İslamcı basında savaş çığırtkanlığı

Burjuva medyasının son zamanlarda en sevdiği gündem maddelerinden biri Suriye. Suriye'deki karışıklığı sürekli işlemeye bu kadar meraklı basının amacı tabii ki AKP hükümetinin, yaklaşan Suriye müdahalesinde kendisine emperyalizm tarafından biçilen rolü oynayarak Ortadoğu'da söz sahibi olma politikasına zemin hazırlamak. Bu görevi en iyi şekilde yerine getiren kesim ise AKP'nin resmi yayın organı gibi çalışan İslamcı basın.

Zaman gazetesinde doğrudan Suriye ile ilgili günde ortalama on haber yapılıyor. Bir o kadar da başka başlıklar altında yapılan dolaylı haberler var. Haber başlıklarına ve haberlerin veriliş biçimine bakıldığında bile bir savaş çığırtkanlığı hâli açıkça görülüyor. Bir yandan Esad rejiminin muhaliflere saldırı haberleri tek taraflı bir biçimde verilirken, bir yandan da Türkiye'ye kaçan Suriyelilere adeta Türkiye'ye “bizi Esad'dan kurtar” çağrıları yaptırılıyor. İşte birkaç örnek: “Suriye'nin Aldığı Silah Yüzde 580 Arttı” (20 Mart 2012), “Suriye'de Vatandaşlara Faturalarını Ödeme Baskısı Yapılıyor” (21 Mart 2012), “Sığınmacı Suriyelilerin Anlattıkları İnsanın Kanını Donduracak Nitelikte” (21 Mart 2012). Bunun yanında gazetenin “yorum” kısmında yayınlanan yabancı yazarların yazıları mesajı çok daha net veriyor. 18 Mart tarihli İyad Ed Düleymi imzalı “İran Silahlarının Suriye'ye Kaçırılması” başlıklı yazıda, İran'la Suriye'nin işbirliği içerisinde Suriye'ye silah depoladığı iddiası yer alıyor. Yine aynı tarihte yayınlanan, Suriyeli bir gazeteci olduğu belirtilen Riad Muasses imzalı “Teşekkürler Türkiye” başlıklı yazıda yazar önce Birinci Dünya Savaşı'nda Arap halkının Osmanlı'ya “ihaneti” için Türkiye'den özür diliyor. Sonra da Esad rejimine en baştan beri politik müdahalelerde bulunmasından ve muhalefete destek vermesinden dolayı Türkiye'ye sonsuz teşekkürler ediliyor. Bunların yanı sıra Zaman, hükümeti Suriye'ye müdahale etmeye en yüksek sesle köşe yazarı Abdulhamit Bilici'nin köşesinden çağırıyor. Bilici haftalardır köşesini Suriye sorununa tahsis etmiş durumda. “Kaç Bin Ölünce Duyarlı Olacağız?” (11 Şubat 2012), “Suriye Bosna Olmadan!..” (6 Mart 2012), “Suriye Açmazımız” (24 Mart 2012) başlıklı yazılarında Türkiye'nin çok geç olmadan Suriye'ye müdahalesinin gerekliliğini işliyor.

Zaman'da Bilici'nin yaptığını Yeni Şafak'ta Abdullah Muradoğlu yapıyor. Muradoğlu, 21 Mart tarihli “Suriyeli Türkmenler Kan Ağlıyor” başlıklı yazısında Suriye'de muhaliflerle hareket eden 100 küsur Suriyeli Türkmen'in Esad rejimi tarafından öldürüldüğünü iddia ederek uluslararası camianın hâlâ duruma müdahale etmemesinden dert yakınıyor. 14 Mart tarihli “Arap Meseleleri ve Türkiye” başlıklı yazısında Suriye halkının “Esed rejiminden kurtulmak için yabancı güçlerin (Batılıların) müdahalesini bile sineye çekmeye hazır” olduklarını belirterek Türkiye'nin Suriye konusunda “duyarlı” olması gerektiğini vurguluyor. AKP'nin resmi yayın organı gibi çalışan Star da bu iki gazeteden geri kalmıyor. Gazetenin köşe yazarı Yağmur Atsız 11 Mart tarihli “Suriye Açmazı, Batı ve Ankara” başlıklı yazısında Türklerin Suriye ve Irak'ı 900 yıl boyunca ne kadar iyi yönettiğinden ve buradaki halkın o dönem ne kadar rahat yaşadığından dem vurarak Kuzey Suriye ve Kuzey Irak'ın Anadolu sınırlarına dâhil olduğunu anlatıyor. Atsız işi “Haçlılar”ın “Türkleri Anadolu'dan da söküp atarak Asya'nın derinliklerine gömme” niyetini anlatmaya kadar götürüyor. Atsız'ın 25 Mart tarihli “Atlara ve Vicdanen Sakatlara Dair” başlıklı yazısında, bu sefer Hamas lideri Halid Meşal'in ağzından Türkiye'ye, Suriye'ye müdahale çağrısı yapılıyor.

İslamcı burjuvazi, özellikle de cemaatçi burjuvazi, sermaye birikimine uluslararası ölçekte yürütülecek bir faaliyet olarak bakıyor. Ortadoğu üzerinde hâkimiyet büyük bir emel onlar için. Bu yüzden savaş kışkırtıcılığında kimseyle karşılaştırılamayacak kadar aktifler.