Açık kapıları “zorlamak” mı, zoru başarmak için çabalamak mı?

İstibdada “hayır” diyeceğimiz belli. Ama ne zaman ve nerede diyeceğimiz de çok önemli. Zaman önemli: Karşı çıkış referandumla sınırlı olmamalı. Referandum öncesinde iktidarın ve sokaktaki yandaşlarının referandumun kendisini istibdada uygun yöntemlerle hayalet referanduma dönüştürme, yani “hayır”ı savunmayı suç haline getirme çabalarına karşı elimizden geleni ardımıza koymamalıyız. Sonrasında ise çıkan sonuca (“evet” ya da “hayır”) göre mücadelemizi her alanda sürdürmeliyiz. Yanıt “evet” olduysa, evimize çekilmek ya da Türkiye’yi onlara bırakmak yok! İstibdada karşı çıkmaya devam! Yanıt “hayır” olduysa, bunun verdiği güçle daha ilerisi için mücadele etmek. Tehlikeyi bütün bütüne ortadan kaldırmalıyız!

Ama nerede “hayır” diyeceğimiz daha da önemli. Türkiye’nin yarısından fazlasının aslında istibdada “hayır” diyeceği açık. Ama Ak milislerden elektrik santraline girecek kediye, çeşitli faktörler yarışı daha başa baş duruma getirebilir. Her durumda, toplumun çok önemli bir bölümü, yaklaşık yarısı, istibdada “hayır” diyecektir. Peki, bu hayati referandumda “hayır”ları çoğunluk yapmak için ne yapılabilir? Sağduyu cevap veriyor: Bugün “evet” vermeyi düşünen ya da kararsız olan toplum katmanlarını “hayır” oyuna kazanmak! Bundan daha aşikâr bir doğru olabilir mi?

O zaman kaçınılmaz olarak solun çok önemli bölümlerinin İstanbul’da Beşiktaş ve Kadıköy’de, Ankara’da Çankaya’da, İzmir’de Alsancak’ta “hayır” propagandası yapma yönelişinin büyük ölçüde anlamsız olduğu ortaya çıkar. AKP’nin seçmeninin şu ya da bu nedenden “hayır”a ikna edilebilecek kesimlerine ulaşmaya çalışmak, buralarda açık kapıları “zorlamak”tan çok daha önemlidir.

Devrimci İşçi Partisi bunu yapacak! AKP’ye şu ya da bu nedenle yakın durmuş işçiye ve emekçiye, kendi sınıf çıkarlarının istibdad rejiminden nasıl zarar göreceğini, ekmeğinin nasıl küçüleceğini, çocuğunun nasıl güvencesiz ve geleceksiz kalacağını anlatacağız. İşçi sınıfı bazılarının sandığının aksine sınıf çıkarlarını anlar! Anlatan olursa! Zor olanı başarmak, aynı zamanda işçi sınıfının siyasi bağımsızlığının yolunun taşlarını döşemek demek. Tarihi görevimizle güncel görevimiz örtüşüyor, ne mutlu!

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2017 tarihli 88. sayısında yayınlanmıştır.