25 Kasım bir başlangıç olabilir (Gerçek Gazetesi - 20-11-2009)

İzmir Karşıyaka Belediyesi çalışanı Kent A.Ş. işçisi işten atılmaya ve taşeronlaştırmaya karşı 6 ay boyunca verdiği mücadeleyi İzmir-Ankara arasında 650 kilometrelik yolun tamamını yürüyerek taçlandırdı, ama henüz amacına ulaşabilmiş değil.

İstanbul Okmeydanı Hastanesi'nde ve Antalya Akdeniz Üniversitesi'nde "sağlıkta taşeron olmaz" diyerek direnişe geçen Dev-Sağlık İş üyesi işçiler, başka kentlerden sağlık işçileriyle Ankara'da toplandı. Mücadele devam ediyor.

Mersin Serbest Bölge'de Eleks işçileri ücretlerini ödemeyip üstüne bir de fabrikayı kapatıp kaçan patrona karşı direniyor.

Sendikalı oldukları için işten atılan 380 Sinter işçisinin direnişi birinci yılını dolduruyor.

İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı'nda 226 işçi Hava-İş sendikasında örgütlendikleri için işten atılıyor ama mücadele Hava-İş'in bu havalimanında da örgütlenmesinin önünü açıyor.

Örnekler çoğaltılabilir. İşçi sınıfı mücadele ediyor. Ama işçi konfederasyonları ve bir dizi sendika bürokratı bu mücadeleye sırtını çeviriyor. Bu yüzden işçi sınıfının mücadelesi bir türlü genelleşemiyor, sınıfın bütününü kapsayacak, ülke sathına yayılacak bir mücadele halini alamıyor.

Oysa ekonomik kriz bitmiş değil. Daha yeni açıklandı: Sanayi üretimi Ekim ayında bir önceki yılın aynı ayına göre % 8,3 gerilemiş durumda. İşsizlik hâlâ kanayan bir yara.

İşte KESK ile Türkiye Kamu-Sen'in 25 Kasım için ilân ettiği kamu emekçileri genel grevi bu yüzden önemlidir. Kamu emekçileri konfederasyonları, elbette grevi kendilerinden esirgenen ve böylece sendikalarını etkisiz kılan toplu sözleşme hakkı talebini öne çıkararak yapıyorlar. Ama bu greve katılım yüksek olursa, grev işçi sendikalarının, çalışanların öteki örgütlerinin, genel olarak emekçi halkın desteğini alırsa, sınıf mücadelesinde önemli bir sıçramanın önünü açabilir.

Türkiye Kamu-Sen yönetiminin düne kadar sürdürdüğü politikadan çark ederek böyle militanca bir eyleme girişmesi elbette özel koşulların ürünü. En önemlisi, AKP'nin yedi yıldır hükümet olanaklarını kullanarak kendi yandaşı Memur-Sen'i kamu emekçileri arasında birinci konfederasyon haline getirmesi. Ama Kamu-Sen'in gerici yönetiminin amaçları ne olursa olsun, tabanında yüz binlerce emekçi var. KESK üyeleri, şimdi tam da birleşik işçi cephesi taktiklerini uygulamaya koymalıdır. Kamu-Sen tabanındaki emekçiler, sınıfın çıkarları için KESK üyelerinin canla başla çalıştığını, doğru tavrı onların gösterdiğini görünce bugüne kadar gerici ve faşist ideolojiler tarafından kıstırılmış olan sınıf bilinçlerinde bir uyanış olacaktır. Hem mücadele ilerleyecektir, hem Kamu-Sen yönetimine karşı KESK güçlenecektir.

25 Kasım grevi, Türkiye'nin işçi sınıfının, çalışanlarının ve yoksullarının tamamı için önem taşıyor. İşçi sendikaları ilk adımı atılmış birleşik işçi cephesine katkıda bulunmalı. Hepimiz bu greve omuz vermeli, destek olmalı, sokağa çıkmalı, hükümete ve sermayeye karşı mücadeleyi yükseltmeliyiz.