Soma’nın, Yatağan’ın, cam işçisinin cumhurbaşkanı adayı yok! Demirtaş ancak işçi sınıfı lehine çalışacağı konusunda güvence verirse desteklenebilir!

Devrimci İşçi Partisi bildirisi

Soma’nın, Yatağan’ın, cam işçisinin cumhurbaşkanı adayı yok! Demirtaş ancak işçi sınıfı lehine çalışacağı konusunda güvence verirse desteklenebilir!

Birinci turu 10 Ağustos’ta yapılacak olan cumhurbaşkanı seçiminin adayları belli oldu. Tayyip Erdoğan ve Ekmeleddin İhsanoğlu aynı uluslararası sistemin, Türkiye burjuvazisinin göbekten bağlı olduğu emperyalizmin ve Ortadoğu düzeninin iki ayrı temsilcisi. Bunlardan ABD ve AB şirketlerine ve bankalarına, onların Türkiye’deki ortaklarına, Ortadoğu’nun petrol rantiyelerine hayır gelir. Ama işçi sınıfına gelmez! İşçi sınıfının çıkarları ve ihtiyaçları açısından çok değerli bir olanak vardı: partimizin 27 Haziran tarihli ve “Halkın cumhurbaşkanı adayını öneriyoruz! Adayımız Gezi’nin, Soma’nın, Kürt halkının ortak adayı!” başlıklı bildirisinde önerdiği gibi, HDP’nin milletvekillerinin hukuki bakımdan aday teklif etme kapasitesini geniş bir ittifakın kurulması yolunda kullanması halinde, Kürt halkının yanı sıra işçi sınıfının, Alevilerin, kadınların, gençlerin ve Gezi ile başlayan halk isyanına katılan herkesin ortak bir adayının çıkarılması, bu sayede CHP’nin solunda açılmış olan büyük boşluğun doldurulması, cumhurbaşkanı seçiminin hâkim sınıflara karşı bütün ezilenlerin birlikte mücadele ettiği bir arenaya dönüştürülmesi mümkündü.

Kendi Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş’ı aday göstererek HDP bu fırsatı kaçırmıştır. Demirtaş uzun yıllardır Kürt halkının özgürlüğü için fedakârca bir mücadelenin içinden gelmiş, o halkın saygıdeğer bir lideridir. Ama bugün yalnızca Kürt hareketinin adayıdır. Kürt hareketinin 2000’li yıllardan itibaren işçi ve emekçilerin sorunları için mücadeleden büyük ölçüde uzaklaşması dolayısıyla işçi sınıfına, emekçilere, yoksullara güven vermesi mümkün değildir. Öyleyse, daha iki ay önce 301 evladını sonsuza kadar toprağın altına veren Soma’nın, onlarla aynı felakete uğramamak için özelleştirmeye karşı mücadele eden Yatağan’ın, şimdi “77 milyonun cumhurbaşkanı olacağım” diyen bir adayın başbakan sıfatıyla bir hafta önce grev hakkını gaspetmiş olduğu 5800 cam işçisinin ve onlar gibi milyonlarca ve milyonlarca işçi, emekçi, emekli, işsiz ve yoksul köylünün adayı yoktur! Bu durum hepimizin sorumluluğudur. Bu durumu düzeltmek zorundayız. İşçi sınıfının siyasete damgasını vurması için uygun araçları yaratmak zorundayız. İşçi sınıfının yumruğunu masaya vurması için koşulları hazırlamak zorundayız.

Cumhurbaşkanı seçiminin yöntemleri son derecede anti-demokratiktir!

Elbette işçi sınıfının kendi ihtiyaçları doğrultusunda destekleyebileceği bir adayı olmamasının bir nedeni, bu seçimlerin son derecede anti-demokratik olmasıdır. Tayyip Erdoğan “bu seçimlerle vesayet bitiyor” diyor. O bile tartışmalı, ama tartışmalı olmayan başka bir şey var. Beyler bir araya geliyor, kendi içlerinden birini işçiye emekçiye seçtiriyor. Patronlar sınıfının işçiler üzerindeki hâkimiyeti bas bas “devam ediyorum” diye bağırıyor! Cumhurbaşkanının üniversite mezunu olması koşulunu başka nasıl anlamalıyız? “Gerontokrasi” diye bilinen yaşlıların gençler üzerindeki sultası devam ediyor. 40 yaş kuralını başka nasıl anlamalıyız? Bunlar 2007’de anayasayı değiştirirken AKP’nin 12 Eylül cuntasının anayasasından aynen aldığı anti-demokratik koşullar.

Bunlara bir de halkın seçeceği iddia edilen cumhurbaşkanına halkın aday gösterememesinin gülünçlüğünü ekleyebiliriz! AKP, 2007’de kuralları koyarken, tarihte ender görülen derecede anti-demokratik bir aday belirleme yöntemi bulmuştur. Mecliste gücü olmayan aday gösteremiyor! Cumhurbaşkanının doğrudan halk tarafından seçildiği ülkelerde bu kadar az adayın yarıştığı belki de hiç görülmemiştir. ABD’de, Fransa’da, Meksika’da veya Arjantin’de yarışa çok daha fazla sayıda aday giriyor. Nasıl olsa elinizde ikinci tur var. İkinci turda nasıl olsa sadece iki aday yarışacak. O zaman telaşınız ne? Neden çeşitli siyasi akımları cumhurbaşkanlığı yarışından dışlamaya çalışıyorsunuz? Bu, şimdi müebbet hapse mahkûm olmuş olan Kenan Evren’in parlamento seçimlerine getirdiği yüzde 10 barajı ile aynı mantığın ürünüdür. Amaç işçi sınıfını, emekçileri, yoksulları temsil edebilecek adayları dışlamak, seslerini halka duyurmalarını engellemektir. Şimdi başarıya kavuştular. Belki bir süre daha başarılı olacaklar. Ama bir gün gelecek, işçi sınıfının adayı ya da adayları karşılarına bir heyûla gibi dikilecek. Kimsenin kuşkusu olmasın!

İşçi sınıfının kurtuluşu cumhurbaşkanlığı seçiminde değildir!

İşçi sınıfı, kendi kurtuluşunun seçimlerle, Çankaya’ya cumhurbaşkanı seçtirerek, parlamentoda güç kazanarak olmayacağını bilmelidir. Onun kurtuluşu ve onun etrafında toplumun büyük çoğunluğunun kurtuluşu büyük eylemlerle, genel grevlerle, meydanlarda sokaklarda, sanayi sitelerinde, işçi mahallelerinde işçilerin emekçilerin ayaklarıyla oy kullanmasıyla, kendilerine ait sınıf organları oluşturmasıyla olacaktır. Yine de işçi sınıfı seçimlere sırtını dönmemeli, koşullar uygun olduğu ölçüde bu mücadele alanını da sınıf mücadelesinin bir aracı haline getirmelidir. Peki, bugün içine girdiğimiz bu cumhurbaşkanı seçiminde seçimi böyle bir araç olarak kullanmak mümkün müdür?

Ortada üç aday var. Tayyip Erdoğan, Soma katliamının ve cam grevinin hepimize çıplak biçimde gösterdiği gibi işçi düşmanıdır. O emekçiyi ve yoksulu düşkün görmek, ona sadaka vermek, desteğini öyle almak ister. Hakkını teslim etmek bir yana, yağmalar. İşçi sınıfına “ayaklar” olarak bakar, kendine “baş”!

Ekmeleddin İhsanoğlu’nun işçi sınıfına verecek hiçbir şeyi olamaz. O emperyalist hâkimiyet altındaki kapitalist dünya sisteminin bir bürokratıdır. Ortadoğu kralları, şeyhleri, diktatörleriyle hayat boyu gayet güzel geçinmiş biridir. Düzenin has adamıdır.

Geriye HDP’nin adayı Selahattin Demirtaş kalıyor. Demirtaş elbette öteki ikisinden farklı olarak bu düzenle çatışmış bir siyasi hareketin, bu düzenin ezdiği bir halkın temsilcisidir. Ama Kürt hareketinin politikası onun gelecekte ne yapacağını belirsiz kılmaktadır. Öyleyse, işçi sınıfının çıkarları açısından bakıldığında Demirtaş’ın ancak bazı açık seçik taahhütler karşılığında desteklenmesi olanaklıdır.

Biz Devrimci İşçi Partisi olarak işçi sınıfımızı bu cumhurbaşkanlığı seçiminde Selahattin Demirtaş’a oy kullanmaya çağırmak için aşağıdaki güvenceleri bekleriz:

1) Demirtaş, müzakere sürecinin hassasiyeti dolayısıyla, Kürt hareketinin Gezi ile başlayan halk isyanında ve 17 Aralık sürecinde Tayyip Erdoğan’a karşı ikircikli bir tutum belirlemiş olduğu göz önüne alındığında, kendisi ikinci tura yükselemediği takdirde Tayyip Erdoğan’a oy çağrısında bulunmayacağını daha birinci turdan önce kesin bir dille açıklamalıdır.

2) Demirtaş, seçim kampanyasında rakibi Erdoğan’ın hem şahsen, hem de bir bütün olarak hükümetin başı sıfatıyla, yolsuzluk ve hırsızlık şaibesi altında olduğunu, aleyhinde delil olarak kabul edilebilecek çok önemli belgeler ve bilgilerin basına sızmış olduğunu meydanlarda ve televizyonlarda açık biçimde hatırlatmalı, kendisi işçi sınıfının ve emekçilerin oylarıyla cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, Devlet Denetleme Kurulu’nu derhal harekete geçirerek, Erdoğan’ın bütünüyle hukuka aykırı yöntemlerle önünü tıkadığı yolsuzlukların soruşturulması sürecini başlatacağını şimdiden kesin bir dille açıklamalıdır.

3) Demirtaş, işçi sınıfının ve emekçilerin oylarıyla cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, önüne gelecek olan, özelleştirmeyi genişleten veya taşeronlaştırmaya ilişkin hüküm içeren herhangi bir yasayı onaylamayacağını, özelleştirmeye karşı ve daha önce özelleştirilmiş üretim araçlarının kamulaştırılması ve taşeronlaşmanın kesin biçimde yasaklanması doğrultusunda çalışacağını kesin bir dille açıklamalıdır.

4) Demirtaş, işçi sınıfının ve emekçilerin oylarıyla cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, cumhurbaşkanının bilgilenmesi bakımından hayati bir rol oynayabilecek bir kurum olan, ordu ve yargı dışında bütün kamu kurum ve kuruluşlarında ve işveren ve işçi örgütlerinde her türlü araştırmaya yetkili olduğu için halkın aydınlatılmasında ve suçluların teşhirinde büyük bir gücü olabilecek olan Devlet Denetleme Kurulu’na, üyelerinin yenilenme zamanı geldiğinde işçi sınıfının ve emekçi halkın örgütleri tarafından önerilecek adayları atayacağını kesin bir dille açıklamalıdır.

5) Demirtaş, işçi sınıfının ve emekçilerin oylarıyla cumhurbaşkanı seçildiği takdirde, ilk birkaç ay içinde Devlet Denetleme Kurulu’na taşeron uygulamaları, işçi sağlığı ve iş güvenliği ve sendikalaşma hakkını kullanan işçilerin işten çıkartılmasına ilişkin etraflı bir araştırma yürütmesi için kapsamlı bir görev vereceğini kesin bir dille açıklamalıdır.

Devrimci İşçi Partisi, on yıllardır varlığı ve kültürü inkâr edilmiş, bunu kabul ettirmek için mücadeleye giriştiğinde ise imha edilmiş olan Kürt halkının özgürleşmesinin Türkiye işçi sınıfının çıkarına olduğu kanısındadır. Bu yüzden, Selahattin Demirtaş’ın seçilmesi bizim açımızdan kendi başına olumlu olacaktır. Ama Kürt hareketinin son yıllarda izlediği siyasi hat, bize işçi sınıfının çıkarları açısından güvenceler aramanın zorunlu olduğunu düşündürüyor.

Yukarıda ifade ettiğimiz açıklamaları yaptığı veya bu açıklamaların temsil ettiği ruhu ifade eden başka adımlar attığı takdirde, Devrimci İşçi Partisi Demirtaş’ın adaylığını destekleyecek, birinci turda ona oy verilmesi çağrısı yapacaktır.

İşçi sınıfının düşmanları yenilgiye uğratılmalıdır. Ama bunu yapabilmek için işçi sınıfının dostunun kendini ayırabilmesi gerekir.

Devrimci İşçi Partisi

5 Temmuz 2014