İtalya seçimleri: Teslimiyete karşı PCL

İtalya, 24 Şubat Pazar ve 25 Şubat Pazartesi seçime gidiyor. Şu anda başta olan teknokratlar hükümetinin ardındaki destek ortadan kalkınca, ülke seçime gitmek zorunda kaldı. Sandıktan muhtemelen, Yunanistan’da Mayıs 2012’deki ilk seçimde olduğu gibi, çözümsüzlük çıkacak. Böyle olmasa bile, iki ana parti (Berlusconi’nin PDL’si ve Bersani’nin PD’si) ile şimdiki teknokrat başbakan Monti arasında hangi tür koalisyon kurulursa kurulsun, İtalya işçi sınıfını daha sert kemer sıkma önlemleri bekliyor. İtalyan solunun ülke çapında seçime giren partileri arasında bir tek kardeş partimiz PCL ikirciksiz olarak işçi sınıfına yönelik bu taarruza karşı çıkıyor. Aşağıda PCL’nin seçim programını bulacaksınız.

İtalyan burjuvazisi, Avrupa’nın ve avronun son iki yıldır yaşadığı kriz esnasında siyasi bakımdan Yunanistan ile aynı yolu yürüdü. 2011 yılının Kasım ayında, ekonomik kriz her iki ülkede de doruğuna yükselmişken, hem Yunanistan’da hem İtalya’da iki “teknisyenler hükümeti” kuruldu. Yunanistan’da Papadimos Haziran 2012’deki seçimden sonra görevi devretti. İtalya’da Mario Monti iktidarda çok daha uzun kaldı, görevi seçimin ardından, neredeyse bir buçuk yıllık bir başbakanlık döneminden sonra devredecek.

Ancak Monti bu bir buçuk yılda kapitalistlerin lehine o kadar tutarlı bir program uyguladı, işçi ve emekçilere o kadar sert kemer sıktırdı ki, İtalyan burjuvazisi seçimden sonra da görevi ona iade etmeyi düşlüyor. Gelişmeyi seçim sonuçları belirleyecek.

Bu süre boyunca İtalya’nın büyük partileri, gerek eski Komünist Partisi’nden bozma sol liberal Demokrat Parti (PD, başında muhtemelen seçimi kazanacak olan Luigi Bersani var), gerek eski başbakan, İtalyan palyaçosu, Tayyip Erdoğan’ın kirvesi Berlusconi’nin Özgürlükler Partisi (PDL) ve onun ezeli hükümet ortağı ırkçı Kuzey Ligası, Monti’nin uygulamalarını destekledi. Dolayısıyla, seçimden sonra burjuvazinin personeli ne kadar değişirse değişsin, politika değişmeyecek. Bu durumda, İtalyan solunun çeşitli partilerinin, belki de bir bakan yardımcılığı uğruna, doğrudan ya da dolaylı biçimde Demokrat Parti’yi ve Bersani’yi desteklemesi işçi sınıfına ve ezilenlere karşı işlenmiş bir suç sayılmalı.

Öte yandan, kriz dönemlerine özgü bir olgu olarak, Beppe Grillo adlı bir komedyenin politikada öne çıkmış olması da işçi sınıfının başka bir talihsizliği. Görünürde düzene sert eleştiriler yönelttiği için genellikle emekçi halk tarafından desteklenen Grillo, en son sendikaların yasaklanmasını savundu!

PCL: çözüm işçi hükümeti

PCL, daha küçük partilerin seçime girmesini engellemek amacıyla konulan birçok anti-demokratik kuralı aşmak için çok zorlu bir çabadan sonra (siyasi bakımdan önem taşımayan birkaç il dışında) İtalya’nın tamamında seçime giriyor. Partinin İtalya seçim sistemindeki terimle “birinci adayı” (yani başbakan adayı), aynı zamanda partinin en önde gelen önderi olan Marco Ferrando.

Ülke çapında yarışan partiler arasında sadece PCL kapitalistlerin saldırısına karşı işçi ve emekçilerin çıkarlarını tutarlı olarak savunuyor. PCL’nin programında şu unsurlar dikkat çekiyor: işçiler aleyhine bütün yasa hükümlerinin iptali; kamu borcunun bankalara olan kısmı silinsin, küçük tasarrufçu korunsun; bankalar karşılıksız kamulaştırılsın; işçi çıkartan, işçi haklarını ihlal eden, çevreyi kirleten işletmeler işçi denetiminde karşılıksız kamulaştırılsın; büyük servetler vergilendirilsin, Vatikan’ın ayrıcalıklarına son verilsin, askeri harcamalar radikal biçimde kısılsın; bunlardan elde edilecek gelirle büyük bir kamu yatırımları seferberliği yapılsın; yeni tipte bir devlet kurulsun, milletvekili maaşları vasıflı işçininkini aşmasın. PCL, sorunun iktidar meselesinde düğümlendiğini, kapitalistlerin, bankaların ve Vatikan’ın iktidarının karşısına bir işçi hükümeti ile çıkılması gerektiğini vurguluyor.

PCL’nin ana sloganı, gerçek çıkış yolunu da halka gösteriyor: “Solo la rivoluzione cambia le cose!” Yani her şey ancak devrimle düzelir!

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Şubat 2013 tarihli 40. sayısında yayınlanmıştır.