Mavi Marmara saldırısının 5. yılında Türkiye - İsrail ilişkileri

Bundan beş sene önce, 31 Mayıs 2010 tarihinde Türkiye'den Gazze'ye gönderilen Mavi Marmara yardım gemisine İsrail saldırmış ve 9 Türkiye vatandaşını katletmişti. Bu yaşanan katliam sonrasında İsrail - Türkiye ilişkileri gerilmiş, Türkiye iki ülke arasındaki askeri anlaşmaları askıya aldığını ve diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürdüğünü açıklamıştı. Ancak devam eden yıllarda iki ülke arasındaki ilişkiler sessiz bir şekilde devam ettirildi. Bu yaşanan katliamın 5. yılı vesilesiyle Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi için yazılmış, iki ülke arasındaki ilişkileri ele alan yazıyı aşağıda sizlerle paylaşıyoruz.

İsrail’in Gazze’ye yardım götürmek amacıyla yola çıkan Mavi Marmara gemisine saldırıp 9 insanı katletmesinin üzerinden beş yıl geçti. Mavi Marmara’dan sonra Türkiye, İsrail ile arasındaki askeri anlaşmalara son vereceğini söylemiş ve diplomatik ilişkilerin seviyesi düşürülmüştü. Dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, ölen insanlar için özür dilenmediği, tazminat ödenmediği ve Gazze’ye uygulanan ambargo kaldırılmadığı sürece İsrail’e karşı bu tavırlarının değişmeyeceğini söylemişti. Zamanla seviyesi düşürülen diplomatik ilişkiler tekrar normal seviyeye gelmiş, askeri anlaşmaların askıya alınacağının söylenmesine karşın Kürt halkını vurmakta kullanılan insansız Heron uçaklarının alımı ise devam etmiş, NATO kapsamındaki askeri işbirlikleri sürmüştü. Aradan 3 yıl geçtikten sonra bir telefon görüşmesiyle Türkiye’den Mavi Marmara’da yapılan “operasyonel hata” dolayısıyla özür dileyen İsrail Başbakanı Netanyahu ölen insanlar için tazminat ödeyeceklerini ifade etmişti. Gazze’ye uygulanan ambargo ise hâlâ sürüyor!

Karşılıklı özür

Üç yıl sonra yapılan bu görüşmeye vesile olan gelişme ise Türkiye basınına pek yansımamıştı. Erdoğan, görüşmeden birkaç gün önce yurtdışına verdiği bir demeçte Siyonizmi ırkçılık ve faşizm gibi ideolojilerle bir tuttuğu için özür dilemişti. Bu karşılıklı özür dileme faslından sonra Türkiye Cumhuriyeti Başbakanlık’ından yapılan açıklamaya göre bölgenin barış ve istikrarı için hayati stratejik öneme sahip olarak görülen ilişkilerin son dönemde bozulmuş olmasının üzüntü verici olduğu ifade edilmişti. Ayrıca Filistin topraklarındaki insani durumun iyileştirilmesi için İsrail ile birlikte çalışma yapma konusunda anlaşıldığını ifade eden bu tarihi öneme sahip açıklama, iki ülkenin de aslında nasıl birbirlerine bölgedeki çıkar ilişkiyleriyle bağlı olduğunu gösteriyor. İnsani durumu iyileştirmek için İsrail ile birlikte çalışmak, maktülün başında, eli kanlı katille birlikte “Ne yapabiliriz?” demekten ibarettir!

Onlar konuşur AK Parti yapar?

Dünya Bankası geçtiğimiz hafta Gazze’ye yardım eden ülkelere ilişkin raporunu yayımladı. Vaat edilen yardımla gerçekleşen yardımın karşılaştırılarak yayınlandığı raporda Türkiye’nin konumu dikkat çekiciydi. Rapora göre 200 milyon dolar yardım yapacağını vaat eden Türkiye, sadece 520 bin dolar yardım gerçekleştirmiş. Her vesileyle Filistin'den bahseden AKP hükümeti söz verdiği yardımı yerine getirmemiş. Oysa İsrail ile ilişkilerin kesileceğinin söylendiği zamanlarda bile ticari ilişkiler tıkır tıkır işledi. AKP iktidarı döneminde İsrail-Türkiye ekonomik ilişkileri 5 kat arttı. Son 10 yılda Türkiye ile İsrail arasındaki dış ticaret toplam 5 milyar doları aşmış durumda!

Kudüs Başkonsolosu Büyükelçi Mustafa Sarnıç, Dünya Bankası’nın raporunun ardından bir açıklama yaparak Filistin’e yapılan yardımların son 10 yılda 369 milyon dolar olduğunu iddia ediyor. Diyelim ki iddiası doğru olsun, peki aynı sürede dış ticaretin toplam 5 milyar doları aşmış olması kabul edilebilir mi? Öte yandan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın açıklamalarından, söz konusu yardımın önemli bir bölümünün cami inşaatlarına harcandığını anlıyoruz. Oturacak evleri olmayan Filistinlilerin camiye mi ihtiyaçları var?

Filistin’deki insani durumun düzeltilmesi için İsrail ile birlikte çalışmak işte böyle oluyor! Beş yıldır birçok kez Siyonist İsrail’in saldırdığı Filistin’de binlerce kişi hayatını kaybetti. Saldırıların gündemde olduğu zamanlarda televizyonların önünde İsrail’i kınayan, yardım yapacağız deyip atıp tutanlar iş icraate gelince sus pus! İsrail ile ticari, diplomatik, akademik, kültürel, her türlü ilişki devam ediyor. Yardım söz konusu oldu mu, Filistin’e adeta“sadaka” verilir ancak ticari ilişkiler vesilesiyle İsrail’e oluk oluk para akar. O paralar da bomba olur Filistin halkının tepesine yağar. Ve İsrail katlederken AKP sadece konuşmuş olur!

İşgal sürüyor!

Geçtiğimiz hafta İsrail hükümeti Doğu Kudüs’te yerleşimciler için 90 yeni konut inşa etme kararı aldı. Doğu Kudüs ve Batı Şeria’da Filistinlilere ait ev ve yapıların yıkılıp, yerlerine Yahudi yerleşim birimlerinin inşasına hız verilmesiyle İsrail’in işgali sürüyor. İsrail Başbakanı Netanyahu seçimlerden önce yürüttüğü kampanyalarda partisinin iktidarda olduğu sürece yeni yerleşimlerin inşasına devam edeceğini vaat ediyordu. Siyonistler vaat ettiklerini gerçekleştiriyorlar. Peki ya Türkiye vaatlerini gerçekleştirecek mi? AKP hükümeti nasıl bakıyor bu yaşananlara?

İsrail’deki seçimlerden sonra Başbakan yardımcısı Bülent Arınç’ın bir İsrail televizyonuna yaptığı açıklamada Netanyahu’nun eğer yeni bir başlangıç yapacaksa barışa olan iradesinin güçlü olduğunu deklare etmesi, Filistin'e, Gazze'ye ablukanın kaldırılması, Ortadoğu’ya barışın gelebilmesi ve İsrail güvenliğinin de güçlü bir şekilde sağlanacak olması noktasında Türkiye'nin iyi bir partner olarak seçilmesi bizce çok doğru olacaktır, diyordu.

İşgalciyle partner olmak

Siyonistler başlangıç olarak daha fazla işgal etme kararı aldı. Türkiye ise, “barış” yolunda işgalci İsrail’in güvenliğinin güçlü bir şekilde sağlanacak olması noktasında kendisinin partner olarak seçilmesini tavsiye ediyor. Kurulduğu günden itibaren tarihi Filistin topraklarını Arapsızlaştırma yolunda her türlü katliamı yapabileceğini gösteren gayrimeşru Siyonist İsrail devleti, emperyalizmle birlikte bu coğrafyada tüm savaşların ve katliamların baş sorumlusudur. AKP ise bu tabloda hiç de masum değil! Bölgede körfez gericiliğiyle beraber mezhep savaşını kışkırtan AKP de pastadan pay alma derdinde.

Mavi Marmara saldırısının yıldönümünde düzenenlenen Özgür Kudüs Yürüyüşü’nde Kudüs’ün fethi fikri vurgulandı. Özgür Filistin, Kudüs’ün T.C. ya da başka bir ülke tarafından fetih yani işgal edildiği Filistin değildir. Filistin halkının talebi yeni bir işgal değil, Yahudi ve Arap halkların birlikte yaşayacağı bağımsız, laik Filistin devletidir.

Nasıl çözülecek?

İsrail’in yeni yerleşim birimlerinin inşası kararının ardından açıklama yapan Birleşmiş Milletler, bu yerleşim birimlerinin uluslararası hukuka aykırı olduğunu ve iki devletli çözüm müzakerelerine dönüşün zorlaştığını ifade etti. ABD ve Avrupa ülkeleri tarafından sık sık dile getirilen ve Türkiye’nin de mutabık olduğu iki devletli çözüm hakkında İsrail de son dönemde bir açıklama yaptı. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail-Filistin meselesi için “iki devletli çözüm“den yana olduğunu ve bu çözümün Yahudi devletini tanıyan ve silahsızlandırılmış bir Filistin devletini içerdiğini ifade etti.

Birincisi, İsrail’in kendisinin bir Yahudi devleti olarak tanınmasını, bölgeyi Arapsızlaştırma politikasının bir devamı olarak görmek gerekir. Bunun anlamı ise işgalin devam edeceğidir.

İkincisi, Filistin’in silahsızlandırılması demek, Filistin halkının kendisini Siyonist teröre karşı savunamaması demektir. Bu da yeni işgallerin koşullarını hazırlar. Dünya üzerinde ordusu, silahı olmayan bir ulus-devlet yokken silahsızlandırılmış Filistin, işgale açık bir Filistin anlamına gelir. Şu anda da, Filistin halkının, uluslar arası hukuku hiçe sayan işgalci Siyonist orduya karşı verdiği savaşta silah kullanması son derece meşrudur.

Üçüncüsü, Batı Şeria ve Gazze’den ibaret bir Filistin demek, diasporadaki tüm Filistinlilerin geri dönüş hakkından vazgeçmesi demektir. Dönüş hakkı Filistin toplumunun ve siyasal güçlerinin en önemli taleplerinden biridir.

Davet

Eğer bizler engel olmazsak önümüzdeki dönemde Siyonist İsrail, Filistin toprakları üzerindeki işgalini sürdürmek ve genişletmek için politikalarına ve yapabildiğinde katliamlarına muhakkak devam edecektir. Tüm bunları durdurmak için İsrail’in meşru bir devlet olmadığını, başka bir devletin topraklarının silah zoruyla işgal edilerek kurulduğunu ve boykot edilmesi gerektiğini söylüyoruz. Herkesi İsrail ile Türkiye arasındaki tüm ekonomik, askeri, diplomatik, akademik ve kültürel ilişkilerin kesilmesi için mücadeleyi yükseltmeye davet ediyoruz.

Filistin İçin İsrail'e Boykot Girişimi üyesi Eren Yıldırım