Üniversite “bedava” mı oluyor?

Bir ara liberal yazarların ağzından düşmeyen bir laf vardı. Üniversite eğitimi söz konusu olduğunda “bedava üniversite olmaz” lakırdısını ezberlemiş habire tekrarlayıp dururlardı. Üstelik bunların birçoğu eski solcuydu. Hatta işi öyle bir noktaya getirdiler ki, “bedava” üniversitenin yoksullardan alıp zenginlere vermek anlamına geldiğini bile söylediler. Sanki bugüne kadar üniversite öğrencilerinin ‘eşitlik’, ‘adalet’ ve ‘hakkaniyet’ savunularının karşısına sürekli olarak ‘verimlilik’ ve ‘esneklik’ söylemlerini kendileri çıkarmamış gibi, bu sefer de sanki yoksulu savunuyor görünmeye çalıştılar. Bu konuda hiç de haksızlık etmediğimizi görmek için, isteyen herkes Baskın Oran’ın ya da Murat Belge’nin, olmadı bugünlerde pek “özgürlükçü” olan Taha Akyol’un üniversite eğitimine ilişkin yazdıklarına bakabilir.

Bir kaç gündür medyada, elbette ki özellikle yandaş medyada, üniversite öğrencilerinin hayalinin gerçekleşmek üzere olduğu yazıyor. Başbakan üniversite harçlarının kaldırılması için çalışma talimatı vermiş. Tabi insan hemen bu liberal yazarlardan bir tepki bekliyor, ama en azından şimdilik onlardan hiçbir tepki yok. Öyle ya, şu anki üniversite eğitimini bedava zanneden liberallerin, üniversite öğrencileri harçlara karşı eylem yaptığında yükselttikleri seslerini Başbakan böyle bir talimat verince de çıkarmaları gerekmez mi? “O da ne demek, tersine, harçları artıralım, ödeyemeyen yoksula da burs verelim” diyerek başbakana itiraz etmeleri en azından kendi tutarlılıkları için doğrusu olmaz mı?

Ama olmaz, hatta hiçbir şey söylemelerine gerek yok. Zira Başbakan’ın harçları kaldırma talimatının arkasından gelecek olan şey tam da bu liberallerin istediği şey olacak. Harçların kaldırılmasının gerçekte üniversiteleri parasız hale getirmeyle bir alakasının olmadığının kendileri de farkında. Biliyorlar ki harçlar kalkınca üniversite parasız olmayacak, hatta tersine, üniversitelerin ticarileştirilmesi için atılan bir adım olacak. Kaldı ki sadece harçları kaldırmak üniversiteleri “parasız” yapmak anlamına gelmez, zira bunun dışında emekçi çocuklarının karşılamak zorunda olduğu bir sürü masraf var.

Baştan söyleyelim, şimdi burjuva basınının bütünü bas bas bağıracak, “üniversitelerde büyük dönüşüm” diyecekler, “Türkiye değişiyor” yazacaklar ve korkarım ki bu bağırış çağırışa kimi liberal “sol”cular da destek olacak, hatta “yetmez (bu dönüşüm) ama evet” bile diyebilirler.

Oysa AKP iktidarının TÜSİAD ve bilumum sermaye çevreleriyle uyum içerisinde yapmak istediği “dönüşüm”, üniversiteleri parasız yapma girişimi filan değildir, hatta tersine planlanan şey üniversitelerin bütünüyle paralı hale gelmesidir. Şöyle ki, Başbakan harçları kaldıralım darken arkasından üniversite öğrencilerini bütünüyle borçlandıracak bir sistem getirmeye çalışmaktadır. Tıpkı yukarıda belirttiğim liberallerin istediği gibi. Bundan sonra üniversite öğrencilerine üniversiteye başladığında kredi verilecek ve öğrenciler bir senet imzalamaya zorlanacak. Büyük olasılıkla bu krediler şu an ödenen harç kredilerinden 5-6 kat fazla olacak. Okulunu bitirdiğinde ise bu krediyi faiziyle ödemek zorunda kalacak. Tabi verilecek bu kredi yemek, barınma, ulaşım, ders araç ve gereçleri gibi giderleri kapsamıyor. Bunlar yine öğrenci tarafından karşılanacak. Elbette ki bu ülkenin zengin tayfası bu krediden “faydalanmayabilir”, ya da alır, ama mezun olur olmaz peşin peşin öder. Kaldı ki zaten onların çoğunluğu yoksul çocuklarının gittiği üniversitelere gitmiyor. Peki yoksullar ne yapacak? Mecburen bu krediyi faiziyle ödemek zorunda kalacak.

Peki ne oldu şimdi? Öğrenciler harç öderken de aynı şey olmuyor muydu? Yani öğrenci hem harç ödeyip hem de yemek, barınma vb. ihtiyaçlarını yine kendisi karşılamıyor muydu? “Dönüşen” bir şey var mı? Aslında evet var. Bu yolla üniversiteler bütünüyle paralı hale dönüştürülür, yani kamusal bir eğitimden eser bile kalmaz. Aslında olan şey tam olarak üniversite eğitiminin sermaye ilişkileriyle biçimlendirilmesidir. İşte liberallerin bahsettiği “eğitimde fırsat eşitliği” tam da budur. Kaldı ki, AKP’nin yıllardır yaptığı şey her şeyi metalaştırmak, ticarileştirmek, özelleştirmek, yani alınıp satılır hale getirmek değil mi? Halkın her hakkına saldırırken dönüşüm/değişim adı altında yapmadılar mı?

Söylemeye bile gerek yok, emekçi ve yoksul çocukları açısından yapılacak, bu politikaya karşı çıkmaktan başka bir şey değildir.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Ağustos 2012 tarihli 34. sayısında yayınlanmıştır.