AKP Kürtlerin yüzüne "Gül"üyor: Kürt illerinde bir truva atı (08-10-2007)

Bu gelişmede İslamcı hareketin Kürt illerinde geleneksel olarak güçlü olması elbette bir rol oynuyor. Ayrıca şoven tavrıyla CHP’nin ve tarihsel olarak MHP’nin Kürt halkı nezdinde hiçbir prestiji olmaması da AKP’ye yardım ediyor. Düzenle iyi geçinmek isteyen aşiret reisleri, toprak sahipleri, Kürt burjuvazisi ve orta sınıf mensupları yüzlerini başka hiçbir düzen partisine çeviremiyorlar; AKP onların gözüne DTP’ye en ciddi alternatif olarak görünüyor. Ayrıca bölgede mahalle mahalle yaptığı ajitasyonda Kürtlere bir parmak bal çalmakla kalmıyor, halka ekonomik rüşvetler vermekten de geri durmuyor. Kürt özgürlük hareketi, özgül olarak da DTP yoksul Kürt halkının sorunlarını bütünüyle bir kenara bırakmış olduğu için AKP bu yolla da Kürt emekçilerinin ve yoksullarının desteğini alıyor. Nihayet, Barzani’nin Türkiye Kürtleri arasında gittikçe artan prestijinin de AKP’ye oy akışına yol açtığı bölgeyi iyi izleyenlerce ifade ediliyor.

Bu gelişme karşısında sormak gerek: AKP Kürt halkına ne verir, ne verebilir?

AKP düzenin Kürt illerindeki Truva atı

AKP, Kürtlerin içinde kazanmış olduğu sempatiyi Kürt hareketini tasfiye etmek için kullanacağının sinyallerini vermektedir. Ankara’da ordu ile olan çelişkisini yumuşatmak adına politik söylemindeki şovenizm dozunu yüksek tutuyor. Seçimlerin ardından oyları cebine koyan ve Çankaya’daki koltuğu kapan AKP, şimdilerde iktidarını kazasız belasız sürdürebilmek için şovenist söylemleri benimsemenin ötesine geçip şovenist politikanın bayrağını ele almaya çalışarak başta ordu olmak üzere karşısındaki güçlere güven verme çabası içine giriyor. Öyle anlaşılıyor ki, Tayyip Erdoğan ile orgeneral Büyükanıt arasındaki gizli Dolmabahçe mutabakatının önemli bir maddesi, AKP’nin Kürt hareketini tasfiye konusunda orduya verdiği güvencedir. Kürt illerinde Kürt hareketinin dışında bir tek düzen gücü olarak AKP’nin yükselmesi bu partiye ordu ve burjuvazi gözünde özel bir değer kazandırıyor.

AKP şovenist yüzünü tüm çıplaklığıyla gözler önüne sermiyorsa bunda sırada bekleyen yerel seçimlerin rolü büyüktür. Yerel seçimlerden sonra AKP’nin Kürt özgürlük hareketine karşı tavrının daha da sertleşmesini beklemek gerekir. AKP, Anayasa tartışmalarını da Kürtlere belirli haklar verileceği yönünde bir beklenti yaratarak bu yönde sonuna kadar kullanmaya çalışmaktadır.

Bu çerçevede DTP’nin izleyeceği politika belirleyici olacaktır. AKP’ye kaptırdığı oyların siyasal nedenlerini görmeyen, işçi, emekçi ve yoksullara yönelik somut politikalar geliştirmeyen bir DTP’nin bu saldırıyı göğüslemesi son derece zor olacaktır. Kürt burjuvazisinin siyasal hegemonyası altında salt demokratik bir muhalefet geliştirmek AKP’nin hazırladığı tuzağın tam ortasına düşmek demektir. Bu süreçte Türkiye soluna da her zaman olduğu gibi önemli bir görev düşmektedir. Sol bir yandan şovenizme karşı mücadeleyi yükseltirken diğer yandan AKP’ye karşı güçlü bir işçi emekçi muhalefeti geliştirmek için seferber olmalıdır. Ancak böyle bir muhalefet Kürt işçi ve emekçilerine burjuvazinin yaydığı demokratik hayaller dışında başka bir alternatif olduğunu gösterebilir.