Metal Fabrikalarından Haberler Ekim 2020

Metal Fabrikalarından Haberler Ekim 2020

“Metal Fabrikalarından Haberler” köşesinde, metal sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın fabrikadaki deneyim ve mücadelelerini aktarmaya devam ediyoruz.

 

İşçi kıyımlarını ve dayatmaları birlik olarak atlatırız - Tuzla Gür Metal fabrikasından bir işçi

TEİ anlaşmalı, devlet destekli döküm fabrikalarında bile düzensizlik, kanunsuzluk hat safhada. Esnek çalışma sisteminde mesailerimiz, devlet teşviki alabilmek için işveren tarafından hesaplarımıza yatırılmıyor. 6-7 aydan beri mesailerini alamayan işçi arkadaşlarımız var. Üstelik bir de halâ zorunlu mesai yaptırılıyor. İşçi kardeşlerimiz, tazminatsız çıkarılma korkusuyla haklarını alamadan, ağır şartlarda çalışmak zorunda kalıyor. Sözde işçi dostu işverenimiz, sendika hakkını kullanmak ve sendikalaşmak isteyen işçileri yalan beyanlarla, sahte tutanaklarla, eski yeni fark etmeksizin işten atıyor. Bu olaylar bana gösteriyor ki arkasında devlet olan, devletin rahatlığıyla bizleri kanunsuzca yıpratıyor. Bu işçi kıyımlarını ve dayatmaları birlik olarak atlatmak zorundayız. Bütün işçi kardeşlerime selamlar.

Son sözüm işçi kardeşlerimize:

İnsanın özgürlüğü kendisine yapılanlar karşısında takındığı tavırda gizlidir.

 

Patronlar kârı ve sermayesi için, işçiler ve emekçiler sağlığı ve ekmeği için mücadele ediyor! - Bursa OYAK Renault'dan bir işçi

Bursa Oyak Renault

OYAK Renault fabrikasında vaka sayısı hızla artmaya başladı. Bir ekipte UET'nin yarısında korona virüs pozitif çıktı. Üretimde kayıp olmaması için virüs çıkanların yerlerini mesailerle doldurmaya başladılar. Virüs çıkan kişiler temas ettiği kişilerin isimlerini verdiği için OYAK Renault yönetimi tutanak tutmaya başladı. Çünkü temaslı işçilerin de takip edilmesi ve bu süre zarfında işe gelmemeleri gerekiyor. Yönetim işçilerin sırf işe gelmemek için bu durumu suistimal ettiklerini iddia ediyor. Oysa insanların evlerine kadar gelip tutanaklar tutarak, görevini suistimal eden bizzat yönetimin kendisidir.

Yönetim fabrikada bir takım önlemler alsa da insan sağlığına hiçbir şekilde önem vermediğini görüyoruz. Sipariş arttı diyerek fazla mesailerle üretimi devam ettiriyorlar. Tüm bunların ve ekonomik krizin nedeni sadece korona virüs değil kapitalizmdir. Kapitalizmin insanı ve doğayı zerrece umursamayan bir sistem olduğunu asla unutmayalım. Kapitalizm, insanların gerçek ihtiyaçları umursanmadan üretim yapılması demektir. Bizim Renault’da gördüğümüz ve yaşadığımız, diğer tüm fabrikalarda da her gün yaşanan budur. İşçiler ve emekçilerin yaşamını umursamayan patronlar kendi çıkarları için insanlığın ve tüm canlıların sağlını hiçe sayıyorlar.

 

Fabrikalarda vakalar artıyor: Hükümet ve Tofaş yönetimi görmezden geliyor! - Bursa Tofaş'tan bir işçi

Bursa Tofaş

Tofaş'taki önlemler tıpkı hükümetin uyguladığı önlemler gibi samimiyetsiz. Cumhurbaşkanı miting yapar, turizm zarar görmesin diye zenginler kazansın diye bir milyon turist ülkeye gelir, virüs bulaşan sayısı artınca ülkeyi yönetenler suçu vatandaşa atar, maske kullanımı sosyal mesafe vb. derler. Tofaş'ta dışarda, yemek ve çay molalarında maske ve sosyal mesafeye dikkat ediliyor mu diye kontrol ederler, uymayanların savunması alınır. Ama üretimde iki üç kişi yan yana çalışabiliyor, bunda sorun yok! Maske takınca virüs geçmiyor, atölyeler sıcak, çalışınca sıcaklık daha da artıyor. İster istemez maske kullanılması gerektiği gibi kullanılmıyor. Hem bu maskelerin çoğu dandik. Merdiven altı üretimi mi belli değil. Denetleyen birileri var mı o da belli değil. Bu gidişle hem ülkede hem fabrikada virüs buluşan sayısı artacak, bu artışın ne hükümetin ne de işverenin umurunda olduğunu düşünmüyorum.

Bu ülkenin bir numarası gösteriş yapacak diye Ayasofya açılışına binlerce kişi katılabiliyor. Giresun’da miting düzenleniyor, çay dağıtılıyor. Bilim kurulunun ne iş yaptığı belli değil sadece iki kuraldan başka bir şey söylemiyor maske ve sosyal mesafe, hükümetin işine gelen şeyler yasaklanıyor, işine gelmeyen şeyler serbest yani halkı düşünen yok, sağlık çalışanlarını bile düşünen yok!

Tofaş’ta delege seçimleri yapıldı. Her zamanki gibi ilginç bir delege seçimi oldu. Bu hafta sonu da Tofaş şube başkanı seçilecek tek aday olduğundan eski başkan olan kişi tekrar başkanlığa devam edecek. Tofaş insan kaynaklarından ve Türk Metal'in üst yönetiminden onay alarak başkan oldu. Yoksa bırakın başkanlığı sendikada çaycı bile olamaz. Ne kanunlardan ne insan davranışlarından anladığı yok. Eline verilen metni bile okuyamayan kabiliyetsiz, basiretsiz kişiler bu görevlerde üst düzey yönetici veya başkan oluyor. Türkiye’nin belki de en büyük sıkıntısı da bu, yetkisi olan kişiler bilgisiz, bilgili olan kişiler yetkisiz! Türk Metal’de başkan olmak için, biat edeceksin. La Fonten masalındaki kurt ile köpek hikâyesi gibi köpek olacaksın ve bir de çok iyi içki içeceksin ve bu kişi 7 binlik çalışanı olan Türkiye'deki en büyük 5 fabrikasından biri olan Tofaş'ta Türk metal sendikası başkanı oluyor. Son yirmi yıldır işçiler hem hükümet hem patronlar hem de sarı sendikalar tarafından hiç bu kadar ezilmemiştir!

 

Boynunuzu önünüze eğmeyin dik durun - Dilovası Uşaklıgil fabrikasından bir işçi

Dilovası İMES Uşaklıgil

Tüm işçi arkadaşlarıma selamlarımı iletmek isterim.

Tüm işçi arkadaşlarım gibi ben de fabrikada patronların haksızlıkları ile karşı karşıya kaldım. Size buradan birkaç tanesinden bahsetmekle birlikte bu haksızlıklara karşı kazanmamızın tek yolunun işçilerin birlik olmasından geçtiğini de belirtmek isterim.

Bundan 4 ay önce Dilovası İMES bölgesinde Uşaklıgil çit sistemleri adlı bir fabrikada işe başladım. Başlarken görüşmede her şey kurallara, kanunlara uygundu ama içeriye girince tabi ki işler değişti. İşe başladıktan sonra 1 ay boyunca ne bir kıyafet ne de bir ayakkabı alabildim. Ve benim gibi mağdur olan başka işçilerde var. Bu sürecin içinde bir işçi kardeşimiz iş kazası geçirdi ve o zaman iş kazası raporu almasın diye o kişiyi hastaneye bile götürmediler. Ertesi gün kıyafetler ayakkabılar, baretler, eldivenlere kadar her şey baştan verildi. Demek ki birimizin yaralanması veya ölmesi gerekiyormuş bu malzemelerin verilmesi için. Bu fabrikada hiçbir zaman işçiye değer verilmiyor çünkü patron işlerinin büyük bir çoğunluğunu Afganlı işçi arkadaşlardan görüyor. Patron Afganlı işçileri, asgari ücretin aşırı fazla altında verdiği ücretle ve orada kurduğu küçücük gecekondulara yerleştirerek sömürüyor, her gün mesai yaptırıyor, fabrikadan dışarıya çıkarmıyor. Afgan işçiler ise yakalanmamak için orada açık cezaevi konumunda kalmak zorunda kalıyor. Türk işçilere gelecek olursak, patron mesai ücretlerini elden veriyor. Öyle bir sistemin içine düştüm ki avans, maaş, mesai, asgari geçim indirimi bir ay içinde birer hafta arayla veriliyor ve parça parça verildiği için işçilere fark ettirmeden belirli bir miktar paramızı çalıyorlar. Bu anlattıklarım sadece küçücük bir kısmını oluşturuyor, böyle bir iş ve böylesine bir durumda kalırsanız boynunuzu önünüze eğmeden dik durup onlarla mücadele edin. Her düzelttiğiniz bir kusur için, her kazandığınız bir hak için arkanızda Allah razı olsun diyen bir tane işçi kardeşim olsa bunun için yeterli olur sevgilerimle...

 

Dayanışma ve örgütlenmeye ihtiyacımız var - Bursa SCM fabrikasından bir metal işçisi

Bursa SCM

Merhaba dostlar, içinden geçtiğimiz bu günlerde kardeşliğe paylaşmaya ve dayanışmaya fazlasıyla ihtiyacımız var. Özellikle kıdem tazminatının sürekli gündeme getirilmesi hepimizi tedirgin ediyor. İktidar sermayenin kırk yıllık rüyasını gerçeğe dönüştürmeye çalışıyor, kıdem bizim ve çocuklarımızın geleceğidir, kıdem tazminatının fona aktarılmasına asla izin vermeyeceğiz. Ne pahasına olursa olsun, iktidarlar ve sermaye her zaman iş birliği içinde hareket ediyor, bizlerin de bir araya gelmemesi için her türlü oyunu oynuyorlar. Yok o şucu, yok bu Kürt, bu Alevi, bu şunu savunuyor, bu şu milliyetten bizi tuttuğumuz takımla dahi ayrıştırıyorlar, ama onlar asla bir ayrılığa düşmüyorlar her zaman ortak hareket ediyorlar, bütün amaçları bizleri sömürmek, iktidar da bunlara çanak tutuyor. Yıllardır bizden kesilen işsizlik fonunda biriken parayı dahi işverenlere peşkeş çekiyorlar. Kısa çalışma adı altında bize değil işsizlik sigortası fonunu talan ederek patronlara destek oluyorlar. Artık biz üretenler bir araya gelerek bu talan düzenine bir son vermemiz gerekiyor. Örgütlü güç asla yenilmez birleşelim bu asalak tayfasını üzerimizden atalım. Üretenin yönettiği bir düzen kuralım, kendimize ve yanımızdaki insanlara güvenelim zincirlerimizden başka kaybedecek bir şeyimiz yok ama kazanacağımız bir dünya var.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ekim 2020 tarihli 133. sayısında yayınlanmıştır.