Fransa’nın ufkunda faşizm

Avrupa’nın en köklü ve en güçlü ön-faşist partisi Front National’in (FN – Ulusal Cephe) cumhurbaşkanı adayı Marine Le Pen, dün yapılan cumhurbaşkanı seçiminde ülkeyi onyıllardır yönetmekte olan iki büyük partinin adaylarını geride bırakarak ikinci tura çıkmayı başardı. Le Pen oyların % 21,4’ünü alarak, burjuvazinin bağrından çıkmış, Avrupacı liberal bağımsız aday Emmanuel Macron’un % 23,8’lik skorunun ardından ikinci sıraya yerleşti. Şimdi bu iki aday kozlarını 7 Mayıs Pazar günü ikinci turda paylaşacaklar.

Elde edilen sonuç, son zamanlara kadar birinci turun favorisi gösterilen Le Pen için aslında beklentilerin gerisinde kalmak demek. Ama yine de kimsenin gardını indirmemesi gerekir. Faşizm tehlikesi Avrupa’nın ufkunda somut olarak yüzünü gösterdi.

Marine Le Pen’in gücü

Bir kere Marine Le Pen 7 milyona yakın oyla partisinin tarihi rekorunu kırdı. Bugüne kadar partinin en yüksek oyu Marine Le Pen’in kendisinin 2012 cumhurbaşkanı seçiminde aldığı 6,4 milyon olmuştu. 2015 il seçimlerinde 5,2 milyon, 2014 Avrupa Parlamentosu seçimlerinde ise 4,7 milyon oy elde etmişti parti. Eski sayılar daha da düşüktü. 7 milyon önemli bir yükseliştir ve daha önce daha yüksek bir patlama beklentisi olmasa ciddi bir başarı olarak görülecektir. Aşağıda FN’in bundan önceki seçimlerde elde ettiği oyları görebilirsiniz.

İkincisi, bu yazının tepesindeki Fransa haritasında görüldüğü gibi, Fransa bir bakıma Le Pen’in kazandığı bölgelerle Macron’un kazandığı bölgeler arasında ikiye bölünmüş durumdadır. (Sarı Macron’un kazandığı bölgeleri, gri ise Le Pen’inkileri göstermektedir.) Fransa’nın anakaradaki 13 bölgesinden 6’sını (sonuçlar kesinleştiğinde belki de 7’sini) Le Pen almıştır. Özellikle bazı bölgelerde açık ara öndedir: Hautes-de-France (% 31), Grand-Est (% 28), Korsika adası (%28). 

Üçüncüsü, Le Pen’in coğrafi yaygınlığı Macron’a göre çok daha yüksektir. Fransa’da en küçük ölçekli yerel yönetim birimi olan ve köyden en büyük kente kadar çok çeşitli birimleri kapsayan komünlerde Le Pen 19 bin birincilik elde ederken Macron sadece 7 bin komünde birinci gelmiştir! Le Pen’in destek tabanı büyük bir çeşitlilik göstermektedir, köyden bazı büyük kentlere kadar uzanmaktadır. Macron’un kazanmasının nedeni zengin büyük kentlerdeki başarısıdır. Burada Paris en çarpıcı örnektir. Macron geniş Paris bölgesinde % 28 dolayında oy alırken Le Pen % 12,5’te kalmıştır. İki kattan fazla fark! 

Nihayet, dördüncüsü, eskiden solun kaleleri olan işçi sınıfı kent ve mahallelerinin bazıları bütünüyle Le Pen’e kaymıştır. Bütün bunlar son derecede tehlikeli bir gelişmeye işaret ediyor.

İkinci tur olasılıkları

Ama bütün bunlardan önemlisi ikinci turda neler olabileceğidir. Kimileri, ikinci tur için merkezci adayların (sağcı François Fillon ve merkez sol Benoît Hamon, ayrıca Sosyalist Parti Ulusal Bürosu) Macron’a oy çağrısı yapmasından ve ikinci tur için kamuoyu yoklamalarında Macron’un açık ara önde olmasından hareketle rahat nefes alıyor. Oysa bu, politikayı sadece parlamentodan ibaret olarak görmek (parlamenter dar kafalılık) ve bütünüyle statik bir bakış açısını benimsemek demektir. Diyalektik yöntemle düşündüğümüzde geleceğin çok daha büyük tehlikelerle dolu olduğunu görürüz.

Her şeyden önce Le Pen ikinci turda oylarını büyük oranda arttıracaktır. Beş büyük adayın hemen ardından gelen Nicolas Dupont-Aignan Fransa siyasi geleneğinde General de Gaulle’e atfen “Golist” adıyla anılan siyasi gelenektendir; onun milliyetçiliği ve “egemenlikçiliği” tabanının ikinci turda kolayca Le Pen’e kaymasına zemin hazırlayabilir. Oyu önemsiz değildir: % 4,75. Yani Le Pen ikinci tura neredeyse % 27’ye yakın oy oranıyla girecektir. Ayrıca Avrupa Birliği ve küreselciliğe kuşkuyla yaklaşan sol aday Mélenchon’un tabanının % 22’sinin (yukarıda sözünü ettiğimiz işçi sınıfının Le Pen’e destek eğilimi) ve çok muhafazakâr bir blok oluşturan sağcı François Fillon’un tabanının % 34’ünün de Le Pen’e oy vereceği kamuoyu yoklamalarından gelen diğer verilerdir. Bütün bunların sonucu şudur: Kamuoyu yoklamaları, ikinci turda Macron’a yüzde 60, Le Pen’e yüzde 40 şans tanıyor!

Tehlikeler

Kendini bu sayılarla rahatlatacak olanlara hatırlatalım. Yükselmekte olan bir faşizmin temsilcisi, ülkenin en yetkili mevkii için % 40 oy alıyorsa, kaybediyor diye rahatlamayın! Aklınızı başınıza alın. Ne Mussolini ne Hitler hiçbir serbest seçimde oyların ya da parlamento sandalyelerinin çoğunluğunu kazanmamıştı. Güçlü azınlık partileri olarak iktidarı ellerine geçirdiler. % 40’la neler neler yapılabilir! Mesela, yarın dünya çapında yeni bir finansal çöküş yaşansa, Marine Le Pen başbakan bile olabilir!

Macron toy bir politikacıdır. İlk defa seçim kazanıyor. Politikada da acemidir. Daha yeni girmiştir. % 60 ya da daha fazla alsa bile taraftarları beş benzemez olacaktır. En önemlisi bir partisi yoktur! Gücü aslında durumun zorluğundan kaynaklanmaktadır. Yükseldiği kadar hızla düşebilir.

Kaldı ki Marine Le Pen’in ikinci turda kazanmasının olanaksız olduğunu düşünenler, dönemin karakterini kavrayamamışlar demektir. İki tur arasında Marine Le Pen’in, tam anlamıyla finans kapitalin ve tekellerin sevgilisi olan Macron’a yönelteceği saldırılar, “seçkinler iktidarı”na eleştirileri, halkın nabzını tutmadaki ustalığı, her şeyi değiştirebilir.

Evet, bu düşük bir olasılıktır. Ama şimdi sözünü edeceğimiz olasılık yüksektir: Şayet ikinci turu Macron kazanırsa, Marine Le Pen’in 2022 seçimlerinde kazanması için bütün önkoşullar hazırlanmış olacaktır. Rövanş çok tehlikeli olacaktır.

Fransa tehlikeli bir patikaya girmiştir. Faşizme karşı kavga ciddiye alınmalıdır. Kimse gardını indirmemelidir.