AKP döviz peşinde: Emperyalizme açık çek! İşçiye sömürü!

işçinin ekonomisi

Türkiye’nin toplam dış borç stoku 450 milyar dolar. Bir yıl içerisinde ödenmesi gereken dış borç ise 185 milyar dolardan fazla. Bu meblağın 50 milyar dolarlık kısmı kamunun ve Merkez Bankasının kalanı ise özel sektörün dış borcu. Bu tabloya ek olarak 2021 yılında 36 milyar dolardan fazla cari açık verilmesi öngörülmekte. Türkiye ekonomisinin dış borç yükü artarken, döviz rezervleri de aynı hızla eriyip tükenmiş durumda. Merkez Bankasının net rezervlerinin eksiye düştüğü biliniyor. Hal böyle olunca Erdoğan başta olmak üzere AKP iktidarı yine döviz seferberliğine girişti.

Tekellere ucuz emek gücü cenneti! Emperyalist işgale asker desteği!

Merkez Bankası rezervlerinden 128 milyar dolar çarçur edilirken bu paradan sermaye yararlandı. Bilhassa inşaat sektörü ihya edildi. Faturayı ise işçi ve emekçi halk ödedi ve ödemeye de devam ediyor. Emekçi halk sadece ülkeden döviz çıkarken değil döviz geldiğinde de bedel ödüyor. Nasıl mı? Erdoğan, Türkiye’ye döviz getirmek için ilk iş olarak Amerikan şirketlerinin üst düzey yöneticileriyle toplantı yaptı. Bu toplantıda emperyalist tekellere açık çek sundu! İki gün sonra Amerikan tekeli Cargill’in uzun süredir istediği Nişasta Bazlı Şeker kotasını yüzde 100 oranında arttıran Cumhurbaşkanlığı kararını Resmî Gazete’de okuduk. Sadece Amerikan şirketleri değil. İspanyol Baldur’da, Fransız Belkarper’de işçiler grevde, devlet jandarmasıyla, polisiyle, mahkemesiyle bu ülkenin işçisine karşı patronların yanında! Erdoğan döviz gelsin diye Türkiye’yi yabancı şirketlere ucuz emek cenneti haline getiriyor! 

Emperyalizme verilen açık çek bunlarla sınırlı değil! Emperyalizmin önündeki açık çekte sadece bu ülkenin işçi ve emekçilerinin alın teri değil kanı da var. NATO zirvesinde Erdoğan ve Biden’ın yapacağı görüşmeden önce emperyalizme yaranmak için askeri alanda da bir seferberlik başladı. ABD, Afganistan’dan askerlerini çekerken Türkiye’nin buraya asker gönderme planı devreye sokuldu. Emperyalist işgalin taşeronluğunu yapmak emekçi halkın sadece canını tehlikeye atmıyor onurunu da ayaklar altına alıyor.

Turizmde de fatura işçiye emekçiye kesiliyor

Türkiye döviz için ABD emperyalizmine açık çek verirken Rusya ile ilişkiler bozuluyor ve 30 milyar dolar gelir beklenen bu sektörde büyük bir kayıp yaşanması söz konusu. Çünkü Rusya Türkiye’ye en çok turist gönderen ülke. 2019’da 6,8 milyon 2020’de ise pandemiye rağmen yine 2 milyon turist tek başına Rusya Federasyonu’ndan gelmişti.

Döviz beklentisinin yüksek olduğu bir alan da turizm sektörü. Sırf yabancı turist çekmek için işçilere İngilizce “ben aşılıyım keyfine bak” yazılı maskeler giydirip reklam filmi çeken iktidar yine döviz için emekçi halkın onurunu kırmaktan çekinmemişti. Tepkiler sonucunda reklam filmi geri çekildi ama politikalar aynen devam ediyor. Turizm sektöründe güvencesiz çalışma ve ağır sömürü koşulları kol geziyor. Turizm sektörü bilhassa yaz turizminin öne çıktığı yerlerde mevsimlik çalışma ve ağır baskı koşulları dolayısıyla sendikalaşma hemen hemen hiç yok. Son dönemde çok gündemde olan mafyatik yapıları örgütlenmek, hakkını aramak, ödenmeyen mesai ücretlerini talep etmek isteyen işçilerin karşısında da görüyoruz. Turizm patronları derneği pandemi yüzünden turist sayısı azalsa da turist başına harcamanın 600 dolarlardan 700 dolarların üstüne çıkmasından övgüyle bahsediyor. Aynı patronlar asgari ücretin 336 dolara denk geldiğinden bahsetmiyor tabii ki. Turistler geldiğinde, yaptıkları harcamalar arttığında işçinin ücreti de aynı şekilde artmıyor. Ancak patronlar her fırsatta işçiden kesinti yapmaya yelteniyorlar. Şimdi de tüm turizm patronları Rusya’nın Türkiye’ye uçuşları iptal etmesinin faturasını işçilere kesmeye hazırlanıyor.

Devrimci İşçi Partisi diyor ki:

Dış borç reddedilsin! Döviz yasaklansın! Dış ticarette devlet tekeli!

Dolara avroya bağımlı ekonomi boyunduruk altında olmak demektir. Borç yiğidin kamçısı değildir. Borç bu halkın boynuna takılmış zincirdir. Yaşadığımız ve gördüğümüz gibi ülkeye döviz girerken de döviz çıkarken de fatura emekçi halka kesilmektedir. Sermaye partileri bu düzenin devamından yanadır. Birbiriyle kim daha fazla döviz getirecek diye yarışmakta, halka da bunu matah bir şeymiş gibi anlatmaktalar. Oysa işçi sınıfının ve emekçi halkın bu emperyalist boyunduruktan kurtulmasının koşulu ekonomiyi dövize bağımlılıktan kurtarmaktır. Bunun için dövizin yasaklanması, dış ticarette devlet tekeli kurulması elzemdir. Emperyalist sermaye için Türkiye bir ucuz emek gücü cenneti olmamalı tam tersine emperyalist tekellerin tüm varlıkları ve özellikle bankalar işçi denetiminde kamulaştırılmalıdır! Dış borç reddedilmelidir! Kaynaklar emperyalist tefecilere değil halkın ihtiyaçlarına tahsis edilmelidir! Türkiye kamu mülkiyeti ve tek devlet bankası üzerinden üretimi ve ticareti emekçi halkın çıkar ve ihtiyaçları doğrultusunda planlamalıdır. Böylelikle bu ülkenin insanları yaşadıkları memleketi asalak sermaye için değil kendileri için cennete çevirebilecektir.