Sol din karşıtlığı mı? (Mesut Onatlı (Radikal2, 22.06.08) - 01-07-2008)

Türkiye’de solun yükseldiği 60’lı, 70’li yıllarda solun yükselişini durdurmak için egemen kesimler silahlı mücadeleyi yeterli görmeyerek bütün psikolojik yıpratma planlarını da devreye soktu. Solun din karşıtlığı olarak lanse edilmesi bu dönemlere rastlar. Bu tarz propaganda “komünistler dinsizdir, her şeyimizi alacaklar, eşleri dahil her şeyleri ortaktır” gibi sözlerin basında kullanılması, duvarlara yazılması ve en önemlisi helikopterlerden broşürler halinde özellikle kırsal kesimlere bırakılmasıydı. Belirtmekte yarar var, daha sonra Kürt bölgelerinde bu kez helikopterlerden “PKK’lılar komünisttir, dinsizdir” yazılı broşürler atıldı. Konumuza geri dönersek bu komünizm= dinsizlik propagandası kısa sürede etkisini gösterdi, kırsal kesimin birçok bölgesinde halk komünizme karşı mücadele vermeyi dinsizliğe karşı mücadele vermek olarak algıladı ve kendisi de bu mücadeleye katılmakta gecikmedi. Sonrası hepimizin malumu. Ama asıl ilginç olan bu öyle bir karşıtlığa dönüştü, ki yeni nesil bir kısım “solcu” dahi solculuğu din karşıtlığı olarak algılamaya başladı. Asıl tehlikeli ve yanlış olan da burda ortaya çıktı.

Sloganlara hapsolan sol

Bırakın Anadolu insanı kafasındaki “komünizm= dinsizlik” fikrini yıkmayı, kendilerini sol olarak tanımlayanların önemli bir bölümü artık mücadelelerini tamamıyla “din karşıtlığı” üzerinden yapıyor. En son, dindar kökenli AKP’nin de tek başına iktidara gelmesi, “mahalle baskısı” ve “üniversitelerde türban serbestisi” tartışmalarıyla bu tarz sol hem daha yayıldı hem de daha radikalleşti. Şöyle ki “laikliği koruma” adına CHP, İP, “Türkiye’de komünizmi ben temsil ediyorum” diyen TKP ve birçok kurum-kuruluş-kişi artık sol adına mücadele vermeyi dine karşı mücadele vermek olarak ele alır hale geldi. Peki ama sol din karşıtlığı mıdır? Solu sadece din karşıtlığına indirgemek ve diğer bütün olması gereken özelliklerinden soyutlamak doğru mudur? Baskın Oran’ın deyimiyle “70’lere kazık kakan” Marksizm sorunu yetmezken bir de bu “din karşıtlığına kazık çakan” sol yeni bir sorun yarat mıyor mu? Bu tarz solcular söylem, hal ve hareketleriyle artık trajikomik bir profil çizdiklerinin farkında değiller mi? Ülke gündemini meşgul eden önemli sorunları ele almada, yorumlamada Marx-Engels-Lenin’den ezberlerindeki tek cümleyle açıklama getirme durumları gerçek solcuları utandırıyor artık. Kürt sorununun çözümünü “ulusların kendi kaderlerini tayin hakkı” cümlesiyle, Tuzla’daki işçi ölümlerinin çözümünü “proleterya diktatörlüğü” cümlesiyle, din-laiklik-AKP-türban tartışmasını “din halkın afyonudur” cümlesiyle belirtmeye çalışmak, gerçekte bir şey söylememektir günümüzde ve bu söylem insanlara artık rahatsızlık veriyor. Sloganlara hapsolan bu tarz sol, bırakın solcu olmayan insanları etkilemeyi, solcuları bile kaçırtır duruma geldi.

Konumuza geri dönersek yazının başında belirttiğim “Türban serbestisinin örttüğü” isimli yazıda türban tartışmasını “türban bireysel özgürlük değildir eğer öyle ise bir kadının türban takma seçimi ile Tuzla tersanesindeki bir işçinin çalışma seçimi(!) aynı özgürlük kategorisinin içinde yer alır” diye tanımlamak ve türbanı, türban serbestisini savunanları emek mücadelesinin karşısında göstermek, solu yalnızca “din karşıtlığı” olarak ele almak ve tabii özgürlüklerden soyutlamaktır. Solun ne olduğu başka bir yazı konusu olsa da kısaca değinerek yazıyı bitirmekte fayda var. Eşitlik-özgürlük kavramlarını barındırmayan bir sol, sol değildir. Sol her şeyden önce hümanisttir ve insanın özgürlüğü için çaba verir. Dolayısıyla sol din karşıtlığından ziyade dinlere özgürlüktür. Sol türban karşıtı değil türban dahil her türlü elbiseye özgürlüktür. Sol herkesin eğitim hakkı olduğuna inanır ve bunun için mücadele verir. Bütün dinlere, dillere, kültürlere özgürlük tanır. “Şimdiden özgürlük tanırsam gelecekte bizi ezerler” anlayışı mazur görülemez ve “gelecekte şöyle olacak” diye şimdiden insanların özgürlüklerini engellemek, bastırmaya çalışmak sol değil, olsa olsa sol faşizmdir.