Bangladeş’te tekstil işçileri ayakta

Bangladeş işçi sınıfının en büyük taburlarından birini oluşturan tekstil işçileri Ekim ayının sonunda başladıkları eylemleri Kasım ayının büyük kısmında sürdürdü. Levi’s, Zara, H&M, Benetton, Prada, Gucci ve Versace gibi dünyaca ünlü markalar için üretim yapan tekstil işçileri, beş senedir değişmeyen ücretlerinin arttırılmasını istedikleri için greve gittiler ve sokaklara çıktılar. Bangladeşli tekstil işçilerinin maaşı bizim hesapla 2.000 lira civarında ve enflasyona rağmen son beş senedir değişmemiş durumda. Eylemlerin polis baskısıyla durdurulamaması ve üretimin durmasının getirdiği baskılar nedeniyle hükümet Kasım ayının ortasında, 1 Aralık’tan itibaren geçerli olmak üzere yüzde elli civarı bir ücret artışı önerdi. Ancak işçiler bunun insanca yaşamaya yetmeyeceğini söyleyerek eylemlerine devam etti. İşçiler ücretlerin 6.500 lira olmasını talep ediyor.

Bangladeş'te tekstil sektörü ihracatın yüzde seksenini oluşturuyor ve bu üretimin büyük bir kısmı, sendikalaşmanın neredeyse imkânsız olduğu özel ekonomik bölgelerde yapılıyor. Üretim yerel taşeron firmalar aracılığıyla yapılınca, işçinin sömürülmesi ve ezilmesinin sorumluluğu büyük markalardan çıkıyor sanılıyor; ama üretimin kısa süre durdurulması üzerine bu markaların Bangladeş hükümetine yaptığı baskı, uluslararası sermayenin Bangladeş devletinden beklentilerini çok net ortaya koyuyor.

Sermayenin Bangladeş tekstil işçilerine açtığı savaşın tek göstergesi yetersiz ücretler değil, aynı zamanda bu savaş iş cinayetleri yoluyla da kendini gösteriyor. 2013 yılında tekstil işçilerinin çalıştığı sekiz katlı bir binanın çökmesiyle 1.132 işçi hayatını kaybetmiş, 2.500’den fazla işçi ise yaralanmıştı. Hasarlı olduğu bilinen binada üretim durdurulmamış, uluslararası sermayenin birkaç günlük kârı uğruna binlerce işçinin hayatıyla oynanmıştı.

Başkent Dakka’yı saran eylemler ülkede politik bir çalkantıya da yol açtı. 2009 yılından beri ülkeyi yöneten koalisyonun başındaki parti Bangladeş Halk Birliği’ne (“Avami Ligi”) karşı gösteriler de aynı tarihlerde şiddetlenmeye başladı. Bu politik çalkantının çekirdeğini işçilerin mücadelesi oluştursa da, aldığı biçim bir burjuva partisine karşı başka bir burjuva partisinin, Bangladeş Milliyetçi Partisi’nin desteklenmesi oldu. Daha da kötüsü, muhalefetin oluşturduğu ittifak ülkeyi uzun süredir kasıp kavuran tekfirciliğin siyasal temsilcilerini de içeriyor. Böyle bir iktidar değişikliği, mezhepler arası çatışmayı daha da kışkırtacak, baskı ortamını artıracak ve uluslararası sermayenin istediği “kanun ve nizam ortamının” farklı bir taktikle tesis edilmesinden başka bir anlam taşımayacaktır. Tüm dünyada olduğu gibi Bangladaş işçi sınıfının ihtiyacı da bağımsız sınıf siyasetidir.