Telekom grevi sona erdi (23-12-2007)

Bilindiği üzere Türk Telekom şirketi yakın zamanda özelleştirilmiş ve özelleştirilen tüm işletmelerde olduğu gibi öncelikle sendikasızlaştırma saldırısına maruz kalmıştı. Telekom’u alan şirket, karşısında örgütlü bir çalışan topluluğu istemiyordu. Öyle ya, niye istediği gibi at oynatmasın ki, kafasına eseni yapsın! İşçilerin ücretini düşük tutsun, istediğini işten atıp istediğini alsın, sahip oldukları her türlü hakkı daha fazla kâr uğruna gasp etsin… Ne de olsa patron ya! Zaten Türkiye’nin yarısı bu şekilde sendikasız çalışıyor. Ama kazın ayağı bu kez öyle basmadı! Telekom patronu sözleşmeye işçileri sendikasızlaştırma yönünde maddeler koyunca, mesela “kapsam dışı” çalışanların sayısını arttırmak ve ücretlerini bunu teşvik etmek için yüksek tutmak isteyince, kayış koptu! Haber-İş sendikası da biliyordu ki, bu şekilde bir sözleşme yapmak demek, bir daha sözleşme yapamamak anlamına gelecek. Fakat tek gerekçe bu değildi, işçiler geçen yıl kazandırdıkları kârın %7’sini istiyorlar, ama bu kadar sınırlı bir istekte bulunmalarına rağmen Telekom patronu ona dahi onay vermiyordu. Bu da işçilerin nasıl bir sözleşmeyle karşı karşıya olduğunu gözler önüne seriyordu.

Daha önce vurgulandığı gibi bu grev yalnızca Telekom işçisinin daha iyi ücret almak için yaptığı bir grev değildi. Türkiye işçi sınıfının çok önemli bir kısmı sendikasız çalışıyor. Yani her türlü hak arama aracından yoksun, yani çıplak ve savunmasız. İşte Telekom işçisi bu grevle “sendikasızlaştırmaya” dur dedi. Yalnızca kendisi için değil tüm işçi sınıfı için mücadele etti.

Bunun yanı sıra, Türkiye’de yıllardır grev olmuyordu. İşçi ve emekçiler çok mutlu diye mi? Hayır, ilki sendika bürokrasisi yüzünden, ikincisi Hükümetler art arda grevleri yasaklıyor da ondan… İşte tüm bu karamsar tabloya rağmen Telekom işçileri grevdeydi! Onların grevinde daha önce yasaklanan Lastik-İş grevinin kokusu vardı! Onların grevinde cam işçilerinin yasaklanan grevlerinin sıcaklığı vardı! Onların grevinde Erdemir Madencilik işçilerin yasaklanan grevlerinin çelikliği vardı! Onların grevinde Tuzla Tersaneleri’nde bir biri ardına düşen işçilerin yılmazlığı, bir buçuk yıl boyunca direnen İleri Deri işçilerinin kararlılığı vardı! O nedenle Telekom grevi tüm işçi sınıfının oldu.


 

Sermaye boş durmadı!

Grev başladığı günden bu yana, dost düşman belli oldu… Patronlar, hükümet sözcüleri ve hükümette olmasa da meclisteki partilerin çoğu ve medya bir tarafta durdu. Bunlar ya direkt olarak Telekom işçisinin grevine saldırdı ya da grevin üstünü örtmeye, onu görünmez kılmaya çalıştı. Bir kere, daha ilk günden itibaren bir “sabotaj” yalanıdır tutturdular! Güya Telekom işçisi çeşitli merkezlerde kabloları kesiyor ve sisteme zarar veriyormuş… Kuyruklu yalan! Kabloların bir kısmı doğal nedenler sonucunda kopuyordu. Zaten Telekom işçisi grevde olmadığı dönemde ne yapıyordu sanıyoruz? İşte bu şekilde zarar gören merkezleri anında onarıyorlardı. Bir başka neden ise bu kabloların bir kısmına dönük olarak yapılan taşeron saldırısı. Seyyar camcılar alınmasın ama hani bazen sokaktan seyyar camcı geçmeden önce küçük çocuklar tarafından bazı evlerin camları kırılır ve tesadüfen de oradan camcı geçer ya o misal. Taşeron kabloyu kesiyor, sonra tamir edip para kazanıyor. Peki, bu “sabotaj” iddiasını kim topluma yaydı? Medya… İşçilerin grevinin nedenlerini görmeyen, etkinliklerine yer vermeyen medya bir yandan Telekom patronundan reklâm alıyor, karşılığında ise tarafsız yayıncılık ilkelerini de çiğneyerek işçilerin grevini karalıyordu. E grev kırıcılığı çorbası hazırlanır da, devlet boş durur mu? Benim de tuzum olsun diyor çorbada ve kim ihbarda bulunsa işçilerin karşısına dikiliyor. Anında gözaltı! Bugüne dek 70’in üstünde grevci işçi gözaltına alındı. Ama Diyarbakır’daki daha bir acayipti. Galiba orada daha farklı bir cumhuriyet var ki, orda gözaltına alınan işçilerden 12 tanesi tutuklandı. Yani hapishaneye atıldı ve ilk mahkemeye kadar, belki daha uzun bir süre ailelerinden ve işçi arkadaşlarından ayrı kalacaklar! Yalnızca haklarını aradıkları için! Ey adalet nerdesin? Tabii bir de taşeron işçiler olayı vardı. Onlar da sınıf kardeşleri grevdeyken üç beş kuruş uğruna, kardeşlerini arkadan hançerlediler. Zaten grev süresince kimsenin çalışmasına izin yok normalde! Ama devlet kendi yasasını dahi uygulamadı, uygulamak şöyle dursun Taşeron işçileri bizzat korumak için polis görevlendirdi. Yani açık bir şekilde kendi koydukları yasaları yine kendileri çiğnediler.