Bedenimiz bizimdir! Cinsel Tacize Son! (20-02-2008)

Erkek egemenliğinin kadın bedenine yönelen bu saldırısının failleri ile el ele veren medya ve engelleyici bir yaptırım uygulamak için şikâyet bekleyen yargının tutumu karşısında kadınlar bir araya gelerek 11 Ocak’tan 8 Mart’a kadar her Cuma gecesi İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde devam edecek olan bir kampanya başlattılar, mor iğnelerini sandıktan çıkardılar. 20 yıl önce kadınlar “Bedenimiz Bizimdir, Cinsel Tacize Son” kampanyası ile bütünleşen mor iğnelerle etkili eylemler yapmışlar, vapurlarda otobüslerde mor iğneleri bağıra bağıra satmışlar, tacize karşı suskun kalmayacaklarını göstermek için mor iğneleri yakalarına takıp gerektiğinde kınından çıkaracaklarının mesajını vermişlerdi.

20 yıl sonra bugün değişen bir şey yok. Erkek egemenliğinin kadın bedenine yönelttiği saldırganlık herkesin koltuklarına kurulup televizyonları karşısında izleyebileceği suç örnekleri ile devam ediyor. TCK’nın cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlara ilişkin düzenlemeler getiren 102. Maddesine göre alt sınırı 4 yıldan başlayan bir suç söz konusu olduğu halde, sırf bu saldırıya maruz kalan kadınlar başka ülkelerin vatandaşları olmanın getirdiği zorluklardan dolayı şikâyetçi olmadıkları için cinsel saldırı “kabahat” olarak nitelendirip saldırganlar 57 YTL ceza ile serbest bırakılıyor.

Buna karşı kadınların bir kez daha bir araya gelmesi, mor iğneleri ile sokaklara çıkması, erkek egemenliğini sarsmak, bedenine sahip çıkmak, mücadeleyle kazandığı hakların uygulanmasını sağlamak, “kadının yeri evidir” anlayışı ile mücadele etmek için önemli. Ancak bu eylemlerin sadece Taksim Meydanı ile, sadece İstiklal Caddesi ile sınırlı kalması, hem bu sadece bazı kadınların sorunuymuş gibi görüneceği için, hem de kadınların maruz kaldıkları cinsel tacizin esas olarak tek bir yönüne dikkatleri toplayacağı için yeterli değil. Çünkü taciz sadece yılbaşı gecesi Taksim meydanında yaşanmıyor. Sadece cahil, kültürsüz, sapık birkaç serserinin iğrençliği olarak değil, evde, sokakta, işyerinde erkekler kendilerini kadın bedeni üzerinde hak sahibi gördükleri için yaşanıyor. Dolayısıyla yılbaşı gecesi yaşanan olaylardan sonra yükselen tepkiyi, başlatılan kampanyayı bundan sonraki süreçte büyütmek için mücadele etmeliyiz. Gece geç saatte fabrikasından çıkıp evine ürkek adımlarla yürümek zorunda kalan emekçi kadınlara, okulunda “üstünü değiştir” uyarısı ile yurda geri gönderilen öğrenci kadınlara, otobüse inip binerken itilip kakılan, mahallesinde delici bakışlar karşısında başı önde yürüyen kadınlara bu mücadeleyi taşımalıyız. Bunun için mor iğnelerimizi alıp lise ve üniversite kapılarına, emekçi kadınların yoğun olarak kullandığı otobüs duraklarına da gitmeli, tacize karşı emekçi kadınların ve öğrencilerin de sesini duyurmalıyız. Kadınların üzerindeki baskının ve denetimin karşısında susmayacağımızı, kadın bedeni üzerinde kurulan tahakküme boyun eğmeyeceğimizi, bedenimize sahip çıkacağımızı göstermeliyiz.