İlk görev kıdem tazminatını savunmak!

Şu an meydan AKP'nin. Basını da manipüle ederek işçi sınıfını, yapacağı saldırılara karşı uysallaştırmak istiyor. AKP'nin saldırılarına karşı bir sınıf mücadelesi yükseltilemezse, sendikalar SSGSS dönemindeki, Tekel mücadelesindeki, Torba yasa karşısındaki tavırlarını yeniden sergilerlerse, meydan AKP'de kalacak, kıdem tazminatını bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları vb izleyecek.O yüzden, rüzgârı işçi sınıfından yana çevirmek için bu sonbaharda safları sıklaştıralım, meydanları AKP’ye dar edelim!

Hükümet, kıdem tazminatı saldırısını hazırlarken zarf atmaya devam ediyor. Sahneye en son Eylül ayının ortalarında Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz çıktı. AKP'nin açıklamaları, kıdem tazminatına saldırının bu yıl sonuna kadar şekilleneceğini gösteriyor.

Hükümetin kıdem tazminatının kaldırılması planlarına ilişkin basın aracılığıyla yürütmekte olduğu zarf atma operasyonunda sona yaklaşılıyor. Bir yandan sendikaları gerçek üye sayılarını yayınlamakla tehdit eden hükümet, diğer yandan kıdem tazminatına ilişkin düzenlemelerin tüm taraflarla istişare edilerek yapılacağını söylüyor. Sendikalardan beklenen, bir yandan susmaları, diğer yandan da konuşurmuş gibi yapmaları. Elbette Hak-İş bu konuda görevini iyi bir şekilde yapıyor. Bu konfederasyon zaten açıkça işçi sınıfını AKP'lileştirmenin bir aracı olarak biliniyor. Diğer iki konfederasyon ise bazı açıklamalar ve küçük birkaç eylem dışında beklemede görünüyor. 8 Ekim Ankara mitinginde yer alma yönünde Türk-İş’in konfederasyon olarak karar almaması, sermayenin bu kadar bütünlüklü bir sınıf saldırısı karşısında işçi sınıfının elini zayıflatan bir durumdur. Önce SSGSS ve 1 Mayıs’larda, sonra Tekel'de, ardından Torba Yasa'da sınıfta kalan Kumlu ve ekibi, herhalde kıdem saldırısını da başını kuma gömerek atlatmayı umuyor.

Kıdem tazminatının gaspına yönelik değişikliklerle ilgili olarak Avusturya modelinden bahsediliyor. Bireysel hesaplar modeli olarak bilinen model, işçinin işten çıkarılmasında tazminatını patronundan değil, bireysel hesaplara dayanan bir fondan almasını içeriyor. Bu fondan yapılacak ödemelerin de emeklilik sırasında yapılacağı söyleniyor. Diğer yandan bakan Yılmaz, çok sinsi bir yaklaşımla, “çalışanlar ve işverenler kendi haklarını koruyorlar, biz de işsizlerin hakkını koruyoruz” diyerek, sınıfı bölmeye, işsizleri sanki işçi sınıfından farklı bir kategoriymiş gibi göstermeye çalışıyor. Burjuvazinin bu iki yüz yıllık taktiği, AKP'li bakanların ağzına pek bir yakışıyor. Bizim görevimiz, bunun ne kadar büyük bir yalan olduğunu işsiz işçilere göstermek. Madem işsizlerin çıkarını savunuyorsunuz, o halde neden işsizlik sigortasından onlara para vermiyorsunuz? Neden o fonu işsizler dışında herkes kullanabiliyor? Hele ki patronlar!

Şu an meydan AKP'nin. Basını da manipüle ederek işçi sınıfını, yapacağı saldırılara karşı uysallaştırmak istiyor. AKP'nin saldırılarına karşı bir sınıf mücadelesi yükseltilemezse, sendikalar SSGSS dönemindeki, Tekel mücadelesindeki, Torba yasa karşısındaki tavırlarını yeniden sergilerlerse, meydan AKP'de kalacak, kıdem tazminatını bölgesel asgari ücret, özel istihdam büroları vb izleyecek.

O yüzden, rüzgârı işçi sınıfından yana çevirmek için bu sonbaharda safları sıklaştıralım, meydanları AKP’ye dar edelim!

* Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ekim 2011 tarihli 24. sayısında yayınlanmıştır.