Vatan sizin Bakanlar Kurulu kararınızsa eğer... (Can Ilgın - İşçi Mücadelesi #39 - 07-02-2009)

Siz şimdi bir resmi karar çıkarıyorsunuz ve "işte yapılan yanlışı tamir ettik, elli küsur yıl önce yine bir Bakanlar Kurulu kararıyla gerçekleştirilen vatandaşlıktan ihraç işlemini iptal ettik" diyorsunuz. Ama köprülerin altından çok su aktı. Nazım'ın ölümünden sonra Türkçe edebiyat okuru önce ürkek adımlarla, sonra dolu dizgin Nazım'a doğru aktı. Siz onu okul kitaplarından dışlayın durun, o hayat okulunda erişti Türkiye'nin yüreği ve aklı olan her insanına. Sonunda öylesine sağlam bir biçimde yerleşti ki bu toprakların insanının yüreğine, siz de onu kullanmak zorunda kaldınız. Türkiye faşizminin başbuğu Türkeş'ten Tayyip Erdoğan'a, AKP hükümetinin Kültür Bakanı'ndan Emine Erdoğan'a düzenin sayısız temsilcisi Nazım'ı yağmaladı. Şimdi sizin bir zavallı resmi kararınız mı ona yeniden itibar kazandıracak?

Nasıl da küçük hesaplar peşindesiniz! AKP hükümeti, 1 Mayıs'larda işçi sınıfına yaptığı meydan saldırılarını unutturmak, başbakanının ağzından "ya sev, ya terket!" anlamına gelen sözler söylediğini gözlerden saklamak için maliyeti düşük bir "reform" yapmaya kalktı. Böylece AB'nin gözüne girecek, liberal olduğunu kanıtlayacak, sol liberalleri de "ne uygar davranış!" duygusuna sürükleyerek yeniden kendi yanına çekecekti.

Batıcı-laik cephenin "medeni" veya "solcu" temsilcileri ise bu zavallı şovu AKP'ye kaptırmaktan çok üzüntü duydular. Papyonuyla edebiyat ve kültür dünyasına pek "monşer" bir hava getiren Doğan Hızlan "Ecevit ve Bahçeli'nin katkısını da unutmayalım"hatırlatmasını yaparak o sosyeteyi biraz rahatlatmaya çalıştı. Sadece iki bakan imzalamamıştı kararnameyi o dönemde. AKP'ye fazla puan gitmesin diye faşistlerin liderini övmek pek "medeni" olmuş! Tabii, Doğan grubunun şair-i azamı Özdemir İnce de bu hatırlatmaya pek sevinmiş, o da tekrarlıyor. Nazım'ı onun sabah akşam savunduğu Kemalistlerin hapislerde çürüttüğünü pek çabuk unutmuşa benziyor!

Bir de Radikal gazetesi gibi Türkiye'nin nihayet onurunu temizlediğini söyleyenler var. Siz bir büyük şairi, yarım yüzyıldan fazla "istenmeyen adam" ilan edin, ondan sonra bir basit kararla onurunuz temizlensin. Ne kolay! Ayrıca Türkiye devletinin üzerindeki tek leke bu mu ki o kalkınca bahar temizliği yaşanmış olsun?

Hayır, Nazım'ın vatandaşlığının iadesinin hiçbir anlamı yoktur. Nazım'ın şiirinin gücüyle düşmanlarını zaten bozguna uğratmış olduğunun resmi noter tescilidir bu olsa olsa. Sevgilisine mektup olarak yazılmış şiirinde bile kendini "komünist" olarak tanıtan bir adamı, "ideolojisi bir yana büyük şair" diye komünizmden koparmaya çalışanların Nazım'a verebilecekleri bir şey olamaz.

Yıllardır Nazım'ın vatandaşlığı için uğraşmayı marifet bilenler şimdi ne elde ettiklerini iyi düşünsünler. Geriye Nazım'ın mezarının Türkiye'ye getirilmesi kalıyor onlara göre. Rahat bırakın! O bir vatan haini idi, onu vatan hainliğinden istifa ettirip sıradanlaştırma çabanızdan vazgeçin.

Türkiye'nin burjuva aydını, Nazım'ı Nazımlıktan çıkarıp kendi mülkiyetine almaya çalışıyor. Bunun en çarpıcı örneğini bir süre önce piyanist Fazıl Say vermişti. Nazımın adıyla besteler yapan bu müzisyen, ABD'nin sürekli savaşını desteklerken "Nazım bugün sağ olsaydı, o da Amerika'yı desteklerdi" deme cüretini göstermişti.

Nazım kendisi ne demişti? "Vatan" demişti, "fabrikalarınızda al kanımızı içmekse", "vatan" diye devam etmişti, "polis copuysa", "vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa", o takdirde, "ben vatan hainiyim/Yazın üç sütun üzerine kapkara haykıran puntolarla:/Nazım Hikmet vatan hainliğine devam ediyor hâlâ."