İşçi sınıfının direniş okulları bizim de okullarımızdır

Bugünün öğrencisi yarının emekçisidir. Yani, bugün bir emekçi çocuğu olarak barınma, beslenme, ulaşım gibi binbir ekonomik yükü üstlenip okuyan, memleketin gidişatına dair sesini yükseltmeye kalktığında istibdadın sopasını başına yiyen öğrenci, yarının emekçisidir. Öğrencinin çektiği zorluklar, başındaki dertler, geleceği garantiye alınmış bir burjuva çocuğunun değil, ancak bir emekçi çocuğunun karşılaştığı şeyler. Ne olacağım korkusu, işsizlik, geçim derdi… Fakat bu durumdan çıkış, bireysel çabayla, okulda daha iyi bir öğrenci olmakla mümkün değil. Devlet, üniversitelerdeki eğitimi planlarken, öğrencilerin iyi eğitim almasını, toplumun ihtiyaçları doğrultusunda üretime katılabilmesini, gelecekte daha güvenli, daha rahat yaşayabilmesini hedeflemiyor. Üniversitelere sermayenin ihtiyacına göre öğrenci alıyor; sermayenin ihtiyaç duyduğu kadar eğitim almış, olabildiğince ucuza çalışabilecek işgücü yaratıyor. Mesele son derece sınıfsal. Bu nedenle gözleri, kürsüde de sırada da işçilerin olduğu bir başka okula çevirmek gerekiyor: işçi sınıfının direniş okullarına.

Mücadeleyi sermayenin değil işçi sınıfının direniş okullarında öğreniyoruz

Grevler, fabrika işgalleri, işinden atılan işçilerin fabrika önlerinde kurduğu direniş çadırları… Şehirler değişir, simalar değişir ama direniş okullarında işlenen ders aynıdır: sınıf mücadelesi. Patrona, dahası örgütlü patronlara karşı hakkını, hukukunu savunmak, ekmeğini onurunu korumak için kurulur bu okullar. Sınıf mücadelesinin her adımında yeni şeyler öğrenen işçiler biz öğrencilere ama özellikle genç devrimcilere de çok şey öğretirler. Bu okulların kapısından bir kez olsun giren gençler için sınıf kavgası artık kitaplardan, gazete haberlerinden ibaret değildir. Yarın içine adımını atacağı sınıf canlı canlı, yüzlerce farklı insan olarak karşısında ve bir mücadelenin ortasındadır. Gazete, dergi okumaz denen işçilerin borsayı, magazini değil de kendilerini anlatan işçi gazetelerini nasıl bir iştahla okuduklarını direniş okulları gösterir. İşçilerin politikaya ilgisiz insanlar olmadığını, sınıf politikasına nasıl kulak kabarttıklarını, bizim de aslında bu sınıfın bir parçası olduğumuzu ve devrimciliğin işçi sınıfı içinde bir anlam ifade ettiğini görürüz. Ait olduğumuz sınıfı tanımak, yarın vereceğimiz kavgalarda en ön safta ve en deneyimli şekilde yer almak için direniş okullarında pişmek gerekiyor. İşçi sınıfının direniş okulları bizim de okullarımızdır. Dersimiz sınıf mücadelesi ise o dersi en iyi şekilde geçmeli, işçi sınıfının direniş okullarında yetişmiş gerçek birer sınıf devrimcisi olmalıyız!

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.