Bertolt Brecht 120 Yaşında!

Bu yıl 20. yüzyılın en büyük oyun yazarı ve şairlerinden biri olan Bertolt Brecht’in doğumunun 120. yılı. Proletaryanın yükseliş çağının, komünist toplumun şafağının şairi ve oyun yazarı Brecht, bugün ya anılmıyor ya da anmak isteyenlerin de büyük çoğunluğu sanatçının devrimci yönünü buduyorlar. Oysa Brecht devrimci yönünden asla ayrılamayacak olan büyüklüğü ile sadece emekçi sınıfların gönlünde taht kurmamış, burjuvaziyi bile büyülemiş bir edebiyatçıdır. Brecht oyun yazarı olarak 20. yüzyıla damgasını vurmuştur: İster taraftar olsun, ister karşı, tiyatro ile ilgilenen hiçbir aydının kayıtsız kalamadığı bir anlayışın yaratıcısı ve en önemli temsilcisidir.

Brecht, kendi adıyla özdeşleşmiş olan “epik tiyatro”nun, “yabancılaştırma etkisi”nin, “gestus”un (jest) ve bunlara hizmet edecek sayısız sahneleme tekniğinin yaratıcısıdır. Bütün bunlarda hedeflediği ise, tiyatro izleyicisinin, burjuva tiyatrosunda zengin salonlara hitap eden tiyatroda olduğu gibi, seyircinin bir kültür ürününü “tüketmesi” yerine kendisinin üretici haline gelmesidir. Sahnedeki karakterlerle “özdeşleşme” yoluyla içini boşaltması (katharsis) yerine anlatılanlara belirli bir mesafeden bakarak (onlara yabancılaşarak) sorunlarla yüzleşmesi, bu yüzleşme sonunda dönüşmesi ve dünyayı değiştirmeye hazırlanmasıdır. Bütün bunlarla gerçekleştirilmeye çalışılan, eğitimi düşük, hatta bazen okuma yazma bilmeyen işçi kitlelerine tiyatro yoluyla erişmek ve dünyayı değiştirme azmini ve bilincini aşılamaktır. Brecht oyunlarında yarattığı durumlar ve oyuncuları aracılığıyla, işçiye ve gence hayatın nasıl çelişkiler ile ilerlediğini anlatmaya çalışmaktadır. Yani diyalektiği tiyatroya uygulamaktadır.

Brecht’in oluşumunda 20 yaşındayken tanık olduğu Alman devrimi, Almanya’da faşizmin yükselişi ve iktidara gelişi ayrıca Stalinizmin yükselişi rol oynamıştır. Brecht tarihi değiştirmede mühim bir görevi olan sanatı, dünyayı yalnızca yorumlamak değil onu değiştirme maksadıyla büyük bir ustalıkla ele almıştır. Adanmış bir komünist olan Brecht’in tiyatrosu sınıf mücadelesinin sanat alanında yürütülmesidir. Bugün hem Marksizmin aydınlar nezdinde prestiji nispeten zayıf olduğu için, hem “yoksulluk edebiyatı” diye küçümsenen sınıf sorunları sanatçılar arasında popüler olmadığı için Brecht eskiden olduğu gibi ön plana çıkarılmıyor. Marksizme sahip çıktığını iddia eden solun bir bölümü de Brecht’in Stalinizmin kalıplarına sığmadığını anladığı için ondan uzak duruyor. Ufukta nihayet yükselmekte olan devrimci Marksizm, Brecht’in mirasını eleştirel biçimde sahiplenecek, onu geleceğe mutlaka taşıyacaktır.

Bu yazı Gerçek gazetesinin Şubat 2018 tarihli 101. sayısında yayınlanmıştır.