Rojava'nın yolu

 

Ulusal hareketler, yapısı gereği farklı sınıf ve katmanların birlikte mücadele ettiği hareketlerdir. Farklı sınıfların sömürgeciliğe karşı mücadelede ortaklaşması olağandır. Ulusal hareketler üzerinde yapılacak her yorum bu sınıf ittifakı düşünülerek yapılmalıdır. Ancak ulusal hareketlerin karışık sınıf yapısı, bunun ön kabulü, o ulusal hareketin her koşul altında destekleneceği anlamına gelmez.

Gerçek Gazetesi sayfalarında, Suriye'deki Kürt mücadelesi, ortaya çıktığı andan itibaren selamlanmıştı. Rojava (Suriye Kürdistanı) kalkışması, sadece Suriye'de on yıllardır kimliksiz yaşan Kürt halkının değil, Türkiye Kürtleri dâhil tüm Ortadoğu halkları ve Arap devrimcilerinin çıkarına bir hamleydi. Hâlâ da öyledir. Ancak Suriye Kürtlerinin partileri arasında PKK’ye sempati duyan PYD'nin son yönelimi, Suriye Kürtlerinin özgürlük mücadelesinde ileriye yönelik umutları azaltıyor. Vatansız bir halkın, özgürlük mücadelesini harlamak ve onu elimizden geldiği ölçüde Türkiye topraklarına taşımak ne kadar görevimizse; onun emperyalizmin işbirlikçisi Suriye Ulusal Koalisyonuyla ortak hareket etme eğilimini eleştirmek de o kadar görevimizdir. Bunun aksi, ulusal hareket şakşakçılığıdır. Bu, sadece her devrimcinin ezilen uluslara karşı sorumluluğu değil, enternasyonalizmin tabi bir gerekliliğidir.

Arap devrimi daha geri çekilmemiştir. Emperyalizmin ve Türkiye'nin Arap devrimini ehlileştirme çabası devam etmektedir. Ortadoğu'nun Arap devrimcileri her fırsatta alanları doldurmakta, her gösteride daha fazlasını talep etmektedir. Mısır'ın, Tunus'un, Bahreyn'in, Yemen’in yoksullarının mücadelesi, Rojava Kürtlerinin mücadelesinin müttefiğidir. Rojava halkı yüzünü, sömürge valisi Hitto'ya, gerici muhalefetin lideri El Hatib'e, Barzani'ye değil Arap devrimcilerine dönmelidir.

PYD lideri Salih Müslim, 13 Nisan'da ANF'ye verdiği röportajda “Suriye Ulusal Koalisyonuna katılmak istediklerini, koalisyonun Kürtsüz yapamayacağını” ifade ediyor. Bu açıklama bile kendi başına, Suriye Kürtlerinin, hâlihazırdaki iç savaşta taraf olmama politikasının kaydığının bir göstergesidir. Kürt halkı, 2012 Temmuz'undan itibaren Esad güçleri ile silahlı muhalefet arasında bir denge politikası izlemişti. İslamcı siyasi ideolojinin bayraktarlığını yapan Türkiye destekli çetelerle  savaşmıştı. PYD'nin yönelimi Esad'sız Suriye düzeninde kendine bir yer kapmaya denk geliyor. Özgür Suriye Ordusu'nun ABD ve İsrail tarafından desteklendiği, Türkiye ve Katar'ın finansörlüğünde büyüdüğü biliniyor. Muaz El Hatib'in emperyalistlerden silah yardımı istediği de birçok açıklamasına yansımıştır. Kaldı ki Suriye Ulusal Koalisyon'undan daha önce ayrılan Kürt grupları, koalisyonun Kürtlere statü ve anadilde eğitimi reddettiği gerekçeleriyle ayrılmıştı. Aynı durum şimdi de söz konusudur. SUK Kürtlere statü verilmesini savunmak bir yana Suriye Alevileri ve Hristiyanlarına düşman bir tutum sergilemektedir. Ne programında ne de mücadelesinde Kürtler vardır.

PYD'nin eksen kaymasının, büyük parça Kürdistan'da yani Türkiye Kürdistan'ında yaşanan “barış ve müzakere süreci” olduğu sır değildir. Devlet ile Öcalan arasındaki görüşmelerin yansıması, PYD'nin AKP'nin arzu ettiği bir noktaya gelmesi olmuştur. PKK'nin tasfiyesi çerçevesinde başlayan süreç, Suriye'de PYD'nin pasifize edilmesi ve emperyalizm yanlısı muhalefetle hareket etmesine vesile olmuştur.

Rojava Kürtleri, başladığı işi bitirecektir, bitirmelidir de. Ortadoğu ve Suriye'de gerçek barış ve çözüm, Siyonizme ve emperyalizme karşı savaştan geçer. Kürt halkının özgürlüğünün teminatı, Arap ve Türk hâkim sınıflarına karşı mücadeleyi ortaklaştırmaktan, ne Esad ile ne de gerici Suriye muhalefetiyle aynı yolu yürümekten geçer. Rojava'nın özgür yolu, özgür Kürt halkının ve Türk, Arap, Fars emekçilerinin Ortadoğu Sosyalist Federasyonu bayrağı altında birleşmesiyle mümkün olacaktır.

* * * 

Karayılan: “Üçüncü çizgi”ye devam, ama muhalefete katılmak mübah!

PYD emperyalizmin ve bölge gericiliğinin desteklediği Suriye muhalefeti ile birleşmekten söz ederken, KCK Başkanlık Konseyi Başkanı Murat Karayılan Kandil’de kendisiyle görüşen bir grup gazeteciye ne bununla ne de kendi kendisiyle tutarlı olan şeyler söylüyor. Ona kulak verelim: “Bu adımla birlikte mevcut durumda Ortadoğu’da var olan denge ve çatışma sürecine ilişkin politikamızda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Ortadoğu’ya dönük politikamız, mevcut çatışmalara taraf olmayan, ‘üçüncü çizgi’ dediğimiz halkların kardeşlik, demokrasi ve özgürlük çizgisidir. Hareketimiz yeni dönemde de bu çizgiyi sürdürmeye devam edecektir.”

Ama Karayılan kendi kendiyle de tutarlı değil. Somut olarak Suriye için konuştuğunda “üçüncü çizgi”den bambaşka şeyler söylüyor: “PYD her ikisiyle de [hem Suriye devletiyle, hem de asilerle] çatışıyor ama denge politikasını da sürdürüyor. Bizce bu dengeyi sürdürmeli (…) PYD muhalefete, Kürt haklarını, demokratik hakları, kadın haklarını dayatıyor. Şeriat düzeniyle olamayacağını söylüyor. Bunu dayatıyorsa iyi bir şey. Eğer muhalefet bu talepleri kabul ederse onlara katılabilir.” 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Mayıs 2013 tarihli 43. sayısında yayınlanmıştır.