Bir Bolşeviğin “Ütopyası”: Kızıl Yıldız (Emre Tansu Keten - 25-10-2009)

20. yüzyılın başına geldiğimizde birçok Avrupa ülkesinde bilim-kurgu romanlarının yayımlandığını görebiliriz. Bunlardan bazıları Jules Verne gibi orta sınıf rekabetçiliğine hitap ederken, işçi sınıfı hareketlerinin güçlendiği bazı ülkelerde ise politik yanı güçlü bilim-kurgu romanları göze çarpıyordu. 1905 devrimini yaşamış Rusya'da da bunlardan bir tanesi, bilimsel-politik öngörüleri ve iddiasıyla diğerlerinden ciddi bir şekilde ayrılıyordu: Kızıl Yıldız. Aleksandr Bogdanov tarafından yazılan romanda, kızıl gezegen olarak anılan Mars'ta komünist bir düzen kurulmuştur. Marslılar kendi düzenlerini, dünyada aynı amaç için mücadele eden insanlara tanıtmak isterler. Bu nedenle bir komünisti "kaçırarak" gezegenlerine götürürler. Dünyalı komünistin yazdığı anılar şeklinde devam eden romanda marslıların komünizmi ayrıntılı şekilde tasvir edilirken, hiç kuşkusuz geleceğin sosyalizmine dair öngörüler aktarılmaktadır.

Bogdanov'un bu kitabı yazıldığı 1908 yılında Rus devrimcileri için bir heyecan kaynağı olur. 1905 devriminin yenilgiye uğramasının yarattığı ümitsizlikle, aydınlar arasında intiharların arttığı bir dönemde bu umut dolu kitap devrimcileri motive eder. Romanların Rus devrimcileri için önemi sadece bu romanla kısıtlı değildir elbette. Bir Rus yazar Çernişevski'nin ünlü romanı da döneminin devrimcilerini etkilemiştir. Mesele dergisinden Y. Emre Gürbüz'ün belirttiğine göre, Lenin "Ne Yapmalı" kitabının ismi için bu romandan esinlenmiştir. Çernişevski'nin Türkçe'ye "Nasıl Yapmalı" olarak çevrilen kitabının  asıl ismi de "Ne Yapmalı"dır. Ancak karışmaması için yapılmış olacak ki farklı bir isimle Türkçe yayınlanmıştır.

Aleksandr Aleksandroviç Bogdanov

Kızıl Yıldız'ın yazarı Aleksandr Aleksandroviç Malinovski bolşevik bir doktor, ekonomist, bilim adamı ve felsefecidir. 1903 yılında katıldığı Bolşevik partisinin zamanla ileri gelen liderlerinden birisi olmuştur. 1906 yılında yayımladığı "Ampriyo-Monizm" kitabıyla Lenin dahil bir çok kişinin hayranlığını kazanan Bogdanov, aynı dönemde bir çok felsefi metin kaleme almıştır. Ancak Kızıl Yıldız'ı yayınladığı 1908 yılına geldiğinde "ultra-sol" görüşleri nedeniyle Lenin'le karşı karşıya gelir. Partinin tüm legal alanlardaki çalışmalarını sonlandırmasını savunan Bogdanov, Lenin karşısında azınlık kalır ve bir süre sonra da partiden ayrılır. Lenin, ünlü kitabı "Materyalizm ve Ampiryokritisizm" kitabını bu dönemde idealist olmakla suçladığı Bogdanov'un metinlerine karşı kaleme almıştır. Ekim devrimine kadar örgütlü siyasetten uzak durarak bilimsel çalışmalara ağırlık veren Bogdanov devrim sonrası yıllarda da başını çektiği "Proletkült" hareketi nedeniyle, devrimin önderleri Lenin ve Trotskiy'le anlaşmazlığa düşmüştür. Proleter kültürünü hemen yaratmak için devrimden önceki kültüre ait her şeyi yok etmeyi savunan bu aşırı sol hareket de başarısız olmuştur.

Hayatının son dönemlerini tıpla ilgili araştırmalara ayıran Bogdanov, 1928 yılında kendi üstünde yaptığı bir deney sırasında hayatını kaybeder.

Mars usulü komünizm

Kızıl Yıldız, Leonid adlı bir komünistin, marslıların zoraki davetini kabul etmesiyle başlar. Marslılar bu davetin nedenini şöyle açıklarlar: "mücadele etmek için de daha iyi bir geleceği tanımak gerekli ve siz bunun için buradasınız". 3 ay süren yolculukta marslılarla yaptığı sohbetlerle kızıl gezegeni tanımaya başlayan Leonid'in anlatımıyla devam eden romanda, Leonid'in yaşadıkları üzerinden mars usulü komünizmin ayrıntıları aktarılır.

Marslılar teknik anlamda o kadar gelişmişlerdir ki diğer gezegenlere kolayca gidebilmektedirler. Bunun için yer çekimini cisimlerin itme gücüyle sıfırlayan "eksi madde" adında bir madde kullanmaktadırlar. ("eksi madde", romanın yazılışından 100 yıl sonra ünlü Boeing şirketi tarafından ciddi bütçelerle araştırılmaktadır.) Atom enerjisi  üretimin ve tekniğin birçok alanında kullanılmaktadır.

Üretim, merkezi olarak planlanmakta, gerekli iş gücü meydanlara yerleştirilen ekranlardan sürekli duyurulmaktadır. İş gücü ihtiyacı ve fazlası merkezden yönetilen bu bilgisayar ekranları sayesinde dengelenmekte, işçiler bu ekranları takip ederek istedikleri fabrikadaki iş gücü eksikliğini gidermek için çalışmaya gitmektedir. Üretimde makineleşme en üst seviyededir. Ancak hiçbir şekilde işçilerin yabancılaşmasından söz edilemez.

Marslılar tüketim mallarını ise birçok şehirde kurulmuş bulunan Tüketim Malları Depoları'ndan sağlamaktadır. Ana ilke "Herkesten yeteneğine ve herkesin ihtiyacına göre"dir. "Herkes istediği kadar alırsa nasıl olur" şeklinde sorular soran kapitalizmde yetişmiş günümüz insanına, romanda, bu durumun sadece istatiksel bir sorun olduğu çok iyi anlatılmaktadır.

Gezegende devlet ve her şekliyle otorite yok edilmiştir. Tabii ki polis ve sürekli ordudan da bahsedilemez.

Mars'ta kadın ve erkek arasındaki bütün farklar ortadan kalkmıştır. Öyle ki Leonid uzunca bir dönem kimin kadın kimin erkek olduğunu anlayamamaktadır (Bu kurgu homofobiklikle eleştirilebilir). Toplumsal ilişkilerin temeli de sadeliğe dayanmaktadır. Selamlaşmak, tokalaşmak, vedalaşmak, saygı ifadeleri bu toplumda yoktur. (Proletkült hareketi bunları burjuva kültürünün yozluğu saymaktadır).

Ancak Kızıl Yıldız bir cennet tasvir ediyor diyemeyiz. Çünkü Mars ne kadar gelişmiş olursa olsun gezegen, çevre kirliliği ve doğal kaynakların tükenmesi gibi hayati sorunlarla baş etmekte zorlanmaktadır. Bu sorunlarla başa çıkmak için diğer gezegenlerin istilası gibi çok yabancısı oldukları şiddeti kullanmayı bile düşünmektedirler.

Ayrıca sınıfsız toplumun, bütün çelişkilerin, mücadelelerin bittiği bir "sonsuz refah" olarak görülmesine karşı Bogdanov, "yaşamlarını anlamlandıramayacak olan insanlarda intihar eğiliminin güç kazanması" kurgusuyla bizleri uyarmaktadır.

Kızıl Yıldız romanı içerdiği bu bilimsel öngörülerin yanında çok önemli politik öngörülerde de bulunuyor. Üstelik bu öngörülerin haklılığı için sınıfsız toplumun kurulmasını beklemeye gerek kalmıyor, değinilen noktalar 10-15 yıllık bir süre içerisinde işçi sınıfının başına musallat oluyor.

Dünya'daki proleter hareketlerin desteklenerek, sosyalist devrimlerin hızlandırılması önerisinin tartışıldığı bir toplantıda, Sterni isimli bir marslı şunları söylüyor: "Dünya'daki uluslar arasında yaşanan ezeli mücadele sonucunda, adına yurtseverlik denen psikolojik bir özellik çıkmıştır... Savaşta yenildikten sonra bu yurtseverlik aşırı derecede... şiddetlenmektedir. O zaman yenilenlerin yurtseverliği, galip gelenlere karşı kalıcı ve acımasız bir nefrete dönüşmekte ve öç alma duygusu, tüm ulusun... emekçi kitlelerin de yaşam ideali olmaktadır. (s.143) İleriki yıllarda, özellikle Birinci Paylaşım Savaşı öncesi, işçi sınıfına ihanet eden yurtsever dalganın zararları burada öngörülmüştür diyebiliriz.

Sterni'nin konuşmasının devamı ise "tek ülkede sosyalizm" konusunda bazı kehanetlerde bulunuyor: "Sosyalizmin galip geleceği bazı öncü ülkeler... kendilerine düşman kapitalist bir dünyanın ortasında birer ada gibi kalacaklardır... Ancak sosyalizmin tutunduğu ve galip geleceği yerlerde bile karakteri, şiddetin ve askeri kliğin gerekli olduğu uzun kuşatma yılları boyunca kaçınılmaz bir sonuçla, yani barbarca bir yurtseverlikle derinlemesine bozulacaktır. Bu, bizimkinden uzak bir sosyalizm olacaktır."

Kara ütopyalara karşı "kızıl ütopyalar"

Uzun süre insanlık kara ütopyaların etkisi altında kaldı. Huxley'lerin, Orwell'lerin yazdıkları distopyalar, ütopyaların adının anılmasını engelledi. İdeolojilerin ve tarihin sonuyla beraber ütopyaların da sonu ilan edildi, insanlar geleceksizliğe mahkum edildi.

Ancak ne tarih bitmiştir, ne kapitalizm nihai zaferini ilan etmiştir. Küresel krizle beraber egemenlerin en afili sözcüleri bile serbest piyasanın ölümcül hastalığından bahsetmektedir. Dünya Bankası başkanı milyonlarca insanın açlık ve savaşlar dolayısıyla öleceğini söyleyebilmektedir. Dünyanın egemenleri bizleri yeni kara-ütopyalara mahkum etmeye çalışıyorlar. Küresel kapitalizm insanlığı barbarlığa (hatta yok oluşa) çağırıyor. Bu çağrıya insanlık geleceğini eline alarak cevap verecektir.  Böyle bir çağda, ütopyalara yeniden sarılmak için, geleceğin "başka bir dünyasını" düşleyebilmek için Kızıl Yıldız'ı mutlaka okuyun. Romanda denildiği gibi "mücadele etmek için de daha iyi bir geleceği tanımak gerekli".

 

kizilyildiz.jpgKızıl Yıldız/

Yordam Kitap/

çeviren: Ayşe Hacıhasanoğlu/

Temmuz 2009/

192 sayfa