İçi de dışı da çürümüş bir hükümet!

Siyasette dış politikanın iç politikayla güçlü bağları olduğu bilinir. Aslında bir hükümetin genel programının iki yüzüdür dışişleri ve içişleri faaliyetleri. Türkiye’de kendisini tüm seçimlerin namağlup muzaffer partisi ilan eden ve bunu hükümetteki başarılarına bağlayan AKP’nin iç ve dış işlerdeki durumu iddialarıyla örtüşür bir nitelik arz etmiyor.

Sorunları çözen değil, büyüten bir hükümet

İçişlerinde Kürt sorunu çözüme yaklaşmak bir yana tam anlamıyla çıkmaza girmiş durumda. Oslo görüşmelerini kesen hükümet ardı arkası gelmeyen tutuklamalarla Kürt hareketini siyasi yönden yok etmeyi, TSK-Polis koordinasyonu temelinde askeri operasyonları hızlandırarak silahlı kanadı çökertmeyi hedeflemiştir. Sonuç ortadadır. Siyasi yönden çöküntüye uğrayan da, PKK eylemleri karşısında çaresizliğe düşen de hükümetin kendisi olmuştur. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’in dillere düşen gaflarının arkasında AKP hükümetinin bu başarısızlıkları yatmaktadır.

İdris Naim Şahin, “yeni polis coplarıyla halka daha iyi güvenlik hizmeti sunacaklarını” söylediğinde de, depremzedelere “sarayda oturuyorsunuz” dediğinde de, vatandaştan takla atmasını istediğinde de, gazetecilere “o lafları ağzınıza tıkarım” dediğinde de, muhalif sanatçıları ve yazarları teröristlikle suçladığında da çocuktan al haberi misali hükümetin gerçek politikasını şifresiz ve tüm açıklığıyla ortaya seriyor sadece…

Bunlar, tüm güya demokratik propagandaya ve halkın iradesi söylevlerine rağmen AKP’nin büyük burjuvazinin çıkarlarının savunucusu olarak işçi sınıfını, emekçileri ve başta Kürt halkı olmak üzere tüm ezilenleri bastırmayı hedefleyen bir programa sahip olmasından kaynaklanıyor.

Sıfır sorun diye başladılar sıfır çektiler

Dışişlerinde ise hükümetin durumu en az içişleri kadar vahim. Ancak dışişlerinde büyük iddialarla yola çıkan, “komşularla sıfır sorun” diye başlayan, sonra bölgede liderliğe soyunan ve Davutoğlu’nun ismiyle bütünleşen gösterişli bir vitrini vardı AKP hükümetinin. Gerçek durum ise tam anlamıyla bir fiyasko.

Komşularla sıfır sorun politikası tüm komşularla büyük sorunlar yaratma noktasına geldi. Ermenistan’la arayı düzeltmek isteyen ama hem Ermenistan’la hem de Azerbaycan’la arasını soğutan; eski dost Esad’ı devirmek için iç savaşı kışkırtan ve adeta sınır ötesinde taşeron bir ordu besleyen; Irak’ta başbakana suikast hazırlama iddiasıyla hakkında idam kararı verilen Irak Cumhurbaşkanı Yardımcısı Haşimi’ye ömür boyu kanat gererek olası bir mezhep çatışmasında şimdiden taraf olan; İran’a karşı topraklarında füze kalkanı kurulmasına izin veren; Yunanistan’la Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz rezervleri yüzünden yeniden ipleri geren bir Türkiye manzarası var.

Vaktiyle Davos’ta panelde “one minute” diyen, Mavi Marmara’da özür ve tazminat isteyen bir Türkiye vardı. Bu tavırlarla Arap dünyasında prestijini yükseltme, lider ülke olma hevesindeydi AKP hükümeti… “One minute”ün üstünden yıllar geçti, sonuçta İsrail’e zaman zaman Başbakan’ın ağzından sert eleştiriler yapıldı ama somut olarak tek bir gelişme var o da Malatya’ya kurulan emperyalizmi ve Siyonizmi koruma kalkanı. Özür nerde? Tazminat nerde? Mavi Marmara’ya ne oldu?

Suriye’nin kuzeyinde tampon bölge oluşturma hevesiyle yola çıkan AKP hükümeti, sınırın berisine yığdığı on binlerce mülteci ve Suriye’nin kuzeyindeki fiili Kürt otonomisiyle baş başa kaldı. Askerini, siyasetini, ekonomisini hizmetine sunduğu emperyalistler izin vermeyince adım dahi atamayan bir dış politikanın adı olmuştur Davutoğlu. AKP dış politikasında elde kalan tek şey emperyalizmin ve Siyonizmin çıkarlarıyla örtüşen bir şekilde Ortadoğu’da mezhep savaşlarını kışkırtan Suudi Arabistan-Katar-Türkiye gerici ittifakıdır.

Aynen içişlerindeki sefalet gibi, dışişlerindeki rezilliğin de sebebi AKP’nin emperyalizm ve Siyonizmle ittifakı esas alan gerici politikasıdır.

İçişleri ve dışişleri bakanları istifa etmelidir!

Dünyanın neresinde olursa olsun bu başarısızlık tablosu karşısında ilk olacak şey İçişleri ve Dışişleri Bakanları’nın istifasıdır. Türkiye’de de bu olmalıdır. İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu derhal istifa etmelidir. Yerine aynı gerici politikaları savunacak yeni yüzler getirecektir AKP. Bundan en ufak bir kuşku duymamalıyız. Ancak bu iki bakanın istifası bir kabine revizyonunun sonucunda değil işçi ve emekçilerin içeride ve dışarıdaki gericiliğe karşı birleşik mücadelesinin sonucunda gerçekleşirse durum bambaşka olacaktır. Bu iki bakanın istifası AKP için sonun başlangıcı olacaktır. Ancak bu son, burjuvazinin, emperyalizmin ve Siyonizm’in yedek güçleri için yeni bir başlangıç olmamalıdır. Burjuvazinin hangi kanadı olursa olsun, ister İslamcı,ister Batıcı-laik, sömürücü azınlığın çıkarları tüm halkı felakete sürükleyecek sonuçlar yaratacaktır. İşçi sınıfı ve ezilenlerin programı içeride ve bölgede halklar arasında barışın, ezilen ulusların kendi kaderlerini tayin hakkının, buna karşılık emperyalizme ve Siyonizme karşı halkların birlikte haklı bir savaşının programı olacaktır.

 

AKP