Metal Fabrikalarından Haberler

Sistem Alüminyum’da çalıştırılmak üzere köle aranıyor!

Merhaba, ben Sistem Alüminyum’dan seslenmek istiyorum. Bu düzen içerisinde tüm işyerlerinde sorunlar vardır çünkü düzenin kendisi sorunludur fakat bizim iş yerimizde bu durum biraz daha fazla. Şöyle ki; en büyük problemimiz kalifiye yani işi bilen tecrübeli eleman eksikliği. Sağ olsunlar bu standarttaki bütün işçileri (200 kadar kişi) geçtiğimiz aylarda sendikalaşma sürecine girdikleri için gözlerini kırpmadan işten çıkardılar. İşçilerin tek istediği ufak da olsa zamdı vermediler, örgütlenmekti, müsaade etmediler. Hatta örgütlenmelerini o kadar istemediler ki daha sonra içeride kalan işçilere siz yeter ki sendikalaşmayın diye daha önce işten attıklarına vermedikleri zammı verdiler.

Sonuçta evet fabrikaya sendika girmedi ama patronun elinde asla eritemediği stokları kaldı. Üretim yapılıyor fakat bunları paketleyip sevkiyatını sağlayacak elemanı kalmadı. Eskilerin yerine yüzlerce eleman aldı ama eski verimi sağlayamıyor. Sağlayamadıkça da içeride bize yaptıkları baskıları arttırıyorlar. Eskiden zam isteyen işçileri ‘buranın şartları böyle, işine gelmeyen gider, kapıdan kimi çevirsek bu işi yapar’ argümanıyla terslerken, şimdi ise ‘arkadaşlar burada “hakkınızı’’ almıyor musunuz, günü gününe paranız yatmıyor mu, parayı alırken iyi, çalışmak zorundasınız’ diye sürekli tehditler savuruyorlar.

Ama kapıdan kimi çevirseler işi yapamadıklarını anladılar tabii de artık çok geç. Eskiden 40 kişiyle 80 ton paket yapılırken şimdi 80 kişiyle 40 ton malzeme çıkaramıyor. Çıkaramadıkça da insanları zorla mesailere bırakıyorlar. Mesai dediysek insani şartlarda mesailer değil bunlar. Yasak olmasına rağmen 8 saat mesai sistemi var fabrikanın. Yani mesaiye kalırsanız o gün 16 saat çalışmış oluyorsunuz. Bunu sizden haftada en az 3 gün istiyorlar, pazarları da mesaiye gelmemizi istiyorlar, resmi tatillerde de. Bazen 00:00-08:00 vardiyasından çıkıp tekrar 16:00-00:00 vardiyasına işe gelmemizi bile istiyorlar, zorunlu bırakıyorlar, yani onlara göre günde 3-4 saat uyku bize yeter. Biz robotuz, dinlenmeye, ailemizle vakit geçirmeye, gezmeye hakkımız yok, “hakkımızı” veriyorlar ya, bize her türlü sahip oluyorlar.

Bunlar daha ne ki, artık tuvalete gitme saatlerimize bile karışmaya başladılar, yakında turnikeler koyacaklarmış tuvaletlere. Yani durum bu, Sistem Alüminyum fabrikası işçi değil köle istiyor. Geçen gün bir toplantıda yine bunları söylerlerken arkadaşın biri ‘abi zincir taksınlar boynumuza, bunlar az’ dedi. Hemen idareye git anlat derdini diye tehdit edildi. Tek başına ses çıkaran arkadaş da tabii ne yapsın sustu kaldı. Herkes ‘işten çıkacağım, burada artık durulmaz’ diyor. Ama aslında diğer fabrikaların da buradan çok farkı yok. Nereye gitsek zamanla bu tür sorunlarla karşılaşacağız. Buranın sorunu onların örgütlü olup bizim örgütsüz olmamız, boşuna o 200 işçiyi gözlerini kırpmadan çıkarmadılar, sendikalı olursak bunları bize yapamayacaklarını biliyorlar. Bizim yapmamız gerekense kaçmak değil, burada kalıp mücadele etmektir. Onların istemediği sendikayı buraya getirmek, karşılarında sus pus durmak, her söylediklerine boyun eğmek yerine birlik içinde ses çıkarmaktır. Yoksa başka fabrikalara gidip yine köle düzeninde çalışmaya devam edeceğiz.

Çorlu Sistem Alüminyum'dan bir işçi

 

İlk defa 1 Mayıs’ta sınıfımın safındaydım!

Tuzla’da çalışan bir kadın metal işçisiyim. İlk defa 1 Mayıs’a katıldım. İlk defa bu kadar kalabalık işçi topluluğunu bir arada gördüm. Fabrikada birbirinin altını oyan, arkasından konuşan dedikodu yapan işçilerin örgütlenince, bilinçlenince bir arada durabildiklerine şahit oldum. Geçen sene fabrikamızı işgal ettiğimiz günkü enerjiyi, birliği 1 Mayıs alanında tekrar gördüm. Hiç tanımadığımız ancak aynı sömürü altında ezildiğimiz yüzlerce kişinin aynı sloganları attığını gördüm.

Şu zamana kadar 1 Mayıs’ı ya tatil günü ya da fazladan mesai alabileceğim gün olarak görmüştüm. Ama 1 Mayıs bunların hiçbirisi değilmiş. 1 Mayıs işçilerin mücadele meydanlarından taleplerini söylediği bir günmüş. İlk 1 Mayıs’ım kutlu olsun. Tüm emekçilerin mücadele bayramı 1 Mayıs kutlu olsun!

Gebze’den bir metal işçisi


 

Yaşasın 1 Mayıs!

Tuzla’da bir metal fabrikasında çalışıyorum. Yıllardır 1 Mayıs’lara elimden geldiğince gittim. Bu 1 Mayıs’ta da Maltepe’de DİP kortejinde yürüdüm. Hep birlikte işçilerin birleşmesi gerektiğini, fabrikaların kamulaştırılması ve işçiler tarafından yönetilmesini isteyen sloganlar attık. En başından beri önlüklerimizle, şapkalarımızla bir arada durduk. Disiplinli biçimde yürüyüşümüzü tamamladık. Yüzlerce işçi, emekçi, mahallelerden insan birleşince mücadele edince sömürenleri yıkabiliriz diye slogan attı. Yüzlerce insan hükümete karşı ben buradayım dedi. Yaşasın 1 Mayıs, yaşasın işçiler!

Tuzla Organize Sanayi’den bir metal işçisi


 

Metal işçileri sınıf siyasetiyle 1 Mayıs alanındaydı

1 Mayıs işçi bayramında diğer sektörlerden sınıf kardeşlerimizle birlikte İstanbul Maltepe’de miting alanındaydık. Öncesinde yapılan yürüyüşten itibaren Devrimci İşçi Partisi kortejindeydik. Sloganlarımızla işçi sınıfının en acil taleplerini haykırdık hep birlikte bir an olsun bile durmadan. Bizim için 1 Mayıs’a dair en anlamlı slogan “Fabrikalar bankalar devletin, devlet işçinin” sloganı oldu. AKP hükümetinin yokmuş gibi göstermeye çalıştığı bu ekonomik kriz döneminde işçi sınıfı olarak bizim rotamız da bu slogan olmalı. Metal sektöründe çalışan işçilerin düşmanı sadece kendi patronları değildir. Parayı elinde tutan banka sahipleri de işçi sınıfını modern tefecilik yöntemi olan faizle sömürüyor.

NATO’dan çıkılsın, İncirlik kapatılsın” sloganıyla emperyalizme karşı işçi sınıfının gerçek tutumunu gösterdik. 1 Mayıs sadece bu topraklarda yaşayan işçilerin değil, tüm ülkelerden işçilerin bayramıdır. Bütün ülkelerin işçilerinin en büyük düşmanının emperyalizm olduğunu asla unutmamamız gerekiyor. Yürüyüşte patron partilerine oy yok diyerek işçilerin siyasette de patronlara karşı mücadele yürütmesi gerektiğini gösterdik. Patron partisi AKP’ye karşı kendi sermayelerinin çıkarlarını korumak için muhalefet eden diğer patron partilerinden ayrı bir siyasetin ne denli önemli olduğunu vurguladık.

1 Mayıs’a dair aklımızda kalan en önemli şey işçi sınıfının bu önemli güne daha fazla sahip çıkması gerektiğidir. Biz fabrikadan bu 1 Mayıs’a 4 kişi katıldık. Fabrikamız sendikalı bir fabrika olmamasına rağmen fabrika içinde 1 Mayıs’ı gündem yapmaya çalıştık. Özellikle sendikalı işçilerin örgütlü ve güçlü bir şekilde 1 Mayıs’ı kutlaması patronlara karşı verdiğimiz mücadelemize büyük bir güç katacaktır. Bir sonraki 1Mayıs’a sendikalı ve daha kalabalık biçimde katılacağız!

Tuzla CS fabrikasından işçiler


 

2018 1 Mayıs’ı, meydan tartışmaları ve mücadele

Birleşik Metal üyesi metal işçileri olarak bu 1 Mayıs’ı Taksim meydanında kutlamaya çalıştık. Çalıştık diyorum çünkü yürüyüşe başladıktan 100 metre sonra polis tarafından durdurulduk. Nakliyat-İş ve Birleşik Metal yöneticileri Taksim alanına Valilik ile yaptıkları görüşmelerden sonra makul bir sayı ile çıkarak çelenk koydular, anıta karanfil bıraktılar. Biz makul sayıdan olmayan metal ve nakliyat işçileri ise Saraçhane Park’ında halaylarla, sloganlarla 1 Mayıs’ımızı kutlamış olduk. Sendikamız 1 Mayıs’ta Taksim’de olduğunu açıkladı ama biz işçiler olarak Saraçhane’deydik. Yalansa yalan desinler.

Halbuki ne yapılabilirdi? Öncelikle Taksim alanı 1 Mayıs alanıdır. Bunu tartışmak bile yersizdir. Ancak Taksim’i yeniden 1 Mayıs alanı haline getirmek için hazırlık yapmak gerekir. Sendikamız bu hazırlığı yapmaktan ziyade kısıtlı miktarda işçiyi 1 Mayıs’a götürmüştür. Her fabrikadan 15-20 kişilik kitle gelmiştir. Bunun yerine, bütün fabrikalarda OHAL’in kaldırılmasını, çalışma saatlerinin düşürülmesini, yaklaşan ekonomik krizin bedelinin emekçilere yüklenmemesini savunan bir program etrafında çalışma yapılabilirdi. Bu çalışmayla birlikte Taksim alanına daha kitlesel gidilirdi. Ancak bu yapılmadı. Böyle bir niyet ve iradenin Birleşik Metal yönetiminde var olduğu söylenemez. Bu tutum sonucu 500 kişilik fabrikalarda 15-20 işçi 1 Mayıs’ı kutlayabildi. Kalan az bir kesim ise kendi imkanlarıyla ya da diğer işçi örgütleriyle birlikte Maltepe alanına gitti. Bir dahaki 1 Mayıs’ta işçilerin, emekçilerin mücadele programları etrafından organize edilmiş, bölünmemiş, kitlesel bir 1 Mayıs gerçekleştirmek omuzlarımızda duruyor.

Gebze’den Birleşik Metal üyesi işçiler


 

Mutfakta yangın varsa, iş bırakma var!

Gebze OSB’de bulunan otomotiv parçası üreten ZF Sachs fabrikasında çalışıyorum. 2015 metal fırtınadan önce fabrikamızda Türk Metal isimli sendikal şebeke vardı. Bu şebekeyi kovduk. Kovarken ZF şirketinden, yılda 1.500 lira değerinde alışveriş kartını (giftcard) söke söke aldık. Bir sene önce de Birleşik Metal sendikasına üye olduk. Son MESS sözleşmesinde ZF olarak sözleşmeye özel madde koyulmasını, giftcard hakkımızın devam etmesini istedik. Ancak MESS-ZF şirketi bu talebimizi kabul etmedi. Sözleşme imzalandıktan hemen sonra yapılan sözleşme toplantılarında giftcard için duruş yapılması gerektiğini söyledik. Sendika temsilcilerimiz ise duruşların sonra yapılması gerektiğini, mesaiye kalmama eylemlerinin devam edeceğini söyledi.

8 aydır mesaiye kalmama eylemi yapıyoruz. 1 Mayıs’tan sonra saat ücretlerimize 0,75 kuruş zam ve giftcard talebiyle mola ve yemekleri 15 dakika uzatarak eylemlerimize başladık. Eylem yapıyoruz çünkü, MESS sözleşmesinde aldığımız zamlar bile erimeye başladı. Çarşıda, pazarda, mutfakta yangın var. Masraflar azalmıyor aksine çoğalıyor. Bu yüzden eylem yapıyoruz. Tüm işçi ve emekçileri selamlarken, herkesin 1 Mayıs’ını kutluyoruz.

ZF Sachs’tan bir işçi


 

Seçimlerde oyumuzu örgütlenmeye vermeliyiz

Seçime gün ilerledikçe daha fazla yaklaşıyoruz. Herkes ekonomik krizden kaçmak isteyen iktidarın erkenden seçim yapıp, kendi yarattıkları krizden kurtulmaya çalıştıklarının farkında. Çalıştığım fabrikada herkes bu konuyu konuşuyor. Yani, daha geçen haftalarda Suriye’ye atılan bombalar konuşulurken şimdiki gündemimiz kendi ülkemiz oldu. İktidar bugün başka konuşuyor ertesi gün başka. Sürekli bizleri oyalama derdindeler. Peki seçimi kazanan kişi işçiler için ne yapacak? Çok düşünmeye gerek olduğunu sanmıyorum. Hiçbir şey! Şu zamana kadar ne vaatler verildi de hangisi yapıldı? 12 saat çalışan işçiler için ne yapıldı? Sigortasız çalışan işçiler için ne yapıldı? İşsizlik için ne yapıldı? Tarımda kendi kendimize yeten ülke olduğumuzdan hep dem vururlardı eskiden. Şimdi durum nasıl peki? Samanı bile ithal eder durumdayız. Uzun lafın kısası, eğer onlara bırakırsak yine bu seçimden sonra hiçbir şey değişmeyecek. E boşa dememişler “bozuk düzende sağlam çark olmaz” diye. O zaman bu düzeni değiştirmek lazım. Suriyeli kardeşlerimizin üzerine bomba yağdıran NATO’dan çıkmak lazım öncelikle. Karlarına kar katan patronların düzensiz ekonomisinden de patronlardan da kurtulmak lazım. Oyumuzu örgütlenmeye vermeliyiz. Tüm bunları söyleyen bir işçi partisinde örgütlenmeliyiz. Bunun için tek adresimiz var, o da Devrimci İşçi Partisi!

Çorlu’dan bir metal işçisi


 

Cumhurpatronuna oy yok!

Başta televizyon kanalları olmak üzere büyük medya kuruluşları ve resmi haber kaynakları son dönemde sadece seçim üzerine konuşuyorlar. Kim kimle ittifak yapmış, kim kime ne demiş… Patron partileri birbirlerine karşı kin ve nefretle hakaret etmekten başka bir şey yapmıyorlar. Ülkemizin sorunları çok ama gerçek sorunlar hiç konuşulmuyor. İşçi ve emekçilerin sorunları gündem dahi olmuyor. Hayat şartları daha da ağırlaşmaya başladı. Dolar almış başını gitmiş, enflasyon yükseldi, mazota zam geldi. Her şey ateş pahası her güne yeni bir zamla uyanıyoruz. Ekonomi tıkırında gitmiyor. İşçi ve emekçi gırtlağına kadar borçlu, karın tokluğuna çalışıyoruz. Aldığımız ücretler yetmiyor. Sosyal hayatımız yok, ailemizle bile zaman geçiremiyoruz. Borçlarımızı ödemek için ek işte çalışanların sayısı oldukça fazla. Emekliler de geçinemiyor.

Hükümet patronların çıkarı için her geçen gün işçi ve emekçinin haklarına saldırıyor. Hakkımızı aramak için az da olsa hayat şartlarımızı iyileştirmek için greve çıktık. Ohal'den faydalanarak tüm grevleri yasakladılar. Hatırlarsak Cumhurbaşkanı’nın, patronların toplantısında Ohal’den istifade ederek fabrikalardaki grevleri yasaklayıp engelliyoruz dediğini hepimiz biliyoruz. Cumhurbaşkanı tarafını seçmiştir. Patronların çıkarı için en temel hakkımız olan grevi yasaklayarak tarafını göstermiştir. Sadece grev yasaklama değil, sendikalı olmak isteyenlerin işten atılmasına göz yumması, hükümete geldiklerinden beri taşeron işçiye kadro sözü verip her seferinde kandırıp sözünde durmamaları, kiralık işçiliği özel istihdam bürolarını yasallaştırması, asgari ücretin açlık sınırı altında olması, işsizliğin artması, iş kazalarına ve çalışma koşullarına çözüm bulunmaması, her türlü haklarımıza saldırması hep patronların yararınadır.

Cumhurbaşkanı fakir fukaranın, varoşların, işçinin emekçinin cumhurbaşkanı değil, bizleri sömürenlerin para babalarının çıkarını savunan bir Cumhurpatronudur. Her şeyi talan edip ülkemizin tüm kurumlarını yok pahasına satıp sermayeye peşkeş çekmiştir. Üretim yok, ithalat hat safhada, buğdayı bile dışardan alır duruma geldik. Zor durumlardan geçiyoruz işçi ve emekçiler olarak ortak çıkarlarımız ve haklarımız için birlik olup mücadele etmeliyiz. Biz fabrikada tüm haklarımızı mücadele ederek aldık. Ülkemiz için de mücadele etmeye devam etmeliyiz.

Bursa Oyak-Renault’dan bir işçi


 

İşçi rekor kırar patron övünür

Merhaba arkadaşlar, Reno işçileri olarak altı milyonuncu arabayı banttan indirerek yine bir üretim rekoru kırdık, lakin bunun ödülünü biz işçiler değil yönetim aldı. Reno Türkiye CEO'su basına demeçler verip övünürken, biz bant üzerinde yarış atı gibi çalışmaya devam ettik. Sene sonunda kırılan üretim rekoru üzerine yönetim hediye dağıttı. Piyasada üretimi biten eski model telefon verdi. Birçok arkadaşın telefonları arızalı çıktı. Yönetimin bize ne kadar değer verdiğini bir kez daha görmüş olduk.

Bursa Oyak-Renault’dan bir işçi


 

Su var, yemek var, zaman yok!

2015 yılındaki yaptığımız grevden sonra Reno’da az da olsa iyi yönde bir takım ilerlemeler vardı. Ancak tam olarak hiçbir soruna çözüm getirilmedi. Bir türlü çözülmeyen en önemli konulardan biri ise molaların 7 dakika olması. Bu süre içerisinde çay mı içeceksin, tuvalete mi gideceksin, dinlenecek misin, derken zaman bitiyor. Fabrikada bu konuda en çok sıkıntıyı bant başında çalışanlar olarak yaşıyoruz. İhtiyacımızı karşılamayı bırak su içmeye bile zaman bulamıyoruz. Başka bir sıkıntı ise yemek molaları… Hala çözüm bulunmuş değil 30 dakika yemek molası yetmiyor. Çalıştığımız yerden yemekhaneye gidiş dönüş 8-10 dakika yürüyerek geçiyor. Kalan zamanda yemeği acele ederek yiyoruz, yemekten sonra çalışırken bizi çok rahatsız ediyor. Bu sorunların da çözülmesi için mücadele edeceğiz.

Bursa Oyak-Renault’dan bir işçi


 

Biz birlikte güçlüyüz!

Metal grevi tam üç yılı doldurdu. Neler kazandırdı, neler kaybettirdi, yazılacak birçok şey var. En önemlisi işçiler olarak birlik ve beraberlik olunca yenemeyeceğimiz, üstesinden gelemeyeceğimiz hiçbir şey olamayacağını gösterdik. Bir hafta süren, bazı fabrikalarda on gün süren fabrika işgalleri en önemlisi Tofaş'ta daha önce görülmemiş eylemlerin yapılması… Herkesin fabrika içinde ve genel olarak yaşadığı sıkıntıları sorgulamasıyla “Biz kimiz”, “neyiz”, “ne için yaşıyoruz”, “kim için çalışıyoruz”, “bizim hakkımızı kim savunuyor”, “ya da savunmuyor” sorularını kendimize sorarak, birlik olup mücadele etmeye başladık. Birçok kazanımlar oldu. Elbette maddi ve manevi olarak birçok şey de kaybettirdi. Binlerce işçi işinden oldu. Anladık ki birlikte beraber mücadele edince kaybetmiyoruz. Sınıf bilincini yitirince, örgütlü davranmayınca dağılıyor, ayrışıyor, küçülüyor ve sonunda kaybediyoruz. O parti, bu parti, Türk, Kürt işverenler kendi çıkarları için birleşiyor. Biz ise birlikteliğimizi sağlayamıyoruz, sınıf bilinci olmayınca fabrikada çalışan, ezilen hangi partili olursa olsun ister Türk ister Kürt, Laz olsun, aynı haksızlığa aynı şeylere maruz kalıyoruz.

Eylemlerde seçtiğimiz öncü kişilerden bazıları hain çıktı. Birbirleri ile olan çekişmeleri, yanlış yönlendirmeleri ve kendi çıkarlarını düşünmeleri çok zarar verdi. Yaşanan her sıkıntıya karşı birbirimize karşı güvenimizi, saygımızı ve sevgimizi yitirmeden bütünleşerek mücadele etmemiz ise hep başarıya ulaşmamızı sağladı. Tam anlamıyla hedefe ulaşabilseydik Türk Metal değil de bizlerin istediği kurduğu, yönettiği bir sendika olsaydı, işçinin lehine iki hatta üç kat daha iyi bir sözleşme olacaktı. Türk Metal’e bakarsanız, 20 yılın en iyi sözleşmesini yaptık diyorlar. Bu sözleşme, Türk Metal sayesinde değil 2015’ten beri mücadele eden işçilerin, yani bizlerin sayesinde oldu. Birleşince tek bir yumruk gibi olunca, tavrımız dilenmek değil direnmek olunca kazanabileceğimiz birçok şey var. Gelecek neyi gösterir bilinmez, işçiler olarak daha güçlü bir şekilde birlik ve beraberlik içinde bir hedefe doğru gidersek üç yıl öncekinden daha büyük hareketler olacağını biliyoruz.

Bursa Tofaş’tan bir işçi


 

Sorunlarımızı çözmek için sendikalı olmalıyız

Merhaba arkadaşlar, MGI Coutier fabrikasında çalışıyorum. Öncelikle aldığımız maaşlardan bahsetmek gerekirse işe yeni giren bir işçiyle 10 yıllık bir işçinin arasında 1 lira kıdem farkı var. Sosyal haklarımız yok denecek kadar az, maaşlarımız çok düşük. Resmi tatillerde bile çalışmak zorunda bırakılıyoruz. Mesai ücretlerimizi normal saat ücreti üzerinden almıyoruz. Daha az mesai ücreti veriyorlar.

Geçtiğimiz günlerde fabrikada elektrik kesintisi olacağını söylediler. Fabrikada elektrik kesintisi oldu. Üretim yapılmadığı için bize ücretsiz izin verdiler. Elektrik kesintisi bizim sorunumuz olmadığı halde maaşımızdan kesinti yaptılar. Bu durum üzerine itiraz ettik. Yönetim bize mesaiye kalır maaş açığınızı kapatırsınız diyerek resmen dalga geçti. Bu sorunları çözmek istiyorsak mücadele ederek örgütlenip bir sendikaya üye olmalıyız. Sendikalı olmak işyerinde çeşitli konularda söz sahibi olmamız demektir. Sendikalı olmak ücretlerimizin artması ve sosyal haklarımızın olması demektir.

Bursa MGI Coutier’dan bir işçi

 

Haklarımız garantimiz altında!

Tekrar merhaba! Mercedes fabrikasında MESS sözleşmesi sürecinde söke söke hakettiğimiz kazanımlarımızı almaya devam ediyoruz. 24 Nisan itibariyle tamamlayıcı sağlık sigortamız devreye girdi. Tamamlayıcı sağlık sigortası bizim kırmızı çizgimizdi. MESS süreci boyunca sergilediğimiz kararlı duruş, bu hakkı almamızı sağladı. Üstüne, sendikamız Türk Metal tam donanımlı ücretsiz check-up yaptırıyor tüm işçilere. Bu check-up ailemizi de kapsıyor. Bunları anlattım çünkü kararlı duran, birlik olan ve mücadele edenler taleplerini söke söke alırlar. Biz bunun örneği konumundayız. İstemek yetmez, bastırmak gerek! Haklarımızı ancak biz garanti altına alabiliriz.

Mercedes Hoşdere fabrikasından bir işçi

 

İşçi düşmanlarına oy yok!

Türkiye büyük bir ekonomik krizin içerisinden geçiyor. Yaşanan bu derin ekonomik krizin sorumlusunun ise biz işçiler değil patronlar ve onların siyasi temsilcileri olduğunu en iyi biz işçiler biliyoruz. Alnımızın teriyle çalışarak kazandığımız maaşlarımız günden güne erimeye devam ediyor. Bizler geçinmek için neredeyse uyku uyumadan fazla mesailer yaparak geçinmeye çalışırken, patronlar paralarına para eklemeye, fabrikalarına fabrika eklemeye devam ediyorlar.

Patronlar zenginliklerine zenginlik eklerken kriz bizlerin sırtını daha fazla bükmeye devam ediyor. Dolar, Avro rekorlar kırarken bizler Kemal Sunal’ın “Orta Direk” filminde olduğu gibi asgari ücretle daha fazla hayatta kalma rekorları kırıyoruz. Her ay önceki aydan daha uzun saatler fazla mesai yaparak üç kuruş daha kazanarak ayın sonunu getirme rekorları kırıyoruz. Patronlar ekonomik krizden kaçmak için paralarını yurt dışına kaçırıp kendilerini korumaya çalışırken, bizler borçlularımızdan gözlerimizi kaçırmaya çalışıyoruz. Artık yeter bu krizin bedelini bizler ödememeliyiz!

Ekonomik krizin siyasi sorumluları ise ekonomik kriz daha fazla bizler tarafından dayanılmaz hale gelmeden oylarımızı alıp ülkeyi yönetecek “tek adam” olmak için alanlarda gözlerimizi boyamaya çalışıyor. Kıdem tazminatımıza, grev hakkımıza, sendikal örgütlülüğümüze saldıranlar sanki işçi düşmanı partiler değilmiş gibi duyabileceğimiz her yerde yalan vaatlerini tekrarlayıp duruyorlar. Artık işçi düşmanlarına gösterecek yüzümüz de verecek oyumuz da olmamalı!

Biz metal işçileri 24 Haziran’da yapılacak seçimle seçilecek “tek adam”ın daha fazla grev yasağı, daha fazla yoksulluk, sendikalarımıza ve haklarımıza daha fazla saldırı olduğunu bilmeliyiz. Bunun için de tıpkı 1 Mayıs’taki sloganımız gibi işçi düşmanlarına oy kullanmamalıyız!

Manisa’dan bir metal işçisi