THY'de hukuksuz biçimde dayatılan grev oylaması bugün sonuçlanıyor (09-08-2007)

Her şeyden önce grevi yapacak olan işçilerdir. Türkiye’de grev yapmanın ne kadar zor olduğu, yasaların patron yanlısı karakteri ve sözde tarafsız olması gereken devlet kurumlarının her zaman patronun yanında yer aldığı bilinen gerçeklerdir. Dolayısıyla işçilerin grev için oylama yapmaları doğaldır. Ancak THY’de işçiler başından itibaren grev lehine eylemli, aktif bir irade ortaya koymuşlardır. Grev oylamasını dayatan ise THY yönetimi olmuştur. Baskı ve tehditlerle işçiler THY yönetiminin bastırdığı bir örnek dilekçelere imza atmaya zorlanmışlardır. Dilekçeleri imzalayan, birçok işçi daha sonra sendikaya gelerek söz konusu dilekçeyi baskı altında imzaladıklarına dair yeni bir dilekçe imzalamışlardır. Ama bu dilekçeler olmasaydı da THY’nin topladığı dilekçelerin hukuksuz niteliği değişmeyecekti. Çünkü bir grev oylaması söz konusu olduğunda dilekçelerin bireysel olması esastır, her bir işçi kendi iradesiyle kendisinin yazdığı dilekçeyle grev oylaması talep edilebilir ancak THY’de söz konusu olan tam tersi olmuştur. Grev oylaması dilekçelerini valiliğe götüren bile THY yönetimi olmuştur. Hiçbir işçi kendi hür iradesiyle dilekçe yazıp valiliğe iletmemiştir.

Hukuksuzluk bununla bitmiyor, yasada açıkça grev oylamasının tüm işyerlerinde, mesai saatleri içinde, aynı zamanda ve tek gün içinde yapılması gerektiği söylenirken, THY yönetimi seçimleri 3 güne yaymış durumda. Bunun sebebi açık. THY yönetimi işçilerin greve hayır demek için hiç de hevesli olmadıklarını bildiğinden kendine 3 günlük bir zaman yaratıyor ki baskıyla daha fazla işçiyi sandığa götürüp hayır oyu verdirsin. Grev oylamasından sonraki 6 gün içinde oylamanın yapılması hükmünün ihlal edilmiş olması vb. ise bu hukuksuzluk ortamındaki birçok ayrıntıdan biri…

Bu duruma bakıldığında bir soru akla geliyor: THY yönetimi mahkemede iptal edileceğini bildiği halde neden bu uygulamaları yapıyor? Bu sorunun yanıtı açıktır. Sınıf mücadelesinin yasaları her türlü yasadan üstündür de ondan. Devletin yasalarında, Valilikten, İdari Mahkemesi’ne, oradan Çalışma Bakanlığı İstanbul Bölge Müdürlüğü’ne kadar tüm kurumlarının işçi ve patron arasında tarafsız olmaları gerekir. Oysa sınıf mücadelesinin yasaları tarih kapitalizmin tarihi boyunca devletin tüm kurumlarıyla hep patronların çıkarını koruduğunu göstermiştir. Bu yüzden Valilik, THY yönetimiyle her türlü işbirliğini yaparak, işçilerin bilgi alma haklarını bile geri çevirerek; İstanbul Bölge Müdürlüğü, hukuksuzluğu ayan beyan ortadayken grev oylamasına onay vererek, “bağımsız” yargının barçası idari mahkemesi ise yürütmeyi durdurma talebini “grev oylamasına, grev oylamasının sonuçlanmasından sonraki 3 işgünü içinde itiraz edilebileceği gerekçesi ile” reddederek (sanki Hava-İş, seçimlerin hukuksuz niteliğine değil de seçimlerin sonucuna, oyların sayımına vb. itirazda bulunuyormuş gibi) sınıf mücadelesinin yasaları gereği patronun yanında tutum almışlardır.

THY yönetimi her türlü numarayla sandıktan hayır çıkarmaya çalışmaktadır. Bir kez hayır çıktıktan sonra oylama iptal edilse de politik bir üstünlük ele geçireceğini düşünmektedir. Ne de olsa medya da yanlarındadır. “Hayır” çıkarsa bas bas bağıracaklar; grev oylaması iptal edilirse kenarda bir yerden duyuracaklar. Dolayısıyla işçi sınıfına gerçeklerin çok iyi duyurulması gereklidir. THY’de yapılan toplu sözleşme bir dizi başka sektörü doğrudan etkileyecektir. THY işçileri sadece kendileri için değil işçi sınıfının geniş kesimleri için mücadele etmektedir. Tüm baskılara rağmen THY işçisinin greve evet demesi kuvvetli bir olasılıktır ve THY işçisinin iradesinin tescili demektir. Ancak oylamadan hayır çıkmasının tersini ifade edeceği düşünülmemelidir. Eğer hayır çıkarsa bu tamamen hukuksuz bir sürecin sonucunda, baskı ve tehditlerle alınmış bir sonuç olacaktır ve THY işçisinin havaalının içinde, geniş katılımlı ve coşkulu eylemlerle gösterdiği iradenin gerçekliğini ortadan kaldırmayacaktır. Eninde sonunda bu toplu sözleşme ve grev sürecinin nasıl biteceğini sınıf mücadelesinin yasaları belirleyecektir. Hava-İş ve THY işçisiyle sınıf dayanışması her koşulda sürdürülmelidir.