İran düşmanlarını madara etti!

Aramco saldırısı

Geçtiğimiz hafta katil veliaht Muhammed bin Salman’ın Suudi Arabistanı’nın bir büyük petrol kuyusu ile en büyük rafinerisi askeri olarak vuruldu. Söz konusu rafineri, bazı hesaplara göre dünya petrol ürünleri piyasasının yüzde 7’sinin tedarikini sağlıyor. Bu durumda petrol fiyatlarının aniden yükselmesine şaşırmamak gerekir. Bu kendi içinde çok önemli değil. Ama meseleye daha uzun vadeli bakınca çok önemli: Suudi Arabistan İran’a karşı savaşa girerse ve İran bundan çok daha büyük operasyonlar yaparsa dünya pazarını nasıl bir kâbusun beklediği gerçeğinin bir işareti olarak çok önemli.

Saldırıyı, Yemen’de fiilen yönetimi ele geçirmiş olan Şii Husi hareketi üstlendi. Suudi devleti ve onun baş hamisi olan Trump ve adamları ise operasyonun İran’ın güneyinden yapıldığı konusunda ısrarlılar. Bombaların Suudi Arabistan’ın güneyinde kalan Yemen’den değil, kuzeyden yani İran’dan yollanmış olduğunu ileri sürüyorlar.

Bunu böylesine kesin biçimde nasıl iddia edebildikleri teknik olarak meçhul. Çünkü daha kimse Suudi Arabistan’ın bu denli stratejik mevzilerinin nasıl böylesine korumasız olduğunu açıklayamadı. Başka biçimde söylenirse, Amerikan silah sanayisinin en gelişmiş füze savarları olan Patriot’ların ve başka bir dizi sistemin bu saldırıyı nasıl olup da püskürtemediğini kimse açıklayamıyor. Tahminler yapılıyor: Bu tür füze savunma sistemlerinin dronlar (insansız hava araçları) karşısında çaresiz kalabileceği, bir bölgeye aynı anda çok sayıda dron yollanırsa savunma sistemlerinin hepsini birden indiremeyeceği vb. yapılan tahminler arasında. O zaman mantıksal soruyu soralım: Daha hedeflerin nasıl vurulduğunu bile anlayamayan Amerikan-Suud ittifakı, Yemen’den yollanan dronların hedeflerini illa güneyden vurmaları gerektiği sonucunu nereden çıkartıyorlar? Belki bir bölümü hedeflerin kuzeyine geçtikten sonra saldı bombalarını. Neden olmasın ki?

Bir de Suud devletinin açıklamalarında bu saldırının “hiçbir kışkırtma olmaksızın” yapıldığına dair iddiasına değinelim. Siz dört yıldır ölüm oldunuz Yemen’e yağıyorsunuz, düğünleri bombalıyorsunuz, ilkokula giden çocukların servis otobüsünü bombalıyorsunuz, liman kentlerini bombalayarak milyonlarca insanı aç bırakıyorsunuz. Daha ne kışkırtma olsun, ey caniler!

Ortadoğu’nun tarihi kültürel birikimi, yeni yetme Amerika’yla kedi-fare oynuyor!

Şimdi işin özüne gelelim: Bu denli hassas bir operasyonu bölgemizin en yoksul ülkesinin (Yemen), daha resmi hükümeti bile olmamış bir hareketin (Husiler) gerçekleştirmiş olması mümkün değil. En azından tek başına değil. Yani İran’ın bu işte muhtemelen ciddi bir katkısı var. İşe bir de o açıdan bakalım.

İran ABD-İsrail-Suud-Brileşik Arap Emirlikleri-Mısır cephesine karşı çok ciddi bir mücadele veriyor. Strateji ve taktik meselelerini önemseyenler için çok önemli dersler çıkarmak mümkün bu politikadan.

Birkaç ay önce, Hürmüz Boğazı üzerinde ABD baskısı sırasında, bazı şeyhliklere ait gemiler zarar gördü. Kimin gerçekleştirdiği belli olmayan bu olaylarda ABD İran’ı suçladı, bundan hiçbir şey çıkmadı. Sonra Britanya donanması korsanlık yaptı, bir İran ticari gemisini Cebelitarık’tan geçerken alıkoydu. İran buna iki Britanya ticari gemisine el koyarak cevap verdi ve kendi gemisini kurtardı. ABD, Trump’ın ağzından “bir İran dronunu düşürdük” dedi. İran, Trump’ı Meşhedi karakterine benzetti: “Bizim dronlarımızdan düşen yok. ABD kendi dronunu düşürmüş olmasın?” dedi. Bir mizah harikası! İran kendi hava sahasını ihlal eden ABD dronunu düşürdü. Trump tehdit savurdu, ama hiçbir şey yapamadı.

Bu arada diplomatik alanda da İran son derece ilginç taktikler uyguladı. Trump nükleer anlaşmadan çekilince Avrupa’yı ABD’ye karşı oynamaya başladı. Avrupa, kendi şirketleri arasında İran’la iş yapanların yaptırımlar dolayısıyla zarar göreceğini anlayınca ABD’ye karşı direnmeyi sadece boş laflarla sınırlamaya yöneldi. Bunun üzerine İran kendisinin de anlaşmanın hükümlerinden ayrılmaya başlayacağını ilan etti, uranyum zenginleştirme konusunda anlaşmanın sınırlarını adım adım aşmaya başladı. Avrupa ülkelerinin tehditlerine de kulak asmadı. En son, geçtiğimiz ay içinde, Fransa ve Japonya gibi iki uzak unsur ile derin diplomatik ilişkiler kurarak kendini zenginler kulübü G-7’nin son toplantısına davet ettirdi.

Madara!

Son petrol kuyusu ve rafineri bombalaması, bu kedi-fare oyununda gerçek bir usta işi olarak parlıyor. Bunu nereden anlıyoruz? Sadece Suud’un değil, Trump’ın da acz içine düşmesinden! Böyle bir durumda ABD’nin bütün dünyada jeopolitik tehditler karşısında kendisine bakan devletlere güven vermek için yapması normal olan şey İran’a misilleme uygulamasıdır. Oysa ABD ve Suud ne yapıyorlar? ABD Suud’un hava savunmasını güçlendirmek için yüzlerce askeri uzman yolluyor. Keşif ve saldırı tespit kapasitesi çok yüksek bir ABD savaş gemisini bölgeye gönderiliyor. Daha uzun vadede ülkenin ekonomisinin can damarı olan petrol sektörünün bu tür saldırılara karşı nasıl koruncağına ilişkin yeni yöntemler birlikte araştırılacak.

Suud Dışişleri Bakanı, soğukkanlı yılan suratlı Adil el Cubeyr İran’a karşı boş tehditler gönderedursun, dünya medyasına açıklama yapan güvenlik uzmanları İran’a misilleme yapılmamasını Suud’un ne kadar kırılgan bir durumda olduğunun, savunma sistemlerinin nasıl açık verdiğinin ortaya çıkmasına bağlıyor. Bir misilleme yapılırsa, İran bir daha vurabilir. Bu sadece Suud’u değil, dünya ekonomisinde muazzam bir çalkantı yaratarak o ekonominin bir numaralı lideri ABD’yi de vurmak demektir.

Neden madara olma diyoruz? Sıkı durun, Suudi Arabistan askeri harcamalar bakımından ABD ve Çin’den sonra dünya üçüncüsüdür. Sen son bir yılda silahlanmaya 68 milyar dolar harca, sonra da elalemin kuş gibi dronları gelip ekonomine ağır bir sille vursun!

İran, Suud gibi sivil nüfusa saldırı yapmaksızın, bir altın vuruşla savaşı bir süre için ertelemiş görünüyor. Elbette Trump gibi “serseri mayın faşisti”nin ve Muhammed bin Selman gibi kurbanının cesedini dahi yok eden bir adi caninin ne yapacağını kesin olarak öngörmek zor. Ama şayet işler bugün göründüğü gibi giderse bir savaş adımının bazen büyük bir savaşı en azından bir süre için engelleyebileceği böylece ortaya çıkmış olacak.

Esas Mısır’a bakın, Tunus’a bakın, Sudan’a bakın, Cezayir’e bakın!

Ama Ortadoğu’da savaşa esas son verecek, İran’ın gerici mollalar rejimi değildir. Onlar da Ortadoğu’nun petrol zenginliğini hem İran burjuvazisi, hem de Mollaların vakıfları ve Devrim Muhafızları’nın şirketleri aracılığıyla yağmalayan bir düzenin muhafızlarıdır. Ortadoğu’da bütün safları yeniden düzenleyecek olan Arap halk devrimleridir. Bugünlerde en önemli gelişme asıl Mısır’da boy veriyor iki gündür. Muhteşem Mısır devrimine (2011-2013) son vermiş olan Bonapartist diktatör el Sisi’ye karşı Kahire, İskenderiye, Süveyş, işçi kenti Mahalle Kübra ve başka yerlerde alçakgönüllü ölçüde olsa da gösteriler başladı. Bunlar bir büyüsün, Mısır Arap devrimine bir geri dönsün, sonra da başına geçsin, bakın siz neler oluyor, neler!

Tunus devriminin devirdiği Zeynel Abidin bin Ali, hafta içinde 83 yaşında öldü. Nerede? Suudi Arabistan’ın Cidde kentinde. Cenazesi Medine’ye gömüldü. Vatanına geri dönemedi. Hepinizin sonu böyle olabilir, şeyhler, krallar, emirler, diktatörler! Biz olması için savaşacağız! Ta ki bütün savaşlar bitene kadar.