Fransa işçi sınıfı 4 aydır mücadeleye devam ediyor

14 Haziran günü, Fransa’nın en büyük işçi sendikaları konfederasyonları olan CGT ve FO’nun öncülüğünde tüm Fransa’dan gelen katılımcılarla Paris’te gerçekleştirilen eylemle, Fransa bir kez daha bir milyonun üzerinde eylemciyi sokaklarında gördü. CGT’nin tüm Fransa’dan kaldırdığı trenlerin yanı sıra, büyük bir kısmı çift katlı olan 350’den fazla otobüs, işçileri çeşitli Fransız şehirlerinden Paris’e taşıdı. Sendikaların 1,3 milyonluk bir katılım olduğunu tahmin ettiği eylem için Fransız polisinin açıkladığı sayı ise 75 bin. Polisin ve sendikaların birbirinden oldukça farklı sayılar açıklaması, her ne kadar bu durumda aradaki fark dudak uçuklatacak cinsten olsa da, alışılmadık bir durum değil. Garip olan ise polisin açıkladığı sayının, sendikaların diğer şehirlerden kaldırdığı otobüs ve trenlerle gelen işçilerin sayısının dahi altında kalması. Tabii bir de tek bir Paris işçisinin, Paris üniversitelerinden, liselerinden tek bir öğrencinin de bu eyleme katılmamış olması gerekiyor!

Eylem son haftalarda alışıldığı şekilde, başlamasından kısa süre sonra polisin saldırısına uğradı. Polisin saldırısı sonrası çok sayıda kişi yaralanırken, bir başka gelişme sayesinde Fransız burjuva basını polisin akıl almaz şiddetini göz ardı etmenin yolunu buldu. Hem Fransız basını hem de iktidardaki Sosyalist Parti ve diğer patron partileri tarafından sıkça dillendirilen “ casseur” gruplar (kelime anlamı “kırıcı”, bizde kullanılan provokatör lafı gibi düşünülebilir) meselesi tekrardan, en kötü hâliyle sahneye çıktı. Bazı gruplar tarafından kadın kuaförleri dâhil küçük esnafın camları kırılırken özellikle bir çocuk hastanesinin taşlanması bütün eylemci kitlenin de tepkisini çekti. Hollande hükümeti bu gelişmeyi ileride eylemleri yasaklayabileceklerini açıklayarak, Yeni İş Yasası karşısında işçilerin eylemlerine saldırmak için bahane ederken, basın da bir hafta boyunca bunun dışında bir konu işlemedi. Paris sokaklarını dolduran yüzbinler görmezden gelinip, tek konu “casseur” gruplar olurken, bu basın kampanyasına en güzel cevabı, çocuğu söz konusu hastanede yatan bir anne verdi. Eylemin ertesi günü basına konuşan anne “Bir çocuk hastanesine saldırmak izah edilemeyecek kadar aptalca fakat bunu bahane ederek Yeni İş Yasası karşıtı hareketi terörize etmeye çalışması Hollande hükümetinin gerçek niyetini ortaya koyuyor” dedi.

Bu eylemin başarısı ile şaşalayan, devamının gelmesinden de çekinen Hollande hükümeti, Paris’te 23 Haziran’da gerçekleşecek eylemi, Fransa’da uzun yıllardır görülmeyen bir uygulama ile yasaklamaya kalktı. Paris valiliği sendikalara yürümemeyi, yalnızca bir alanda toplanmayı, yani fiili olarak eylemden vazgeçmeyi şart koşarken, sendikalar ise ne olursa olsun yürüyeceklerini söyleyerek cevap verdiler. Eylemden bir gün önce uzlaşma sağlandı ve eylem 1,5 kilometrelik komik denilebilecek kadar kısa bir mesafede gerçekleşti.

Bütün bu saldırılara, okulların kapanmasına ve işçilere karşı yürütülen basın kampanyasına rağmen, Fransız işçi sınıfının mücadele gücü ise bitmek tükenmek bilmedi. Temmuz’un ilk haftasına kadar her hafta Paris başta olmak üzere eylemler, eylemlere karşı polisin saldırıları devam etti. Hükümet ise eylemlerin etkisiyle Yeni İş Yasası’nın çeşitli kritik maddelerinden vazgeçerken, kendi saflarından gelen sarsıntıların da etkisi altında sarsılmaya başladı. Hükümetin düşürülmesi için bir güvenoyu yapılması için imza toplamaya başlayan iktidardaki Sosyalist Parti’nin “muhalif” milletvekilleri, gereken 58 imzayı yalnızca iki imza ile kaçırdılar.

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Temmuz 2016 tarihli 81. sayısında yayınlanmıştır.