Greif: Patrona karşı, sendikaya rağmen sürdürülen kararlı direniş

Greif işçileri fabrikalarını işgal ettikleri 10 Şubat gününden beri sadece patronla değil sendikanın başına çöreklenmiş bürokratlarla da mücadele ediyor. Direniş boyunca kayıplara karışan DİSK Tekstil Genel Başkanı Rıdvan Budak için gazetemizde kayıp ilanı çıkaran Greif işçileri o günden bugüne Rıdvan Budak’a halen ulaşamasa da o, perde arkasında direnişi kırmak için elinden geleni ardına koymuyor. Kendisi hali hazırda ticari işletmelere sahip bir işveren olan Budak, hiçbir zaman direnişi sahiplenmedi. Kendisine ve bürokratik çıkarlarına bir tehdit olarak gördü. DİSK Tekstil sendikasını bir mücadele örgütü olarak değil de DİSK yönetimine ya da milletvekilliğine geçiş için bir platform olarak gören patron Budak’tan başkası da beklenmezdi.

Bunu bilen ama yine de sendikalı olmak için DİSK Tekstil’e sahip çıkan Greif işçisinin hayatlarını ortaya koyarak çıktıkları yolda Budak’ın değil de kendi komitelerinin kararlarıyla hareket etmelerinden daha doğru ne olabilir. İşte o fabrika komitesidir ki direnişi en zor zamanlarda sürdüren iradeyi ortaya çıkarmıştır. Greif işçisi tabanda yarattığı örgütlülükle, doğrusuyla yanlışıyla sadece işçinin çıkarını düşünerek kavga veren öncüleriyle, sendika yönetimi ihanet etse de mücadelenin sürdürülebileceğini göstermiştir. Öyle ki gerektiğinde sendikanın o da yetmezse konfederasyonun binalarını bu örgütlerin gerçek sahipleri olarak zaptederek. Bu taban örgütlülüğü sayesinde bürokratlar, direnişi kırmak için işçileri karakola gidip ifadeye vermeye yönlendirdiğinde ya da eskiden Greif işçisi olup da sendikanın bölge temsilciliğini yürüten direnişçi sendikacı Engin Yılgın, bürokratlar tarafından işten atıldığında da mücadele kaldığı yerden devam edebildi. Bu yüzden olması gereken Greif işgalcilerinin öncülerinin DİSK Tekstil’i de yönetmesi, işçi sınıfının örgütünü Budak’lardan geri almasıdır. DİSK Tekstil Engin Yılgın’ı atarak bunu engellediğini düşünüyor olabilir. Belki şimdilik öyledir. Ama sendikalar er ya da geç maaşları için değil sınıf mücadelesi için sendikacılık yapanlar tarafından yönetilecektir.

Devrimci İşçi Partisi diyor ki: Greif işçi denetiminde kamulaştırılsın!

Greif’in ABD’deki patronları fabrikayı kapatmaya karar vermiş. Sebebi şirketin küçülmesi değil. Tam tersine Greif alanında tekel konumundaki birkaç dev şirketten biri. Kapatma amaçları işçileri taşeronun sultası altında alabildiğince sömürmek istemeleri ama buna direnişçi işçilerin engel olması. Taşeronla devam edebilseler, işçiyi yoksulluk sınırının altında alabildiğine sömürebilseler fabrika üretime devam edecek. Toplu sözleşme sürecinin arkasına sığınmayın. Bir işletmede 44 taşeron şirket varsa bu alenen mevcut iş yasasının açıkça çiğnenmesidir. Bu yasadışı uygulama toplu sözleşme konusu olmadan derhal kaldırılmak zorundadır. Eğer bu yapılmıyorsa sonuç fabrikanın kapanması ve işçilerin çıkartılması  olamaz. Greif fabrikası şimdiden bu zulme karşı başkaldıran işçilerin denetimi altına girmiştir. Bu çözümün en önemli kısmıdır. Bundan sonraki hedef fabrikanın kamulaştırılması olmak zorundadır. Bu koşullar altında Greif’e el koymayan bir hükümet hepsi Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan işçilerin hükümeti değil Amerikan sermayesinin acentası olduğunu gösterecektir. 

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2014 tarihli 54. sayısında yayınlanmıştır.