’yi bir iç savaşa sürükleyecek bir girişimde de bulunabilir. Askeri darbe dâhil pek çok gerici ve tehlikeli seçenek gündemdedir.

Görüldüğü gibi istibdadın kaybetmesi olasılığı emekçi halkın kazanması anlamına gelmiyor. Bu da bizi yine 16 Nisan gecesi Devrimci İşçi Partisi’nin yaptığı çağrıya getiriyor: “Emekçi halkın kazanması için sermayeye ve emperyalizme karşı yüzde 99’la birlikte HAYIR deme zamanıdır!”

Her gün bir araştırma şirketinin “bugün seçim olsa kime oy verirsiniz?” anketlerini okuyoruz. Oysa içinden geçtiğimiz dönem oy oranlarının değil sınıfların tavır ve eylemlerinin belirleyici olacağı bir dönem. Amerikan muhalefeti 16 Nisan’ın yüzde 49’unu yüzde 51 yapacak bir aday bulmaya çalışıyor. Devrimci İşçi Partisi ise sömürücü asalak yüzde 1’in karşısında nüfusun ezici çoğunluğunu oluşturan emekçi halkın elleriyle Türkiye’yi yeniden kurmaya çağırıyor!

Türkiye, geçici önlemlerle, sınıflar arası uzlaşmayla, ortalama çözümlerle hiçbir yere varamaz. Zarrab davasının değil, ekonominin millileştirilmesi yani bankaların ve stratejik sektörlerin işçi denetiminde kamulaştırılması gerekir. Emperyalistlerin iknası değil, NATO’dan çıkılması ve İncirlik üssünün kapatılması şarttır. Türkiye’ye istibdadın tek tip elbisesini giydirmek isteyenlere de, dikiş tutmayan burjuva siyasetine Gül yaması yapmaya çalışanlara da en iyi cevabı sermayeden bağımsızlaşan ve emeğin çatısı altında birleşen halk verecektir.

Emekçi halkın istikbâli barajsız, zincirsiz bir Kurucu Meclis’le emekçi çoğunluğun taleplerinin hâkim olacağı, emperyalist zincirlerin kırılacağı bir yeniden kuruluştadır!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Aralık 2017 tarihli 99. sayısında yayınlanmıştır.