Suruç katliamını, göz yumanları, Türkiye'yi Suriyeleştirenleri unutma!

Bundan tam iki yıl önce, Kobani’ye yardım götürmek amacıyla yola çıkan 33 genç sosyalist arkadaşımız, Urfa’nın Suruç ilçesinde DAİŞ tarafından yapılan bombalı saldırı sonucu hayatlarını kaybettiler. Tarihe Suruç katliamı olarak geçen bu kanlı saldırıda hayatını kaybeden, kimini fakülte sıralarından, kimini mücadele alanlarından tanıdığımız, kimi zaman sosyalizm mücadelesinde omuz omuza verdiğimiz arkadaşlarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Boğazına kadar pisliğe batmış bu düzeni, sınıf kavgasıyla yıkacağımız günlere yürürken, arkadaşlarımızın anılarını bir an olsun unutmayacağız.

Suruç katliamının ardından geçen iki yılın 18 ayı, Suruç davası üzerine konulan gizlilik kararı ile geçti. Tam 18 ay sonra hazırlanan ilk iddianamenin ardından ilk duruşma ise katliamdan tam 21 ay sonra yapıldı. İddianameye göre üç sanıktan Deniz Büyükçelebi ve İlhami Ballı isimli sanıklar Suriye’de bulunuyor. Diğer sanık Yakup Şahin ise Suruç katliamından sadece üç ay sonra gerçekleşen 10 Ekim katliamı şüphelisi olarak tutuklu durumda. Yani Suruç katliamının ardından dava dosyası gizleniyor, dosya üzerinde gizlilik sürerken şüpheli üç kişiden ikisi Suriye’ye gidiyor, biri de üç ay sonra Ankara’da Türkiye tarihinin en büyük katliamını gerçekleştiriyor. Tablo ortadadır. Suruç katliamı DAİŞ tarafından gerçekleştirilmiş planlı ve politik bir katliamdır. 7 Haziran 2015 seçimlerinden ağır bir yenilgiyle çıkan AKP'nin Türkiye’yi nasıl göz göre göre Suriyeleştirme yoluna gittiğini gördük. Suruç katliamı ve ardından aynı kişilerce planlanıp gerçekleştirilen 10 Ekim katliamı Türkiye'nin Suriyeleştirilmesinin birer parçası olmuştur. Dolayısıyla sanık koltuğunda katliamı yapanların yanında ona göz yumanların da oturmadığı hiçbir duruşma, Suruç için gerçek adaleti sağlayamaz.

1977 1 Mayıs’ından Madımak’a, Roboski'den Soma’ya, Suruçtan Ankara'ya bu topraklarda sayısız katliamın arkasında şu ya da bu şekilde sermaye düzenini ve onu iktidarlarını görürüz. Her katliamın bedelini ödeyen ise Kürtüyle Türküyle bu coğrafyanın emekçi halkıdır, emekçi çocuklarıdır. Bastığımız toprakların devrimci geleneği yapabileceklerimizin teminatıdır. Gençlik olarak önümüzdeki yegâne görev ise enerjimizi ve öfkemizi emekçi halkın bağrında büyüterek, sınırsız ve sınıfsız bir dünya için inatla mücadele etmektir. Katliamların hesabını sormak, yeni katliamların önüne geçmek böyle mümkün olacaktır.

Düşenlere sözümüz dünya devrimi!

Suruç’un hesabı sorulacak!

Kahrolsun istibdad yaşasın hürriyet!