Biz Yüzde 99’uz Platformu’ndan Ankara’da Panel ve Forum

Halk isyanının ardından ortaya çıkan enerjiyi işçi sınıfının gücüyle birleştirme yönünde faaliyetlerde bulunan Biz Yüzde 99’uz Platformu tarafından Ankara’da bir panel ve forum düzenlendi. 2 Mart Pazar günü TAKSAV’da gerçekleştirilen etkinliğe ODTÜ, Hacettepe ve THY işçilerinin yanı sıra Sungur Savran konuşmacı olarak katıldılar.

Gezi Parkı direnişi ile başlayan halk isyanına dair video görüntüleri ve fotoğraflardan hazırlanan kısa bir sunum ile başlayan etkinliğin açılışı platform sözcüsü tarafından gerçekleştirildi. Sözcü açılış konuşmasına isyana bireysel ya da toplu olarak işçilerin katıldığını fakat geniş emekçi kesimlerin kendi talep ve mücadele biçimleriyle ağırlıklarını ortaya koyamadığını belirterek başladı. Kısaca platformun kuruluş sebebi de olan isyanı emek mücadelesiyle büyütmek fikrine değinen sözcü, Tayyip Erdoğan’ın yüzde 50’ye karşı yüzde 50 matematiğinin geçersiz olduğunun altını çizdi. Hükümetin bütün uygulamalarının sermayedarlardan oluşan yüzde 1’in çıkarlarına hizmet ettiğini söyledi, emekçi halktan oluşan yüzde 99’un ise kendi çıkarları etrafında bir araya gelerek mücadele etmesi gerektiğini vurguladı ve konuşmacıları kürsüye davet etti.

İlk sözü ODTÜ işçileri adına Tez-Koop-İş işyeri temsilcisi Erdoğan Meral aldı. ODTÜ işçilerinin toplu sözleşme görüşmelerinde yaşanan tıkanıklığın ardından grev sürecine girdiğinden bahseden Meral, işçilerin kararlı duruşunun işverene geri adım attırdığını belirterek örgütledikleri eylemlerden örnekler verdi. Hocasından öğrencisine, asistanından taşeron işçisine ve idari personeline tüm okulun desteğini arkalarına aldıklarını, bunun da işçilere güç verdiğini belirtti.

İkinci sözü Hacettepe Üniversitesi Hastanesi’nde taşeron sağlık işçisi olarak çalışan Kubilay Ünsal aldı. Taşeron çalışmaya ve işyerinde yaşanan ücretlerin aksaması gibi sorunlara karşı Dev Sağlık-İş’te örgütlendiklerini belirten Ünsal, son ihale sürecinde giriştikleri eylemlerin ardından işten çıkarılmalarını ve direniş sürecini anlattı. Çadırlarını kurarak hastaneyi direniş alanına çeviren işçilerin örgütlülüklerini korudukları gibi işlerine geri dönüş hakkı kazandıkları ve taşeron çalışma henüz son bulmasa da sözleşme koşullarını iyileştirdiklerini belirtti.

Üçüncü konuşmayı sivil havacılıkta grev yasağı getiren kanun teklifine karşı isyan bayrağını açan THY işçilerinden Deniz Eralp gerçekleştirdi. Grev yasağını 29 Mayıs 2012’de grev yaparak püskürten ve daha sonra işten atılan 305 işçiden biri olan Eralp, öncelikle çalışma şartlarının ne derece zor olduğunu detaylıca açıkladı. Bütün bu zorluklara rağmen sektörde işçilerin birçok kazanılmış hakkı bulunduğunu, bunu da geçmiş dönemlerde başta toplu sözleşmeler olmak üzere sendikalı olarak verdikleri mücadeleye borçlu olduklarını belirtti. Son toplu sözleşme görüşmelerinde sendika ve işveren arasında anlaşma sağlanamayınca yaşanan grev süreci hakkında da bilgi vererek iki yıla yayılan mücadeleyi anlattı. Ayak oyunlarıyla sendikanın hükümet ve işveren yanlısı bir grubun eline geçmesinin ardından direnişin önderlerinin tüm haklarını koruyarak işe dönemediğini belirtti. İşe alınma sözü verilen işçilerin ise geçmiş dönemde kazandıkları hakların yanı sıra dava yoluyla elde edebilecekleri hakları da kaybedebileceklerini söyleyerek yeni yönetimin işçiler açısından berbat bir sözleşmeye imza atarak grevi sonlandırdığı bilgisini paylaştı.

Panel kısmının son konuşmacısı ise Sungur Savran oldu. “Devlet krizi, seçimler ve Türkiye’nin geleceği” başlığıyla bir konuşma gerçekleştiren Savran, Türkiye’nin geleceğinin sınıf mücadelesinde olduğunu belirterek başladığı konuşmasında kapitalist depresyon, Akdeniz’in bir devrimci havza haline gelişi, Avrupa’da bir yandan faşizm bir yandan devrimci hareketlerin yükselişi görülmeden Türkiye’de son yaşananların tam olarak kavranamayacağını belirtti. Bu çerçevede, patlak veren halk isyanının hâkim sınıflar içindeki çatışmaları başka bir evreye taşıdığı ve hükümetin eski ortakları tarafından saldırıya maruz kaldığını söyledi. Yaşananların varılan noktada sadece bir siyasi kriz olmadığı, devletin esas işlevlerini bir kenara bırakarak delil karartma devletine dönüşmesiyle birlikte bir devlet krizi doğduğunu belirterek bunun da son derece kırılgan olan ekonomiye büyük darbe vurduğu ve bir ekonomik krizin de beklenmesini gerektiğinin altını çizdi. Bütün bu gelişmeler karşısında arkasına isyanın gücünü alacak bir işçi sınıfının halkın tüm dertlerine derman olabileceğini, ezilen tüm kesimlerin –başta da emekçilerin- sorunlarını merkeze alan bir mücadele odağı oluşturulursa ve Kürt halkı buraya kazanılabilirse dengelerin değişeceğini belirtti. AKP gibi CHP, MHP ve diğer düzen partilerinin de taşeroncu olduklarını, AKP gitse de kıdem tazminatı saldırısının geri geleceğini, kiralık işçi bürolarının kurulması için patronların tüm partiler üzerinde etkide bulunduğunu, emekçilerin tüm sermaye partilerinden bağımsızlaşarak kendi siyasi hedefleri doğrultusunda örgütlenmesi gerektiğini söyledi.

Verilen aradan sonra forum kısmına geçildi. Salondan son dönemin önemli işçi mücadelelerinde yer almış işçilere ve Sungur Savran’a birçok soru yöneltildiği gibi yine birçok katılımcı da söz alarak kendi fikirlerini açıkladılar. Forumun ardından etkinlik sona erdirildi.

Tayyip Erdoğan Tekel işçileri nezdinde işçi sınıfını ayak takımı olarak nitelemiş, isyan eden koca bir halkı da çapulcu ilan etmişti. Biz Yüzde 99’uz Platformu ayak takımını örgütlü biçimde isyana katılmaya, çapulcuları da yüzlerini işçi sınıfına dönmeye çağıran faaliyetlerine devam edecek.