Radyasyonlu çayı başkasına içirtmek!

Van Valisi Münir Karaloğlu, devletin deprem karşısında iflas ettiğini açıkça ifade etti. 15 Kasım tarihli Hürriyet gazetesinde yayınlanan demecinde “Şehir adeta hayalet kente dönüşmüş durumda” diyor.

Karaloğlu’nun bir gün arayla basına yansıyan iki demeci, hükümetin ve devletin Van (Wan) depremi konusunda nasıl acınası bir duruma düştüğünü, başka hiçbir kanıt aramaya gerek bırakmayacak açıklıkla ortaya koyuyor. Vali, Hürriyet’te yer alan açıklamasında biçare, umarsız, perişan. “Hayalet kent” benzetmesinden sonra devam ediyor: “Halen yardıma büyük ihtiyacımız var. Kamuoyunda duyarlılık düştü. İkinci Van depreminin yıkıcılığı tam anlaşılamadı. Van’da gıda ve giyim takviyesine ihtiyacımız var. Kamuoyundan yardım bekliyoruz.”

Dikkat! Devletin Van adlı idari birimdeki en yetkili görevlisi, gıda ve giyim yardımını “kamuoyu”ndan bekliyor! Asıl sefalet bu değil mi? Devletin aczinin ve iflasının bundan açık bir itirafı olabilir mi? Tabii, vali bey “kamuoyu” dediği şeyin maddi bir varlık olmadığını, bir fikirler bileşimine işaret ettiğini unutmuşa benziyor. Fikirler maddi yardımı nasıl yapacak, onu validen başkası bilmiyor! Bu da bize şunu düşündürüyor. Devlet Van depremi karşısında o denli hayali, o denli yok ki, adamcağız toplumdaki ortalama fikirleri temsil eden “kamuoyu”ndan yardım isteyecek kadar çaresiz!

Yalnız valinin 9 Kasımdaki ikinci depremden sonra böylesine zavallı bir ses çıkarmasına bakmayın. Hürriyet’teki bu demeçten yalnızca bir gün sonra, aynı valinin 26 Ekim günü TV8’de Gökmen Karadağlı’nın Haber Aktif programında, bugünkünün tam tersine üstten bir tonla bugün söylediklerinin tam tersini söylediği ortaya çıktı. Vali, o programda halkı normal hayata döndürebilmek için, radyasyonlu çay içen bakan misali, basın mensuplarının ve arama kurtarma ekiplerinin “7-8 katlı otellerde” kaldığını belirtiyor. O 7-8 katlı otellerden biri, aradan sadece iki hafta geçtiktan sonra yerle bir oldu, un ufak oldu; iki basın mensubu ve Japon bir arama kurtarma uzmanını öldürerek. Şimdi, o otele kullanılabilir raporu verenlerle, Van’da tehlike olmadığını yüksek sesle söyleyen Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’la birlikte vali de o ölümlerden sorumlu değil mi?

Bu valiyi radyasyonlu çay içen bakana benzetmek tam doğru değil. Daha ziyade başkalarına zorla radyasyonlu çay içiren bir devlet görevlisine benziyor!

Vali, Haber Aktif’teki konuşmasında bir de “kamu binalarımız hizmete açıldı, kamu hizmeti veriyoruz” diyor. Aradan iki hafta geçiyor, Hürriyet’teki demecinden kelime kelimesine aktarıyoruz: “Şu anda Van’da kamu kurumu olarak ayakta kalan iki tane bina var. Valilik binamız var hasarlı kullanılabilir, bir de kriz merkezi bu binamız var, hasarsız kullanılabilir olan. Bütün kamu binaları şu anda kullanılamaz durumda.” Hani hizmete açılmıştı hepsi? İyi ki ikinci Van depremi akşam 9’da olmuş. Kamu daireleri iyi ki kapalıymış. Yoksa bir de kamu emekçilerinin ölümüne üzülüyor olacaktık!

Bu arada dikkat edin, vali kriz merkezinde veriyor demeci. Valilik binası “hasarlı kullanılabilir”, kriz merkezi “hasarsız”. Vali bey, ne tesadüf, hasarsız binayı seçiyor. Peki, valilik binasında çalışanlar?

Böyle hükümete böyle vali!