Sudan devriminin ilk zaferi: halk “düzenli geçiş”i aşabilecek mi?

Sudan Devrimi diktatörü devirdi

Sudan’ın 30 yıllık diktatörü, Darfur ve Güney Sudan savaşlarında yüz binlerce sivilin katledilmesinin müsebbibi, Sudan işçi sınıfının ve yoksullarının düşmanı, Müslüman Kardeşler’in (İhvanı Müslimin) müttefiki, Erdoğan ve AKP’nin işbirlikçisi Ömer Beşir, dört buçuk aydır devam eden bir halk hareketinin, bir devrimci mücadelenin gücü karşısında devrildi! Ortadoğu ve Afrika halklarına kutlu olsun! Despotların halktan daha güçlü olmadığını bir kez daha gösterdiği için Sudan halkına teşekkür borçluyuz. Hepimizin yüreği Sudan devriminin başarısı için atıyor.

Bugün yaşanan olayın en önemli yanı budur. Sudan’ın devrimci halkı Ömer Beşir’in, onun iktidar aracı Ulusal Kongre Partisi’nin ve bütün hükümet sisteminin devrilmesi için aylardır canını dişine takmış mücadele ediyor. Bu, gerçekleşmiştir. Başka ne sorun olursa olsun, bu bir zaferdir. Askeri darbe bile halkın gücü sayesinde mümkün hale gelmiştir.

Halk haftalar öncesinde ilan edilen bir eylemle (https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/sudan-devrimi-ohali-deliyor) 6 Nisan Cumartesi günü Genelkurmay Başkanlığı’na yürüdü. O zamandan bu yana yüz binler Genelkurmay’ın önünde oturma eylemi yapıyor. Başkent dışındaki eyaletlerde de destek eylemleri yapılıyor (https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/sudan-devrimi-genelkurmayin-kapisina-dayandi). İşte bu büyük devrimci yükseliştir ki Ömer Beşir’in ve çevresinin hâkim sınıflarca ve emperyalizm tarafından harcanmasını gerekli hale getirmiştir. Bunu hiç unutmamalıyız.

Düzenli geçiş

Gerçek gazetesi ve sitesi Sudan isyanını başından itibaren dikkatle izledi. İki ay süren bir isyandan sonra Şubat sonunda Ömer Beşir halkı durdurabilmek için kendi rejimine karşı darbe karakteri taşıyan bir adımla OHAL ilan ettiğinde, bunun aslında Sudan’daki isyanın bir devrime dönüşmesi karşısında karşı devrimin son hamlelerinden biri olduğunu yazdık. (https://gercekgazetesi.net/uluslararasi/sudan-devrimi). Ama karşı devrimin başka yedekleri olduğunu da ifade ettik. Muhtemel çıkış yolunun ABD’nin de işin içine girmesiyle 2011-2013 Arap devrimlerinde (en belirgin olarak Mısır ve Yemen’de) uygulanan “düzenli geçiş” senaryosunun uygulanması olacağını belirttik. Ordunun yönetime el koymasında da farklı senaryoların söz konusu olabileceğini, bunların içinde en gerici senaryonun ülkenin çok güçlü istihbarat kurumu Ulusal İstihbarat ve Güvenlik Örgütü’nün (NİSS diye kısaltılıyor) başkanı, ABD emperyalizminin (ve muhtemelen Mısır ve Suudi Arabistan’ın) güvenilir adamı Salih Abdullah Goş’un bir darbesi olacağının altını çizdik.

Şimdi Ömer Beşir’in Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı ve Savunma BakanıAvit Muhammed Ahmed İbn Auf iktidarı bir askeri konseyin ele aldığını, Ömer Beşir ve hükümetin bir kısım bakanlarının, Ulusal Kongre Partisi’nin, İhvan’ın bir dizi mensubunun tutuklandığını, anayasanın askıya alındığını, üç ay boyunca OHAL ilan edildiğini, askeri şuranın ülkeyi iki yıl boyunca yöneteceğini açıklamış bulunuyor. Bu kararlar belli ki bir “saray darbesi” yoluyla “düzenli geçiş” stratejisini uygulamak üzere alınmıştır. Ama bundan sonra ne olacağı hiçbir biçimde belli değildir. Kimse “Sudan’da askeri darbe oldu, iş bitti” düşüncesine kapılmamalıdır.

Unutulmasın: Mısır’da Hüsnü Mübarek 11 Şubat 2011 tarihinde düştüğünde de yönetimi bir Yüksek Askeri Şura devralmıştı. Mısır devrimi ülkeyi ve Ortadoğu’yu, diğer Arap devrimlerinin en önünde iki yıl boyunca kastı kavurdu!

Üç Mısır senaryosu

Bugün yaşanan düzenli geçişin Sudan’ı nereye doğru götüreceği, tekrarlayalım, belli değildir. En olası senaryoları hızla gözden geçirelim:

  • Mısır 2011 senaryosu: Senaryolar arasında en büyük olasılık budur. Devrim devam eder. Halk bu sefer Yüksek Askeri Şura’ya karşı mücadele etmeye başlar. Birçok başka faktörün yanı sıra halkın nasıl örgütlendiği, önderliğin stratejisi, işçi sınıfının bağımsız bir hat izleyip devrimci sınıfların ve katmanların hegemonyasını ele geçirip geçiremeyeceği belirleyici olur. Sudan devriminin dinamikleri çok güçlüdür. Yüz binlerin beş gün beş gece Genelkurmay’ın önünde kamp kurmalarını olanaklı kılan, NISS ve polisin saldırısına karşı bazı subay, assubay ve askerlerin kitlenin içine katılarak onları silahla fiilen koruması olmuştur. Bu, toplumu müthiş bir devrimci ruhun kavramış olduğunu gösterir. Ama maalesef önderlikler konusunda fazla umutlu olmak için bir neden yoktur. Sudan Meslek Birlikleri, bugüne kadar devrimin önderliğini cüretle ve kararlılıkla sürdürdüğü için kutlanmalıdır, ama onların geçiş formülü de bir “teknokratlar hükümeti” olduğu ölçüde askeriyenin ilerici kanadıyla böyle bir ortaklık yoluyla devrimi söndürmeleri ihtimali yüksektir. İşçi sınıfı önderliği açısından ise, güçlü Sudan Komünist Partisi’nin “ulusal demokratik devrim” programıyla küçük burjuvazinin kuyruğuna takılması ihtimali yüksektir. Ama devrim devam ettiği takdirde içinden yeni siyasi güçler çıkartması olanaklıdır. Sudan Marksistlerinin sendikalar aracılığıyla işçi sınıfı içinde ve askerler arasında örgütlenmesi temel görevleri olacaktır.
  • Mısır 1952 senaryosu: Beşir’i deviren süreçte farklı cuntaların mücadeleye girişmiş olduğuna dair haberler sızmış bulunuyor. Şu anda duruma hâkim görünen Avit Muhammed Ahmed İbn Auf’un kısa ya da orta vadede iktidarı daha radikal bir subaylar kanadına kaptırmayacağının kimse ganatisini veremez. Bu, yeni bir 1952-54 Mısır devrimi senaryosuna (yani Nasır’ın iktidarı ele geçiriş sürecine) benzer bir durumu doğurabilir. Sudan ordusunun iç bölünmelerini bilmeden bu ihtimalin üzerinde çok durmak olanaklı değildir. Böyle bir durumda, Sudan Marksistlerinin 1974 Portekiz devriminde ortaya çıkan sürekli devrim dinamiği türünden bir gelişmeyi hesaplayarak işçi sınıfının bağımsızlığı için mücadele etmeleri ve halkın içinde yer alan askerlerin örgütlenmesine girişmeleri en doğrusu olacaktır.Senaryolar arasında en düşük olasılık budur.
  • Mısır 2013 senaryosu: Bilindiği gibi, büyük kitleler devrimci bir yola bile girse, önderlikleri zayıfsa mücadeleyi yitirmeleri ihtimali yüksektir. Mısır’da 30 milyon insanın Haziran 2013 sonunda kendi diktatörlüğünün taşlarını döşemekte olan İhvan’a karşı sokağa çıkması ertesinde devrim kampı ile İhvan kampının yenişememesi karşısında Bonapartist bir atak yapan Genelkurmay Başkanı Abdülfettah El Sisi’nin iktidarı ele geçirmesi, devrimin sona ermesiyle, karşı devrimin zaferi olmuştur. Sudan devriminin dinamiklerinin güçlü olduğunu söylüyoruz, ama Mısır devriminin dinamikleri tarihin gördüğü en güçlü toplumsal hareketlerden birine dayanıyordu. Örgütlenmiş bir önderlikten yoksunluk yenilgiyi getirdi. Bu, Sudan’da derhal gerçekleşebilir. Özellikle Ömer Beşir devrilmeden önce onu sabah erken saatte ziyaret ederek “buraya kadar” diyen dört güvenlik örgütü başkanının içinde yer aldığı kesin olan NİSS yöneticisi Salih Abdullah Goş bunların arasında en güçlüsü olduğundan ipleri eline geçirdiği takdirde, Sudan’da karşı devrim kazanmış olur. Sudan Marksistlerinin bu durumda devrimin bütün güçleriyle birlikte bir direnişe geçmesi en doğrusu olacaktır. İlk mücadele yitirildiği takdirde, yani Goş’un diktatörlüğü kendi iktidarını konsolide edebildiği takdirde, Arap dünyasında başka büyük patlamalar olmadıkça kitle hareketinin bir daha toparlanması çok zor olacaktır.

21. yüzyıl Arap devriminin ikinci dalgası başladı!

2011’de Tunus’ta 23 yıllık diktatör Binali ile Mısır’da 30 yıllık diktatör Mübarek bir ay arayla devrilmişti. Bu, iki sene boyunca fırtına gibi bir Arap devriminin başka ülkelere de yayılmasıyla sonuçlanmıştı. Birinci Arap devrimi karşı devrimin galebesiyle sonuçlandı.

25 Şubat’ta Sudan devrimi hakkında yazdığımız yazıyı Arap devriminin yeniden ayağa kalkacağı öngörüsüyle bitirmiştik. Şimdi 15 gün içinde biri Cezayir’in 20 yıllık diktatörü Buteflika, öteki Sudan’ın 30 yıllık diktatörü Ömer Beşir devrildi. 21. yüzyıl Arap devriminin ikinci dalgası başlamış bulunuyor!