Yunanistan’da halkın umuduna darbe

Yunanistan halkı 25 Ocak seçimlerinde AB ve İMF uşağı partilere ve onların dört yıldır uygulamakta oldukları kemer sıkma politikalarına ağır bir şamar attı. Ama şimdi de kendisi onların yerine seçtiği Syriza’dan ağır bir darbe yedi. Syriza’nın başında olduğu koalisyon hükümeti, 11 Şubat’tan 20 Şubat’a kadar AB kurumlarıyla yaptığı pazarlıklar sonunda AB’den, var olan programın dört ay boyunca devam etmesini talep etmek zorunda kaldı. Bunun anlamı şu: Syriza seçimde halkın karşısında savunduğu programını bütünüyle terk etmiş oluyor. Bu tam anlamıyla bir teslimiyet anlaşmasıdır. Türkiye solunun çok geniş kesimlerinin büyük bir yanılgı içinde Syriza’ya bağladığı umutlar, seçim zaferinin üzerinden bir ay bile geçmeden tuzla buz olmuştur.

Teslimiyet

Yunan hükümetinin Avrupa Birliği’ne yolladığı mektupta yer alan taahhütler, Syriza’nın seçim vaatleriyle bütünüyle çelişiyor.

·    Syriza asgari ücreti derhal yükselteceğini vaat etmişti. Mektup bunu geleceğe bırakıyor ve AB ile İMF’nin onayına tâbi kılıyor.

·    Seçimlerde işçi sınıfına ikinci önemli vaat; yüzde 25’i aşan, gençlerde ise yüzde 60’a varan işsizlikle hızla mücadeleye girişmekti. Mektup işsizliğe çözüm olarak eski hükümetlerin yaptığı gibi geçici istihdam üzerinde duruyor, başka hiçbir şey önermiyor.

·    Sosyal harcamalarda (eğitim, ulaştırma, sosyal yardım ve sağlık ismen sayılıyor) kısıtlamaların sürdürüleceği bildiriliyor.

·    Syriza iktidara gelir gelmez, Pire ve Selanik limanlarının ve elektrik enerjisi sektöründe bazı kamu kuruluşlarının başlamış olan özelleştirme sürecini durduracağını açıklamıştı. Şimdi sadece tamamlanmış özelleştirmelerde değil ihale süreci başlayanlarda bile herhangi bir engel çıkartılmayacağı belirtiliyor.

·    Hükümet daha iyi bir “iş yapma ortamı” sağlamak için çalışmayı da taahhüt ediyor. Bunun anlamı çokuluslu şirketleri rahatlatmaktır.

·    Hükümet ayrıca çok ciddi bir hatayla “düzenlenmiş meslekler” olarak anılan alanlarda kısıtlamaları kaldırmaya devam etmeyi taahhüt etmektedir. Bu meslekler genellikle küçük burjuvazinin (eczacılar, taksi sahipleri, balıkçılar vb.) faal olduğu ekonomik alanlardır. Küçük burjuvazinin bir bölümü, önceki hükümetlerin Troyka’nın basıncı ile kendi çıkarlarına yönelttiği bu saldırıya tepki ile yüzünü işçi sınıfı ve yoksullarla birlikte Syriza’ya dönmüştü. Şimdi Syriza bu katmanları kaybetme yolunda ilk adımını atmıştır. Bu politika sürdürülecek olursa, bu katmanlar, şimdi çareyi faşist Altın Şafak’ta aramaya başlayabilir.

·    Mektubun en çarpıcı yanı, Syriza’yı iktidara taşıyan “insani kriz” konusunda alınacak önlemlere ilişkin bölümdür. Hükümet mutlak yoksulluğun arttığını saptıyor ama insani krize karşı mücadelesinin “olumsuz mali etkisi olmayacağı” konusunda AB’ye ve İMF’ye güvence veriyor! Para harcamayacaksınız ve “insani kriz” dediğiniz devasa boyutlardaki yoksulluğu çözeceksiniz! Halka yalan söylemeyin!

 

Umutlar sona erdi mi?

Bugün Syriza’nın kesinlikle ve geri dönülmez biçimde teslim olduğunu ilan etmek için henüz erkendir. Syriza bileşenleri arasındaki dengeler ve daha da önemlisi halkın mücadeleciliği devam ederse onun basıncının bu dengeler üzerinde bırakacağı etki, uygulamayı taahhütten farklı kılabilir. Ayrıca, dört ay sonra pazarlık yeniden başlayacaktır. Yapılması gereken, halkın seçimlerdeki beklentileri doğrultusunda mücadelesini yükseltmesi için dur durak bilmez bir çalışmadır.

Şimdi talep edilmesi gereken “taahhüt mektubunu yırt”tır. “Koalisyonu boz, KKE ile birlikte bir işçi hükümeti kur”dur. “Sağcı cumhurbaşkanı seçtin, bir daha sağcıları seçme”dir.

Halkın mücadelesi yüksek düzeyde seyrederse er geç daha has bir sınıf mücadelesi odağı, daha devrimci bir önderlik belirecektir. En kötü olasılık, seçimden önce sürekli vurguladığımız olasılıktır: Halkın işçi ve emekçi kesimlerinin cesaret ve mücadele azmini yitirerek evine dönmesi, kaderine razı olması; küçük burjuvazinin ve işsiz gençliğin lümpenleşen bir kesiminin yüzünü Altın Şafak’a dönmesi.

Mücadele henüz gelecektedir. Syriza ilk rauntta AB’den yediği yumrukla yere düşmüştür. Kalkıp kalkamayacağını zaman gösterecek. Görev, o kalkamasa bile halkı ayakta tutmak, mücadeleyi başka kanallardan başarıya ulaştırmaktır.

Bu yazı, Gerçek gazetesinin Mart 2015 tarihli 65. sayısında yayınlanmıştır.