Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi Bildirisi: Rusya Nereye Gidiyor? Ne liberalizm ne Bonapartizm, tek yol sosyalizm!

International Socialist Center Christian Rakovsky: Whither Russia? Neither liberalism nor Bonapartism but Socialism!

Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi Bildirisi

Rusya Nereye Gidiyor?

Ne liberalizm ne Bonapartizm, tek yol sosyalizm!

 

1. Liberal muhalif Navalnıy'ın Almanya'dan Rusya'ya dönüşü, tutuklanması ve bunu takiben serbest bırakılmasını talep eden kitlesel protestolar, eski Sovyetler Birliği'nin kalbinde, ABD-AB-NATO emperyalizmlerinin azami ölçüde istismar etmeye çalıştığı ve Putin'in Bonapartist baskıcı rejiminin olayları körüklemekten başka bir şey yapamadığı büyüyen bir siyasi krizi ortaya koyuyor.

Bu krizin kaynakları çok derinlerde: Sovyetler Birliği’nin çöküşünün ve kapitalizme dönüşünün ardından çözülmemiş ve giderek keskinleşen toplumsal çelişkilerde ve bunların derinleşen dünya kapitalist kriziyle etkileşimlerinde. Navalnıy meselesinin yakın gelecekte nasıl gelişeceğinden bağımsız olarak, can alıcı soru yeniden gündeme geliyor: Rusya dünyanın mevcut kaos ortamında nereye gidiyor?

Putin'in restorasyoncu rejimi, acımasız baskı araçlarını ve devasa bürokratik devlet aygıtını kullanarak, durgunluğa mahkûm ve şimdi hızla derinleşen dünya çöküşünün tehdidi altında olan, ağırlıklı olarak petrol ve gaz ihraç eden bir ekonomiye dayanan oligarşik çıkar grupları arasında istikrarsız bir statüko dengesini korumaya çalışıyor. Covid-19 salgını, krizi ve krizin yıkıcı sosyal etkilerini bir araya getirdi. Bölgelerdeki işçilerin ve halk tabakalarının, özellikle de emeklilik haklarına yönelik halk düşmanı politikalara karşı gösterdikleri hoşnutsuzluk ve yaptıkları protestolar, Navalnıy’ın siyasi faaliyetlerinden bağımsız olarak yayılıyordu.

Şu anda, Navalnıy yanlısı protestoların sosyal temeli, keskinleşen kriz, belirsizlik ve geleceğe dair beklentilere ket vuran ekonomik durgunluk tarafından sarsılan, devlet baskısını ve yolsuzlukları protesto eden, boş umutlarını burjuva liberalizmine bağlayan ve “Batı”ya hızlı bir entegrasyon sağlayan, büyük şehir merkezlerinde (Moskova, Petersburg/Leningrad, Yekaterinburg) yoğunlaşan, çoğunlukla genç öğrenci, küçük girişimci ve memnuniyetsiz oligarklardan oluşuyor. Liberalizm, ırkçılıkla birleşen milliyetçilik ve emperyalizme Batı yanlısı itaat kombinasyonunu vaaz eden bir demagog olan Navalnıy, bu bereketli hüsran alanını işliyor ve hem Rus kompradorları hem de Almanya, AB ve ABD emperyalistleri tarafından destekleniyor.

2. Yeni seçilen ABD Başkanı Joseph Biden’ın Vladimir Putin ile ilk resmî görüşmesinde, kalan son nükleer silah anlaşması START’ı (Nükleer Silahları Azaltma Anlaşması) devam ettirmek dışında, Navalnıy'ın tutuklanmasını vurgulamayı ve kınamayı unutmamış olması tesadüf değil. Bu tutum kendi başına, Navalnıy meselesinin ve Rus liberal muhalefetinin önderliğindeki protestoların, yalnızca Rus ulusal siyasetinin iç meselesi olmadığını, uluslararası boyutlara ve sonuçlara sahip olduğunu gösteriyor.

Trump ve stratejistleri Rusya ve Çin'i ABD için “başlıca stratejik riskler” olarak öne çıkarmadan önce bile, Batı emperyalizminin ve özellikle ABD’nin, Sovyetlerin dağılması sonrası terk ettiği coğrafyayı, özellikle de Rusya Federasyonu'nu hedefleyen uzun zamandır sürdürdüğü bir stratejisi vardı. Afganistan savaşının mimarı Zbigniew Brzezinski, Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından Rusya Federasyonu'nun parçalanması ve “etkisizleştirilmesi” gerektiğinde ısrar etmişti. Örneğin, Avrasya’da ve küresel ölçekte ABD hegemonyasına bir süper güç olarak kafa tutmasını ve jeopolitik risk olarak yeniden yükselmesini önlemek için sömürgeleştirilmeliydi. Eski Yugoslavya'nın 1990'lardaki savaşlarla parçalanması, NATO'nun Rusya sınırlarına doğru genişlemesi, sözde “renkli (karşı) devrimler”, Ukrayna'da AB müdahalesi ve ardından 2014'te ABD'nin kışkırttığı darbe ve Donbass'taki iç savaş, 2020'de Belarus'taki halk ayaklanmasına AB'nin karışması, Kafkasya'daki gerici savaşlar aynı mantığın sonucu. Sovyetlerin dağılması sonrası terk ettiği coğrafyaya doğru ABD-NATO politikalarında Bill Clinton’dan oğul Bush’a, ondan Obama/Biden/Hillary Clinton’a, Trump’ın Başkanlığı’ndaki büyük değişiklikten şimdiki Başkan Biden'a devam eden bir süreklilik var. Biden yönetiminde Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı’nın, 2014'teki Ukrayna darbesini Yunanistan'daki mevcut ABD Büyükelçisi Geoffrey Pyatt ile birlikte planlayan kötü şöhretli Victoria Nuland'dan başkası olmaması bir tesadüf değil.

Yeni Biden yönetiminin, ABD’nin gerileyen dünya hegemonyasının "küresel liderliğini" yeniden elde etmeye çalıştığı iyi biliniyor. Aksi takdirde Biden yönetimi, 6 Ocak 2021’de Trump’ın emri ve devlet aygıtlarının önemli bir kısmının suç ortaklığı ile gerçekleşen Kongre Binası işgalinin açıkça gösterdiği üzere, iç savaşın eşiğinde, bölünmüş bir Amerika’da herhangi bir iç dengeyi yeniden kuramaz. Biden'ın, daha önce Trump tarafından ciddi şekilde hasar verilen Avrupa-Atlantik eksenini eski haline getirmesi ve NATO'yu öncelikli olarak Rusya'ya karşı yeniden güçlendirmesi gerekiyor. Bu Rus karşıtı kampanya, ABD emperyalizminin Avrasya ve dolayısıyla Ortadoğu, İran ve tabii ki ABD'nin dünyadaki en güçlü ekonomik rakibi olan Çin üzerinde yeniden denetim kurması için hayati önemde.

Navalnıy meselesinin, küresel olarak ana akım burjuva medyası tarafından çokça duyurulan mevcut aşaması, bu somut küresel tarihsel bağlamda değerlendirilmeli, sadece liberal demokrasi ile Kremlin diktatörlüğü arasındaki yerel, ulusal bir çatışma olarak görülmemelidir. Navalnıy’ın Rusya’ya dönüşü, demokratik ilkelere inancı gösteren “kahramanca” bir eylemden ziyade ilhamını Batı'dan alan bir provokasyona benziyor.

3. Kremlin’in Bonapartist gaddar baskı rejimi ve devlet otoriterliği, küresel ve ulusal olarak tüm bu olan bitenin ortaya çıkardığı sorunun çözümü değil, sorunun ayrılmaz bir parçasıdır. Sorunun gerçek tarihsel maddi temeli, eski Sovyetler Birliği'nin, eşi benzeri görülmemiş, çözülmemiş yapısal bir krizin içine girmiş, düşüşte olan bir dünya kapitalizmiyle korkunç bir şekilde yeniden bütünleşmesidir.

Covid-19 salgınının kendisi, kapitalist hükümetler tarafından kötü yönetilmesi, kör aşı milliyetçiliği (Aralık 2020'de "Hristo Rakovski" Merkezi tarafından kınanmıştı.), insanların acı çekmesinden ve ölümünden kâr sağlamanın peşinde koşan büyük ilaç firmaları arasındaki vahşi rekabet de dâhil olmak üzere bir sosyal sistem olarak kapitalizmin, gerçek yaşamsal sürecin kendisinin en doğrudan ve acil ihtiyaçlarıyla tamamen uyumsuz hale geldiğini şüpheye yer bırakmayacak şekilde kanıtlıyor.

Rusya halklarının önündeki seçenek, devlet kontrolü altında “düzenli” bir uzlaşma ya da eski Sovyet topraklarının barbarca sömürgeleştirilmesinin yalnızca başka bir biçimini vadeden aynı dünya kapitalist karmaşasına liberal bir iltihak arasında seçim yapmak değildir.

Putin Bonapartizmi, küresel Büyük Depresyon koşullarında, giderek büyüyen toplumsal tepkilerle karşı karşıya kalan durgun, küçülen bir ekonominin kaygan zemini üzerinde duruyor. Bu rejim, kriz öncesi dönemin istikrarsız dengesini uzun süre koruyamaz. Bonapartist baskı, bir ilaç değil zehirdir, bir felaket reçetesidir.

Öte yandan, liberal demokrasi, Avrupa ve Amerika'da aşırı sağın ve faşist eğilimlerin yükselişinin gösterdiği gibi can çekişiyor. Navalnıy’ınki gibi konuyu saptıran "demokratik" demagojik konuşmalar özgürlük getirmeyecek, zorba devlet otoriterliğine alternatif olmayacak, aksine yarı-sömürge koşulları altında zorba bir diktatörlük biçimini tesis edecektir. Yeltsin'in, liberal sahte "demokrasi" ve sosyal felakete yol açan oligarşik gangsterlik yıllarının "şok terapisi" deneyimi bir trajediydi. Bu trajedi, bir maskaralık olarak bile tekrarlanamaz ancak yeni ve daha kötü bir trajedi olarak tekrarlanabilir.

 

Halkın barış, ekmek ve özgürlük elde etmesi için “sermayenin bütün kalelerine karşı bir sınıf savaşı” (Rusya Birleşik Komünist Partisi/OKP'nin kullandığı uygun bir sloganının tekrarı) yürütülmelidir!

Emekçilerin ürettiği toplumsal servetin oligarklar tarafından çalınmasına artık son, tüm oligarklar işçi denetiminde tazminatsız olarak mülksüzleştirilsin!

Halkın protestolarının bastırılmasına son! Siyasi tutsaklara özgürlük! Mahkemeler ve yargıçlar halkoyuyla tabandan seçilsin!

Birkaç sömürücü için burjuva liberal "demokrasisine" hayır, emekçi halkın çoğunluğu için işçi demokrasisi!

Bonapartizme hayır, Sosyalizm için tüm iktidar yeni gerçek Sovyetlere!

Lizbon'dan Vladivostok'a tüm halkların sosyalist birliği için kitleleri proleter enternasyonalizmi bayrağı altında seferber ederek ABD, AB, NATO emperyalist savaş planlarını bozguna uğratalım!

 

01 Şubat 2021

 

Hristo Rakovski Uluslararası Sosyalist Merkezi

 

(İlk) İmzacılar

 

EEK (İşçilerin Devrimci Partisi - Yunanistan)

DİP (Devrimci İşçi Partisi - Türkiye)

OKP (Rusya Birleşik Komünist Partisi - Rusya Federasyonu)

“Sovyetler Birliği” Derneği

MTL (Marksist İşçiler Birliği - Finlandiya)

ROR (Proleter Devrimci Yeniden Doğuş - Fransa)