Şili halkının bir yıl içinde üçüncü zaferi

Şili halkının bir yıl içinde üçüncü zaferi

19 Aralık günü Şili’de başkanlık seçimi yapıldı ve ılımlı sosyalist parti Geniş Cephe’nin Komünist Parti ile ittifak halinde seçime giren adayı Gabriel Boric, 1973-1990 arası General Pinochet yönetimindeki gerici askerî diktatörlüğe sahip çıkan, Latin Amerika’da yayılmakta olan faşist eğilimin bu ülkedeki temsilcisi Kast’a karşı oyların yüzde 56’sını alarak başkan seçildi. Bu, Şili halkının bir yıl içindeki üçüncü zaferi. İlk zafer 2020 Ekim ayında Pinochet’in 1980 Anayasası’nın yerine yenisini yapmak üzere bir Kurucu Meclis kurulması konusundaki referandumda elde edildi. Halkın yüzde 80’i gibi bir ezici çoğunluk Kurucu Meclis’e “evet” dedi. İkinci zafer, Mayıs 2021’de yapılan Kurucu Meclis seçimleriyle geldi. Seçim 30 yıldır devam eden sağ ile merkez sol arası gelgite son verdi, sosyalistler ilk kez merkez solun önüne geçti. Sosyalist sol, Kurucu Meclis’te kendi isteği dışında herhangi bir maddenin geçmesini veto edebilecek kadar sandalye kazandı (üçte bir).

La Revuelta!

Pinochet rejimini süpürmeye yönelik bu atılımlar bir tek şeyin sayesinde oldu: 2019 Ekim ayında başlayan bir devrimci yükselişte büyük işçi, emekçi ve ezilen halk kitleleri rejimi kökünden sarstılar. Sonra bu isyan (İspanyolca “la Revuelta”) Koronavirüs salgınıyla durmak zorunda kaldı. Referandum, Kurucu Meclis seçimi ve Boric’in seçilmesi, hepsi halktaki bu devrimci ruh durumunun farklı biçimlerde dışavurumudur. Boric’in seçildiği akşam başkentin ana arteri Alameda Caddesi’nde bir yılan gibi kıvrılarak kilometrelerce uzanan halk kitlesidir her şeyin ardında bulunan.

Boric’in Şili toplumunda etkili değişiklikler yaratacağını beklemek hayalcilik olur. Boric seçimin ikinci turunun öncesinde düzene gerekli güvenceleri vermiştir. Ama halk yırtıcı kaplan gibi bekliyor, Seçim gecesi, Boric’i dinleyen kalabalık “Tutsakları özgürleştir, mücadeleye katılsınlar.” diye haykırmıştır. “Tutsaklar” 2019’da tutuklanan üç bin isyancıdır. Oysa Boric seçim kampanyası sırasında “Şiddet ve yağmaya katılanlar affedilemez.” demiştir!

Şimdi Şili’nin önündeki mesele şudur: Halkın bu taleplerine (“tutsaklar”ın salıverilmesi, Mapuche’lerin taleplerinin karşılanması vb.) Kurucu Meclis sahip çıkıyor. Bunun için meclis çoğunluğu “egemenlik” talep ediyor. Ama bu egemenliği sağlamak için ardında hiçbir devlet gücü yok. Ne parlamento, ne mahkemeler, ne de en önemlisi ordusu, jandarması, polisi ile silahlı birlikler. Bu sonuncular başkana, yani yürütmeye bağlı. Ama şimdi Boric seçildi ve Mart ayında La Moneda sarayına girecek! İşte dananın kuyruğu burada kopacak. Boric tutsakları salmak için mücadele etmezse, Mapuchelerin Araucanía olarak anılan tarihî topraklarındaki OHAL’i kaldırmaz, Kurucu Meclis’in yanında durmazsa etkisi sıfıra yakın olacaktır.

Boric ülkenin yürütmesinin başı olarak bir seçim yapmak zorunda: 30 yıllık demokrasi komedisinin kalesi parlamentoyu mu seçecek yoksa emekçilerin ve ezilenlerin yeni karargâhı Kurucu Meclis’i mi? Bugün Şili’de işçi sınıfı uğruna izlenecek politika bütün stratejisini bu kavşakta inşa etmelidir.

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Ocak 2022 tarihli 148. sayısında yayınlanmıştır.