Vahhabiliğin fedaisi

Türkiye’nin Sünni Müslüman çoğunluğu, büyük bir kandırma operasyonu ile karşı karşıya. Suriye’de bir mezhep çatışması olduğuna, Beşşar Esad yönetimine hâkim Alevi azınlığın Sünni çoğunluğu kitlesel ölçekte katlettiğine, Tayyip Erdoğan hükümetinin de çoluk çocuk Sünnilerin canını kurtarmaya koştuğuna inandırılıyor. Bu iddia bir mezhebin çıkarlarını başka bir mezhebin canının ardına gizleme çabasıdır. Başka şekilde söyleyelim: Vahhabilik, Şiiliğe karşı savaşında genel Sünni çoğunluğu rehin almış, onun ardına gizlenmiştir. Açıklayalım.

Müslüman çoğunlukların yaşadığı dünya bugün büyük bir yangına doğru sürükleniyor. İsrail de ellerini ovuşturarak seyrediyor. Bu büyük yangın, Ortadoğu çapında bir Sünni-Şii savaşıdır. Suriye’nin Der ez Zor’undan Bahreyn’in başkenti Manama’ya, Beyrut’tan Bağdat’a Ortadoğu’nun her yerinde Sünniler Şiilere karşı bir savaşa kışkırtılıyor. Bunun ardında bölgede İran’ın Şii İslam Cumhuriyeti’ni stratejik düşmanı sayan ABD ve İsrail vardır. Yani başkanına İncil üzerine yemin ettiren bir ülke ile Siyonist devlet! Bunlar, İran’ın yanı sıra onun Ortadoğu’daki müttefikleri Irak ve Suriye yönetimlerini ve Lübnan Hizbullah’ını geriletmek, hatta yıkmak, yok etmek istiyorlar. Tabii ki, bu iki güç Ortadoğu’nun Sünni çoğunluğunu Şii azınlığına karşı bir mezhep savaşına kışkırtamayacaklarına göre, bölgenin birtakım güçlerine vekâlet çıkartmaları gerekir. Bu güçler, son onyıllarda üst üste büyük tehditler yaşamış olan Suudi Arabistan ile onun yeni yetme yamağı Katar’dır.

İslam’ın en bağnaz, en gerici yorumuna dayanan Vahhabiliği resmi ideoloji olarak benimsemiş olan Suudi Arabistan, 1979’dan bu yana üç dalga tehdit ile karşılaştı. 1979’da İran devrimini ele geçiren Şii mollalar rejiminin Ortadoğu’da bir rakip haline gelmesi. 1990’lı yılların sonu ve 2000’li yılların başında Suudi kökenli Usame bin Ladin’in önderliğindeki El Kaide’nin rejimi tehdit etmesi. 2011’den itibaren Arap devrimi.

El Kaide şimdilik geriletildi. Arap devrimi devam ediyor, ama Suudilerin parası, Müslüman Kardeşler’in örgütlülüğü ve Tayyip Erdoğan’ın evcilleştirme çabaları aracılığıyla tırnakları törpüleniyor. Şii tehdidi ise durmak bir yana, Bahreyn devriminde Şii çoğunluğun rolünden kendi ülkesi içinde Şii azınlığın huzursuzluğuna kadar tırmanıyor. En son Irak’ın Şii çoğunluğunun açıkça İran ile ittifak kurması bardağı taşıran damla gibi görülebilir. Vahhabiliğin etekleri tutuşmuştur. Zayıf halka Suriye’dir. Tayyip Erdoğan işte bu savaşa koşuyor! ABD ve İsrail’in karaltılarını seçemiyorsanız bile Vahhabiliğin karanlık yüzünü görün!

Erdoğan Irak’ta da aynı oyunu oynuyor. Irak seçimlerini Sünnilerin kazanması için müdahale ediyor. Yenilince, Şii başbakan Maliki ile çatışmaya girdiği için önce Barzani’ye sığınan, sonra Suudi Arabistan ve Katar’a giden Sünni cumhurbaşkanı yardımcısı Haşimi’ye kol kanat geriyor. Bu arada Irak’ta Kürt yönetimle el ele çalışıyor, ama Suriye’de tampon bölgeyi Kürtleri ezmek için istiyor.

Erdoğan gizli Vahhabi değil elbette. Amacı Türkiye burjuvazisinin yayılma düşlerini adım adım uygulamaya koymak ve Kürt halkının özgürleşmesini engellemek. Bir de Müslüman Kardeşler aracılığıyla kendi etkisini Ortadoğu çapında yaymak.

Ama ateşle oynuyor. Her şeyi bir yana bırakın, Ortadoğu’nun bütün sathının bir Sünni-Şii savaşına sahne olduğunu düşünün. Ne Sünniler kazanır bundan, ne Şiiler. Kazanan İsrail olur. Müslümanlar da yanıp kül olan camilerinin, milyonlarca ölülerinin ardından ahü vah ederler. Abarttığımızı mı düşünüyorsunuz? Irak’ta daha birkaç yıl önce Şiiler Sünnilerin, Sünniler Şiilerin camilerini yakarken siz neredeydiniz?

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2012 tarihli 33. sayısında yayınlanmıştır.