Fabrikalardan Haberler

Gerçek Gazetesi'nin her ay düzenli olarak yayınladığı "Fabrikalardan Haberler" köşesi Nisan ayında da Tuzla'dan İstanbul'a kadar önemli işçi merkezlerinden haberlerle dolu.
 

Bizim için iş güvenliği demek, hayat demek

Ağır işlerde çalışan ve iş güvenliğinin sözde olduğu işyerlerinden gelen ölüm haberleri hepimizi derinden etkiliyor. Biz işçiler, kâr hırsıyla yanıp tutuşan patronlarımıza zorla güvenlik tedbirlerini aldırmak zorundayız. Çünkü bizim için iş güvenliği demek hayatımız demek. İşyerlerinde, fabrikalarda, tersanelerdeki birçok sorunumuzun en önemlisi bu.

Bütün bu sorunlarımızın çözümünü patronların insafına bırakırsak, hayatımızın inisiyatifini de onlara bırakmış oluruz. Bizim hayatlarımız o kadar ucuz değil. Mücadele sonucu, işçinin bastırması sonucu Tuzla’da bazı tersaneler göstermelik önlemler yerine, ciddi önlemler almak zorunda kaldılar. Ancak tehlike geçmiş değil. Bazı tersanelerde temel koruyucu malzemelerin bile dağıtılmadığı kulaklarımıza geliyor. Bu tür durumlarda ekipmanlarımız gelene kadar çalışmamak bizim hakkımızdır. Bir şey olmaz demek, en büyük hata olacaktır. Hayatlarımıza sahip çıkalım.

Tuzla'dan bir tersane işçisi

Ev sahibi olmak işçinin hakkı

İşçilerin en büyük sorunlarından birisi beslenme ve kiralar. Ucuz ve kaliteli gıdaya ulaşım mümkün değil. Tek kelimeyle mutfakta yangın var. Kiralar ise İstanbul'da yaşayan ve asgari ücret ya da biraz üstünde alan bir işçi için büyük sorun.

Hâlbuki özellikle İstanbul'da ev fazlası olduğu gazetelerde yazılıp çiziliyor. Bir ev sahibi olmak için kredi çekmek demek yıllarca sürecek stres anlamına geliyor. Girdiğimiz borç yükünden, bankaların kölesi olmaktan ise hiç bahsetmiyorum. Bu konu faizlerin düşmesi ya da yükselmesiyle de ilgili değil. Hiç kendimize soruyor muyuz, Türkiye'nin her yeri şantiyeye dönmüşken, binlerce ev inşa ediliyorken asgari ücretliler neden başını bir dama sokmak için didiniyor? Sizce bu adil mi? Sizce bu doğru mu?

Barınma sorunumuzu çözmek için, toplu konutları müteahhitlerin vurgun yapması için düzenleyen sistemin değişmesi gerekiyor. İmar ve ihale vurgunlarıyla milyonlarca lira kazancın sağlandığı bir düzende emekçilerin hak ettikleri gibi bir evde yaşamamaları normal mi? Tüm bunların kaynağında kent topraklarının özel mülkiyette olması yatıyor. O halde kent toprakları kamulaştırılmalı. Kamu eliyle emekçinin çıkarına toplu konutlar yapılmalı.

Tuzla Organize Sanayi’den bir işçi

Baskılara rağmen çözüm mücadelede

Avcılar Belediyesi’nde taşeron olarak çalışan bir işçiyim. Zaten maaşımızı zamanında yatırmıyorlar, bu yetmezmiş gibi işten atma ile tehdit ediyorlar. Zamanında yatmayan maaşlar yüzünden bankalara olan borcumuza yok yere bir de gecikme cezası ekleniyor. Çalıştığımız halde borcumuz katlanmaya devam ediyor. Bu baskılardan dolayı bazı işçi arkadaşlarımız yorulmuş durumda. Ama bu sorunların safları sıklaştırmaktan, kararlı bir şekilde mücadele etmekten başka türlü çözülemeyeceğinin de farkındayız. Bu sebeple diyoruz ki: Yılgınlık yok, zafere kadar mücadele var!

İstanbul Avcılar Belediyesi’nden bir taşeron işçisi

Bu yazı Gerçek gazetesinin Nisan 2017 tarihli 91. sayısında yayınlanmıştır.