Erdoğan, Beyaz Saray’a değil, Gazze’ye git de görelim!

Bir bildiği vardır Kerry’nin. Belki de Arap kitlelerine “Erdoğan’ın afrasına tafrasına kanmayın, sözümüzden çıkamaz” demek istemiştir. Haydi, Erdoğan, Mayıs’ta Beyaz Saray’a gideceğine Gazze’ye git de boyunu görelim!

7 Şubat günü bütün Türk basını bayram ediyordu. ABD Büyükelçisi Frank Ricciardone özür dilemişti. Ricciardone, Türkiye’nin iç ve dış politikasına bazı eleştiriler yöneltmiş olduğu için AKP’nin sözcüsü Hüseyin Çelik’ten fırça yemiş, bunun üzerine hem bir özür mektubu yazmış, hem de Dışişleri Bakanlığı’nı ziyaret etmişti.

Mahallede çocuklar arası kavga çıkınca dayak yiyen babasına haber verir. Baba ortaya çıktı mı, durum değişir. Ricciardone ABD’nin yeni Dışişleri bakanı John Kerry’nin güçlü kollarına sığındı. İri kıyım Kerry Türkiye’ye geldi ve Tayyip Erdoğan’a Gazze’ye gitmeme talimatı verdi. Bununla da yetinmedi, Erdoğan’a talimat verdiğini dünya âleme açıkladı.

Haydi bakalım, Erdoğan ve AKP yağcısı basın, şimdi de yaygara edin, övünün, hükümetinizin ve başbakanınızın ne kadar onurlu bir dış politika yürütmekte olduğunu haykırın!

Kerry’nin dünya basınına yaptığı açıklama berraktır. Tayyip Erdoğan ile görüşmesinde Gazze’ye gitmemesi için İngilizce terimle “urge” etmiştir. Yani sözlük anlamıyla “kuvvetle tavsiye etmiştir”, “ısrarla tavsiye etmiştir”, “baskı yapmıştır”, “sıkıştırmıştır”! Bakın kelimesi kelimesine ne demiş ayrıca Kerry:

“Başbakana gerçekten bu ziyaretin ertelenmesinin daha iyi olacağını, bu aşamada yapılmaması gerektiğini düşündüğümüzü ifade ettik. Zamanlaması bizim harekete geçirmeye çalıştığımız barış süreci için kritik önem taşıyor. Tarafların işe, dışarıdan dikkatlerinin mümkün olduğu kadar az dağıtıldığı bir ortamda başlamasını istiyoruz.”

Erdoğan “dikkat dağıtıcı” bir faktördür Kerry için. O kadar.

Türkiye hükümetinin bu açıklamaya tepkisi ne olmuştur? Hükümet sözcüsü Bülent Arınç Bakanlar Kurulu toplantısından çıkışta, “ayıp ettin Kerry, bu işler yapılır ama söylenmez” demiştir! Evet, söylediğinin anlamı tam tamına budur. Hakkını yemeyelim. Yapılan o kadar ağırdır ki, Arınç, başbakanın ne zaman nereye gideceğine Türkiye’nin karar vereceğini de söylemek zorunda kalmıştır. Ama ardından şunu eklemiştir:

"Yani kameralar önünde yapılması düşüncelerini çok açık ve herhangi bir yanlış anlamaya yol açmayacak şekilde söyleme gayretinden ibarettir. Ama tecrübeli bir dışişleri bakanı kesinlikle böyle yapmazdı. Böyle bir düşüncesi varsa bunu dışişleri bakanımıza veya sayın başbakanımıza görüşünü anlatan bir tavsiye şeklinde de sunabilirdi.”

Dikkatli okuyun, ne diyor? “Tamam, başbakana veya dışişleri bakanına söyle, ama kameralara neden açıklıyorsun?” diyor! “Bize talimat veriyorsun, anladık, ama neden bas bas bağırıp bütün mahalleye duyuruyorsun?” diyor! İşte AKP hükümetinin onurlu dış politika anlayışı!

Bir bildiği vardır Kerry’nin, Arınç. Senin başbakanın, Ricciardone ilk geldiğinde “acemi büyükelçi” demişti. Sen de Kerry’ye “acemi dışişleri bakanı” diyorsun. Adam 28 yıl ABD Senatosu’nda görev yapmış. Ne dediğini biliyordur. Belki de Arap kitlelerine “Erdoğan’ın afrasına tafrasına kanmayın, sözümüzden çıkamaz” demek istemiştir.

Haydi Erdoğan, Mayıs’ta Beyaz Saray’a gideceğine Gazze’ye git de boyunu görelim!