Irak, Ortadoğu’da yeni dinamit fıçısı

ABD Irak’tan askeri olarak çekildi. Bu gelişmenin hem Irak, hem de Ortadoğu üzerinde son derecede önemli sonuçları olacaktır. Irak’ın yeni dönemde tek parça halinde kalıp kalamayacağı bile tartışmalıdır. Elbette bu denli patlamaya hazır bir durum, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin varlığı da göz önüne alınırsa, Türkiye’yi de içine doğru çekecektir.

Dört yıl önce Barack Obama’yı destekleyenler ilk kez bir konuda haklı çıkmanın sevincini yaşıyor olabilir. Obama Irak’tan 2011 sonunda kesin olarak çekilme vaadiyle başa gelmişti. Gerçekten de ABD 2011 Aralık ayında son bayrağını indirdi, son askerini çekti. Ama “Obama hayranları pek sevinmesinler! ABD’nin Irak’tan çekilmesi kendi isteğiyle olmadı. Buna zorlandı. Arap devriminin Ortadoğu’da birtakım üsler gerektirdiğini gören ABD yönetimi, son dakikada Irak’ta kalmak için pazarlık başlattı. Ama Irak hükümeti bunu reddetti. Nedeni de İran’ın ülkedeki etkisi. Tarihte belki de ilk kez bir işgal gücü (ABD), işgal ettiği ülke (Irak) üzerinde, kendisine baş düşman olarak gördüğü ülkenin (İran) hâkimiyet sağlamasını olanaklı kıldı! Bush’un aklı işte bu kadarına yetti!

Bu, aynı zamanda bizim bir öngörümüzün neden gerçekleşmediğini de açıklıyor. 2003’te Irak işgal edildiğinde, DİP’in anası İşçi Mücadelesi “geldikleri gibi gidecekler” demişti. Öyle olmadı. ABD kendisi çekildi. Evet, bizim öngördüğümüz gibi Irak işgale karşı isyan etti. Şiiler de, Sünniler de, Saddamcı laikler de ABD, Britanya ve diğer işgalci güçlere karşı silah elde mücadele ettiler başta. Felluce direnişi gerçek bir kahramanlık öyküsü oldu. Ama Şiiler, işgale karşı en radikal direnişi gösteren Mukteda es Sadr’a bağlı Mehdi Ordusu bile, bir süre sonra geri çekildi ve “sistem içinde” çalışmaya başladı. Neden? Çünkü İran onları “içeriden” çalışmayla Irak’a hâkim olabileceklerine ikna etti. Şiiler Irak’ta bir azınlık olsaydı, ABD işgale direnişi bu kadar kolay atlatamazdı.

Irak’ta iç çatışmanın ilk işaretleri

ABD Irak’tan çekilir çekilmez, Şii başbakan Maliki, Sünni başbakan yardımcısı Haşimi’yi tutuklatmaya girişerek saldırıyı başlattı. Maliki’nin Haşimi’nin kendisine suikast hazırlamakta olduğu iddiasının doğruluk derecesini bilmek mümkün değil. Önemli olan da bu değil. Önemli olan, Şii çoğunluğun Sünni azınlığa ABD gider gitmez saldırıya geçmesidir. Bu saldırıyı, emperyalizmin Suriye’de Esad’ı devirerek ülkeyi İran’dan koparma yönelişine karşı bir hamle olarak okumak gerekir. Emperyalizm ile İran arasındaki mücadele cephesi, bilindiği gibi, Suriye’den, Lübnan’dan (Hizbullah) ve Filistin’den (Hamas) geçmekteydi. Şimdi bunlara Irak da eklenmiştir.

Bu gelişmenin bir başka boyutu da gelecek hakkında önemli bir ipucu veriyor. Haşimi Kürt bölgesine sığınmıştır. Araplarla Kürtler arasındaki çelişki ile Şii-Sünni çelişkisinin iç içe geçmesi, gelecekte ilginç bir takım manevralara ve değişen ittifaklara yol açacak gibi görünüyor.

İran-Türkiye rekabetinde yeni bir cephe

Irak’taki bu gelişmeye Türkiye Davutoğlu’nun ağzından Maliki’yi kınayarak derhal katıldı. Kendi ülkesinde önüne geleni tutuklatan bir hükümetin başkalarına böyle tepki vermesi, ancak bölgedeki Türkiye-İran rekabeti bağlamında kavranabilir. Türkiye, Irak üzerinde Şii çoğunluk aracılığıyla nüfuz kurmaya yönelen İran’a karşı bir hamle yapmıştır.

Türkiye uzun zamandır ABD ile Iraktan çekilme sonrası döneme ilişkin pazarlık yapıyor. Bu pazarlıkta İran’a karşı barikat oluşturma gücüyle ABD’nin gözünde değer kazanıyor. Aynı zamanda, ABD’nin Irak’taki en sadık müttefiki Kürdistan bölgesini Arap çoğunluğa karşı himaye etme işlevini de üstleniyor. Bu da ABD’yi Türkiye’ye yaklaştıran bir mesele. Bütün bunların karşılığında ise hükümet ABD’den Türkiye’nin Kürt hareketine karşı izleyeceği ezme ve tasfiye etme politikalarına destek bulmuş gibi görünüyor. Irak gerek ABD-Türkiye ilişkilerinde, gerek Ortadoğu satrancında, gerekse Kürt meselesinde önümüzdeki dönemde de hayati bir rol oynayacaktır.