Çocuk işçiler, 23 Nisan ve Ahmet'in hazin öyküsü

Türkiye Cumhuriyeti, 23 Nisan’da ulusal egemenlik ve çocuk bayramını kutlayacak bir kere daha. Dünyada çocuklara bayram armağan eden tek ülke olduğuyla gururlanacak. Ama dünyadaki tek çocuk bayramının Türkiye’de olması ‘gururu’, Türkiye’nin çocuk işçi sömürüsünde dünyada önde gelen ülkelerden biri olduğu gerçeğini gizleyemiyor.Mızrak çuvala sığmıyor.Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) 2001 yılı verilerine göre, Türkiye çocuk işçi çalıştırmada 8. sırada bulunuyor. Devletin resmi rakamlarına göre, Türkiye’de 6-17 yaş arasındaki çocuklardan yaklaşık 1 milyonu, 630 bini ağır işlerde olmak üzere işçi olarak çalıştırılıyor.  Dünyada ise yaklaşık 300 milyon çocuğun işçi olarak çalıştırıldığı, uluslararası kurumlar tarafından kaydediliyor. Kayıtdışı çalıştırma dahil edilebilse sonuç şüphesiz daha vahim olacaktır.

İşte bu kara tablonun küçük bedenli figürlerinden biri olan Ahmet, iki ay önce hayatını kaybetti. Patronların çocuk işçiye neden ihtiyaç duyduğu sorusu, başını pres makinesine kaptıran 13 yaşındaki işçi Ahmet’in farkında olmadığı bir gerçekti. Bunu düşünecek bir ömrü de olamadı. Okul masraflarını çıkarmak için gönderildi ailesi tarafından plastik fabrikasına. Çay getirip götürdüğünü, ortalığı temizlediğini sanıyorlardı. Öldüğünde öğrendiler ancak, pres makinesine sürüldüğünü çelimsiz bedeninin.  Çalışma Bakanlığının hazırladığı “çocuk işçi teşvik paketi” ise Ahmet’in ölümünden 3 hafta önce Şubat ayında yürürlüğe girdi. Çocuk ve Gençlerin Çalıştırılma Usulü Yönetmeliği’nin 4. maddesindeki “ağır ve tehlikeli iş tanımı” yürürlükten kaldırıldı ve yasalar karşısında reşit kabul edilmeyen 16 yaşındaki çocukların “ağır ve tehlikeli işlerde” yani  kiremit, tuğla ve plastik imalatı gibi tehlikeli iş kollarında çalıştırılabilmeleri yasallaştı. Böylece devlet yeni Ahmetler için patronlara “rastgele” dedi. Bu yasa, bu sene devletin çocuklara 23 Nisan hediyesi oldu.

Peru’nun madenlerinden Bangladeş’in tekstil atölyelerine, Mısır’ın pamuk tarlalarından Güney Kore’li Samsung fabrikalarına kadar patronların neden çocuk emeği sömürüsüne bu kadar ihtiyaç duyduğu sorusuna geri dönelim ve bir soru daha ekleyelim: Bu yoksul çocukların yoksul ana babaları -Ahmet’in ölümünden sonra da medyada yer verildiği ve iddia edildiği gibi- çocuklarını zamansız ölümlere gönderen tembel, acımasız insanlar mıdır?  Sondan başlayalım: Hayır, onları buna mecbur bırakan ve sürekli sefalet ve açlık üreten bir sistem var: kapitalizm. Bu sistemde, yetişkinler gibi hak talep edemeyen çocukların emeğini sömürmek, kapitalistlerin üretim maliyetlerini düşürüyor. Ayrıca kapitalizmin, niteliksiz işlerde istihdam edilmek üzere bir emek rezervine ihtiyacı vardır. Çocuk emeği de bu rezervi dolduran unsurlardan biridir. İş piyasalarında esnekliği dayatan ve iş güvencesini ortadan kaldırmayı öneren neo-liberal politikalar, çocuk işçi çalıştırmayı teşvik ederek, yetişkinlere nazaran daha uysal ve itaatkâr olan, daha düşük ücretle çalışan çocukları patronların önüne sürüyor.

TÜİK hane halkı 2002-2011 dönemi verileri, anne babanın işçi olduğu durumlarda çocukların yoğunlukla torna tesviye, dikiş nakış gibi mesleki geliştirmeye dayalı çeşitli kurslar ve eğitim programlarından yararlandığını ve ortaöğretimden ileri gidemediğini gösteriyor. Ebeveynler işçiyse çocukları da eğer mucize eseri sınıf atlamayı başaramazlarsa işçi oluyorlar. Yani, çocukların sefil ücretlerle ve kötü koşullarda çalıştırılması gerçeği anne babanın sefaletinden ayrılamıyor. Bu durum, zulmün sorumlusunun, liberallerin iddia ettiği gibi “tembel”, “duygusuz” ebeveynler değil, onları aile boyu sömüren patronlar ve kapitalizm olduğunu gösteriyor. Çocuk emeğinin kapitalistçe sömürülmesinin koşullarını yaratan ana-baba otoritesi değil, bu sistemin ta kendisidir.

Hasıl-ı kelam, 1800’lü yıllarda fabrika bacalarını temizlemek için kullanılıp katledilen çocuklardan bu yana çocuk işçi sömürüsünde değişen bir şey yok. Varsın ülkede çocuklara bayram bahşedilmiş olsun, ne fayda…