Hükümet’in 11 Haziran taarruzu ve direniş

AKP hükümeti içinden ve dışarıda Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den farklı tonda açıklamalar gelse de iktidarın tavrının Gezi Parkı ve Taksim Meydanı’na polis taarruzuna zemin hazırlamak olduğu dün gece ortaya çıktı.

Sabah saatlerinde alana gelen polis, Taksim’deki AKM binası ve Atatürk Anıtı’ndaki pankartları kaldırmak amacıyla geldiğini Gezi Parkı’na ve Taksim Meydanı’na müdahale etmeyeceğini hem basın yoluyla hem de ses araçlarıyla duyurdu. Ancak kısa süre içinde yaşananlar tüm bunların da yalan olduğunu gösterdi. Güya polis, kendisine taş, molotof vb. maddeler atılmadığı durumda müdahale etmeyeceğini söylüyordu. Ancak Taksim meydanına kurulan ve el ele tutuşmuş insanlardan oluşan zinciri gaz bombasıyla dağıtmaktan geri durmadılar. Tarlabaşı tarafında gelişen çatışmaları bahane eden polis tüm alana yönelik saldırıya girişti.

Taksim Dayanışması ve tüm siyasetler saat 19:00’daki Taksim buluşmasına kadar tansiyonun düşmesi için yoğun çaba sarfettiler. Nitekim saat geldiğinde alan tamamen barışçıl bir gösteri çerçevesinde dolmaya başlamıştı. Taksim Meydanı’ndaki kalabalık on binleri hatta Taksim’e ulaşan caddeler ve parkla yüzbini bulunca yine polisin kimyasal silahları devreye girdi.  Pek çok kişi başlarına isabet eden metal kapsüllü gaz bombalarıyla yaralandı. Akşamın ilk saldırısı hükümet ve valiliğin “marjinal grup” edebiyatının nasıl bir yalan olduğunun kanıtıydı.

Gece boyu Harbiye yönünde ve İstiklal’de çatışmalar sürerken doğrudan Gezi Parkı’na saldırılar da başladı. Vali’nin Gezi Parkı’na müdahale etmeyeceğiz sözleri de yalanlar koleksiyonu içerisinde yerini almış oldu. Bir aşamada Gezi Parkı merdivenlerini geçen polis kuvvetleri park girişindeki çadırları yıktı ve parkın içine doğru yoğun bir gaz bombardımanı başlattı. Gazdan etkilenen insanlara ilk müdahalenin yapıldığı revirlere dahi atılan gaz bombaları polisin niyetinin apaçık göstergesiydi. Polis gece boyu Harbiye ve Mete Caddesi üzerindeki barikatları kaldırmaya uğraştı. Ne var ki Mete Caddesi tarafında kümelenen gençlik kaldırılan her barikatı tekrar kurdu ve sabaha karşı polisi pes ettirdi. Harbiye’deki barikatlar da polis tarafından kaldırıldıktan sonra daha güçlü bir şekilde yeniden kuruldu.

11 Haziran sabahından başlamak üzere neredeyse 24 saat süren saldırı ve çatışmalar belki son derece acımasız bir saldırganlığın ifadesidir ama burjuva basının yansıttığının aksine 11 Haziran günü ve 12 Haziran sabahı boyunca yaşananlar aynı zamanda büyük bir dayanışma, direnç ve insanlık gösterisidir. Onca saldırıya rağmen aralarında DİP militanlarının da olduğu binlerce kişi Gezi Parkı’nı terk etmeyerek direnişlerini sürdürmüştür. Bu direniş ruhu, kararlılık ve meşruluk Gezi Parkı direnişinin zulme karşı en büyük barikatı olmuştur.