Filistin’de kadınlar ölüyor, Filistin’de kadınlar savaşıyor

Armağan köşe

Siyonist İsrail Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Filistinlileri evlerinden atmaya girişti; buna karşı yükselen direniş karşısında ise sivillerin bombalanması da dahil Filistin’in her köşesine vahşi saldırılar düzenledi. 21 Mayıs’ta ateşkes ilan edilene kadar aralarında kadın ve çocukların da olduğu 243 Filistinli bu saldırılarda yaşamını yitirdi. Kadınlar ve çocuklar… Filistin’de korsan devlet işgalci İsrail’in zulmü karşısında ne acılar çekiyorlar ama aynı zamanda emperyalizmin ileri karakolu bu devletin askerlerinin karşısına nasıl da dikiliyorlar!

Bütün dünya Filistinli kadınların İsrail askerleri tarafından gözaltına alınırken darp edildiğini yazdı. Filistinli kadınlar direnişin başında saf tuttuğu için bu şiddete maruz kaldı, kalmaya devam ediyor. Mescid-i Aksa’nın ve Doğu Kudüs mahallelerinin İsrail polisi ve Siyonist yerleşimcilere karşı savunulmasında kadınlar büyük rol oynadı. İsrail’in boşaltmaya çalıştığı mahallelerdeki kadınlar buna izin vermedi. Şeyh Cerrah Mahallesi’ndeki Muna el-Kurd, “Nekbe’den bu yana bu direniş bize nenelerimizden miras, onlar yerlerinden edilmemek için mücadele etti, yurtlarını savundu şimdi sıra bizde” diyor. Meryem Afifi, İsrail askerleri tarafından gözaltına alınırken gülümsemesiyle direnişin sembollerinden biri oldu. Filistin halkının bir kez daha aynı acıları yaşadığını görmek istemediği için eylemlerde yer aldığını, direnişin bir parçasını olduğunu ifade ederek, “Biz kadınlar da eğer bu işgale karşı direnmez, haklarımızı talep etmezsek, bu topraklarda kalmak için mücadele etmezsek kim yapacak bunu?” diye soruyor. Yurdunu savunma görevini kimseye havale etmeden…

Filistinli direniş örgütlerinin attıkları roketler aşılmaz denilen “demir kubbe”yi İsrail’in başına geçirirken, kadınlar sokak sokak, mahalle mahalle mevzilerin savunulmasında işte böyle rol oynadı. Hepimiz daha önce işgal karşıtı hareketin sembollerinden biri olan, öfkesi gözlerinde ve vücut dilinde ifadesini bulan o dönem 17 yaşında olan Ahed Tamimi’yi hatırlıyoruz. Filistin’in bağrında kadınıyla erkeğiyle nice Ahed Tamimi’ler yetiştiğini zaten bütün tarih bize gösterdi, Mayıs ayında yükselen direniş de bunu bir kez daha tescilledi. Onlarla gurur duyarken seslerine de kulak vermek gerek. Ahed Tamimi özellikle Batı dünyasını ve onların kadın ve insan hakları örgütlerini Filistinli kadınların yaşadığı zulüm karşısında sessiz kalmakla, yeterince destek vermemekle eleştiriyor. Diyor ki: “Burada yaşananlar başka bir ülkede olsa, farklı bir gözle bakarlar. Başka bir yerde kadın şiddete maruz kalsa olağanüstü tepkiler verdiklerini görüyorsunuz. Çünkü bize reva görülenler normal sayılıyor. Filistinli kadının da bu şiddeti hak etmediğini ifade etsinler. Tabii ki; bu çok ağır bir durum. Çünkü bu işgalci, sömürgeci onu öldürme niyetiyle darp ediyor. Sırf hakkını savunduğu için şiddete maruz kalıyor. Onların önünde durup 'Ben evimin, toprağımın, vatanımın işgal edilmesini, sömürülmesini kabul etmiyorum' dediği için darp ediliyor. Tüm kadın hakları kuruluşlarından, uluslararası insan hakları kuruluşlarından rica ediyoruz. Filistin davamızda daha fazla yardımlarınıza ihtiyacımız var. Bizim bu davamızda istenilen anlamda yanımızda olmadıklarını görüyoruz.”

Kendi topraklarımızdaki siyasi hareketlerin ve kadın örgütlerinin Filistin konusundaki pratiğine bakınca ne yazık ki Ahed Tamimi’nin hem eleştirisinin hem de çağrısının haklı olduğunu teslim etmeliyiz. Bugün Filistin direnişine desteği büyütmek, Filistin davasının sesini duyurmak için mücadele etmek gerekirken İsrail’in saldırıları sırasında bile yeterli dayanışma ve destek yükselmiyor. Şili’de Las Tesis isimli kadın grubunun danslı gösterisi esin kaynağı oluyor ama Filistin’le ilgili sokak eylemlerini geçtik, kayda değer bir yazılı açıklama bile görmüyoruz. Daha da kötüsü ise, İsrail’in kendine meşru bir zemin yaratma amaçlı girişimlerine alet olmak. Filistin davasının sloganlarından birisidir “İsrail’e boykot, Filistin’e özgürlük”. Boykot, İsrail’le akademik, kültürel alandakiler de dâhil her türlü işbirliklerinin ve ilişkilerin kesilmesini içeriyor. Peki, biz ne görüyoruz? Vizyonunu “Kadınların güçlendiği ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı herkes için adil bir dünyaya kavuşmak için değişim yaratmak.” olarak tanımlayan Uçan Süpürge Vakfı’nın geçtiğimiz yıl düzenlediği film festivalinde İsrail’in propaganda aygıtı gibi çalışan ARTISRAEL ile sponsorluk ilişkisi kurduğunu. Uçan Süpürge bu sponsorluk ilişkisinin kesilmesi için yapılan tüm çağrıları sessizlikle geçiştirdi. Hadi o zaman düşünemediler diyelim ama belli ki pişman da olmamışlar. Zira bu yıl da Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonları ile birlikte İsrail’in Türkiye Büyükelçiliği’nin 8 Mart’ta düzenlediği etkinliğe katılıp Türkiye’de ve dünyada kadına yönelik şiddet örneklerini İsrail temsilcileriyle birlikte tartışmakta bir beis görmemişler. Filistin’de yaşananlara bugün üzülüp yarın unutmayacaksak, Ahed Tamimi’den, Filistinli kadınlardan yükselen sese kulak vereceksek o zaman yapılması gereken şey açıktır: İsrail’e boykot, Filistin’e özgürlük için mücadele. 

 

Bu yazı Gerçek gazetesinin Mayıs 2021 tarihli 140. sayısında yayınlanmıştır.