Syriza reformizmi çıkış yolu olamaz!

Yunanistan, Avrupa ve dünya, 38 yaşında genç bir önderi, Aleksis Çipras’ı ve partisi Syriza’yı konuşuyor. Avrupa Birliği sisteminin büyük krizinin merkezindeki ülke Yunanistan’da 6 Mayıs’ta yapılan seçimde oylarını beklenmedik biçimde üç katına çıkararak (yüzde 17) ikinci parti haline gelen, şimdi de 17 Haziran’da yenilenecek olan seçimden birinci parti olarak çıkması basbayağı yüksek bir olasılık olan Syriza’yı ve lideri Çipras’ı.

17 Haziran’da ne sonuç doğacak, kestirmek zor. 6 Mayıs’ın kendisi sürprizlerden örülmüştü. Şimdi anketler burjuvazinin sağ kanat partisi Yeni Demokrasi ile Syriza’nın birinci parti konumu için yarıştığını, Yeni Demokrasi’nin burun farkı ile önde olduğunu ortaya koyuyor. Ama Kathimerini gazetesi adına Mayıs’ın son günlerinde yapılan kamuoyu yoklaması, Syriza’nın oyunu yüzde 31,5 olarak gösteriyor. Bu, partinin, toplam milletvekili sayısının 300 olduğu mecliste yaklaşık 135 sandalye kazanması demek. Syriza’nın en kolay ittifak kurabileceği Demokratik Sol’un da 20 milletvekili çıkaracağını öngörüyor aynı anket. Etti mi 155, yani çoğunluk! Yani Syriza artık parlamenter sistem çerçevesinde iktidara aday!

Bunun anlamı her şeyden önce Yunan halkının AB/Avrupa Merkez Bankası/İMF üçlüsünün (troyka) kendisine dayattığı kemer sıkma programını savunan partileri elinin tersiyle ittiği. Kardeş partimizin saptadığı ön devrimci durum, Yunanistan’da gerçekten de büyük bir toprak kaymasına yol açmıştır. Yunanistan burjuva düzen partilerini reddediyor, yüzünü sola çeviriyor. Syriza’nın büyük başarısının iyi yanı bu. Bir gösterge olarak Syriza’nın başarısı, halkın mücadeleci ruhundaki yükselişe işaret ediyor. Ama bir çözüm olarak Syriza’dan beklenebilecek birşey yok. Çünkü Yunanistan’da iki ana sınıfın, kapitalist sınıf ile işçi sınıfının çıkarları cepheden karşı karşıya gelmiş durumda. Bu durumdan işçi sınıfı ve emekçiler lehine bir çıkış ancak bir işçi iktidarı ve kapitalizmden kopuşla mümkün olabilir. Oysa Syriza böyle bir şeyi önermeyen, öneremeyen reformist bir parti.

Syriza’nın burjuva partilerinden daha ilerici olduğu kuşku götürmez. En son 1 Haziran’da Çipras’ın açıkladığı ekonomik program bunu gösteriyor. Burjuva partileri Şubat’ta kabul ettikleri kemer sıkma programına seçimden sonra da uyacaklarına dair imza vermişlerdi. Syriza açıkça bu programı iptal edeceğini söylüyor. Bu program sonucunda asgari ücrette yapılan yüzde 22’lik indirimi derhal kaldıracağını, işsizlik sigortasını bir yıldan iki yıla çıkaracağını, kamu harcamalarını bugünkü yüzde 41’den yüzde 45’e çıkaracağını, bunun kısmen zenginlerin vergilendirilmesiyle gerçekleştirileceğini, yeni sermaye ihtiyacı olan bankaların kamulaştırılacağını vb. açıkladı Çipras. Tartışma, Syriza’nın ilerici olup olmadığı değil. Yunan toplumunun karşı karşıya kaldığı büyük sosyo-ekonomik ve politik krizi işçi sınıfı lehine çözüp çözemeyeceği.

Burada belirleyici olan nokta, Syriza’nın Yunanistan’ın dış borcuna ilişkin tavrı olacaktır. Dış borcu reddetmeyen herhangi bir hükümet, başta işçileri ve yoksulları rahatlatacak tedbirler alsa bile, zamanla yine aynı girdaba düşecektir. Türkiye solunda Syriza hakkında açıkça yalan söyleniyor. Syriza’nın dış borcu reddedeceği (iptal edeceği) yazılıyor. Oysa Syriza’nın programı açıktır ve Çipras’ın 1 Haziran açıklamasında tekrarlanmıştır: Başlangıçta bir moratoryum ilan edilecek, faiz ödemeleri durdurulacak, ardından bir denetim (“audit”) yapıldıktan ve dış borç bazı kalemleri tasfiye edilerek azaltıldıktan sonra dış borç servisi yeniden pazarlığa tâbi tutulacaktır. Hatta Syriza iktidara yaklaşınca daha önceki tavrından geri adım atmaya başlamıştır. Daha önce moratoryum ve denetim asli öğeler olduğu halde, Çipras “ya yeniden yapılandırma ya moratoryum” demeye başlamıştır.

Syriza neden devrimci Marksistler gibi dış borcun iptalini savunmuyor? Çünkü Syriza AB’ye gözünü dikmiştir, ondan kopmayı hayal bile edememektedir. Böyle olunca da AB ile sadece daha iyi koşullar için, yani Yunan halkının biraz daha az sefil olması için pazarlık yapabilir. Peki neden AB’den vazgeçememektedir? Çünkü Syriza düzen içinde kalmaya kararlı reformist bir partidir. İçinde bazı daha radikal unsurlar da olsa, esas olarak Yunan solunun “avro-komünist” damarının, yani Stalinizmden koparken post-Leninist hale gelen damarının devamıdır. Bu yüzdendir ki, bir işçi iktidarını öngöremiyor. Programında parlamentonun iktidarının güçlendirileceğini yazıyor. Sosyalizm için ise “stratejik hedefimiz” diyor. Bu, sosyalizmi uzak bir geleceğe havale etmenin tipik reformist formülüdür. Oysa Yunan işçi sınıfının ve halkın şimdi, bugün, hemen sosyalizme, yani işçi sınıfı iktidarına ihtiyacı vardır!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Haziran 2012 tarihli 32. sayısında yayınlanmıştır.