İki ölümcül tehlike: Koronavirüs ve ABD emperyalizmi

Korona ve Amerikan emperyalizmi

ABD, Koronavirüs dolayısıyla ilk ölümün yaşandığı 29 Şubat’tan sonra hızla salgın karşısında teslim bayrağını çekti. Bu satırlar yazılırken ABD, 645 bin vaka sayısı ve yaklaşık 30 bin ölümle salgına karşı en kötü sınavı verenler içinde dünya lideri. ABD’nin salgın karşısındaki âciz hali sadece Trump’ın salgın tehlikesini küçümsemesinden ve geç harekete geçmesinden kaynaklanmıyor. Esas sebep ABD’de tüm sağlık sisteminin piyasaya teslim edilmiş olması. Piyasanın sonucu, yalnızca önlemlerin maliyetli olduğu için geç alınması ve yetersiz sağlık hizmeti yüzünden yaşanan ölümler olmadı. Aynı zamanda salgının nispeten hafif seyrettiği eyaletlerin kötü durumdaki eyaletlere açık arttırmayla fahiş fiyatlarla maske ve solunum cihazı sattığı bir sosyal yamyamlık yaşandı.        

Maske savaşları!

Emperyalizm, Koronavirüsün pandemi haline gelmesiyle birlikte adeta uluslararası çapta da korsanlık eylemlerine girişmiş durumda. İlk gerilim ABD’nin ülkesinde üretilen tüm tıbbi malzemelerin ihracatını durdurmasının ardından Kanada ve ABD arasında yaşanmıştı. Ardından maske savaşı rezilliğinde başrolü oynayan ABD, Fransa’nın ve Almanya’nın Çin’den sipariş ettiği maskelere 3 katı fiyat vererek el koymuş, bu olayın mağduru Fransa’nın ise aynı korsan eylemini İtalya ve İspanya’nın maske siparişlerine gerçekleştirdiği iddia edilmişti. Geçmişte işçi devrimleri gören ülkeler tüm dünyaya doktor ve maske ihraç ederken, dünyanın devleri malzeme kıtlığı yaşayarak birbiriyle tepişiyor! 

Trump virüse karşı kaybettiği savaşı emperyalist saldırganlıkla telafi etmeye çalışıyor

ABD salgın koşullarında da emperyalist emellerinden vazgeçmiyor. Ülke içinde düşmüş olduğu zavallı durumun hasımlarına cesaret vermesini engellemek için askeri güç gösterileri yapıyor.

Yaklaşık bir senedir Venezuela’nın meşru başkanını defalarca devirmeye çalışan ama başarısız olan ABD, Koronavirüsü fırsat bilerek kirli oyunlarına bir yenisini daha ekledi. 26 Mart’ta alınan kararla, uyuşturucu trafiğinde rolü olduğu gerekçesi ile Nicolas Maduro’nun başına 15 milyon dolar, ekibinden 4 kişinin başına 10 milyon dolar olmak üzere toplamda 15 kişinin başına para ödülü koydu. Ardından bu operasyon kapsamında Amerikan donanması ve savaş uçakları da Karayipler’e gönderildi.

ABD namlusunun ucundaki diğer ülkeler ise İran ve Irak. İran salgını en ağır geçiren ülkelerden biri oldu. Bunda burjuva molla rejiminin politikaları kadar emperyalist ambargodan kaynaklı ilaç ihtiyacı ve tıbbi malzeme tedariğinde yaşanan sıkıntı da rol oynadı. Irak’ta ise ABD her yönüyle savaş konumlanmasına geçiyor. Irak’ta ABD askerlerinin bazı üslerden geri çekilerek buraları Irak ordusuna teslim etmesi bir geri çekilme emaresi değildi. Tam tersine ABD Irak’taki güçlerini merkezileştirdi. Elinde tuttuğu üsleri patriot hava savunma füzeleriyle tahkim etmeye yöneldi.

En önemlisi de Irak’taki hükümet krizine doğrudan müdahil oldu. Irak’taki halk isyanı içinde görevi bırakan Başbakan Adil Abdülmehdi’nin ardından hükümet kurmakla görevlendirilen Tevfik Allavi güvenoyu alamayarak görevi bırakmıştı. Daha sonra Batı emperyalizmine yakınlığı ile öne çıkan Adnan Ez-Zurfi hükümet kurma görevini aldı. ABD’nin askeri konumlanışı Sünni ve Kürt grupların yanı sıra Sadr hareketinin de desteğini alan Zurfi’nin karşısında İran’a yakın grupların muhalefetini dengelemek için bir güç gösterisiydi. Ancak ABD’nin ağırlığını koyması Zurfi’yi iktidara taşıyamadı ve o da görevi devretmek zorunda kaldı. Şu anda hükümet kurma görevini alan Ulusal İstihbarat Dairesi Başkanı Mustafa El Kazımi daha geniş tabanlı bir destek topluyor.

İki ölümcül tehlike, tek mücadele!

ABD’nin askeri güç gösterisi ne Karayipler’de ne de Ortadoğu’da Trump’ın istediği sonuçları vermiş değil. Ancak bunu ABD’nin geri çekileceğine değil daha da saldırganlaşacağına yormak gerekir. Trump, ülke içinde salgına karşı kaybettiği savaşın üzerini örtmek için başka cepheler açmaya çalışıyor. Salgını “Çin virüsü” olarak adlandıran Trump el arttırıp pasifikte yeni maceralara da girişebilir. İnsanlığın, emperyalistlerin akılcı ve sağduyulu hareket edeceğine dair en ufak bir beklentisi olmamalıdır. Hele bugün ekonomik krizle salgının bir araya gelerek emperyalist sistemi köklerinden sarsmakta olduğu koşullarda. O halde anti-emperyalist mücadele bu olağanüstü koşullar altında gündem dışında kalamaz, ikinci plana atılamaz! Tam tersine pandemi ve emperyalizm tüm dünyayı saran ve iç içe geçmiş iki ölümcül tehlikedir, bu sebeple Koronavirüs ile mücadele emperyalizme karşı mücadeleden ayrı düşünülemez.