Devrimci Marksizm Ortadoğu’da, tarihsel materyalizmin izinde

Devrimci Marksizm dergisi 10-12 Mart tarihleri arasında Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen bir konferansa dört kişilik bir ekiple katıldı. Merkezi Londra’da bulunan ve son yıllarda eleştirel Marksist teorinin geliştirilmesine uluslararası çapta katkıda bulunan Historical Materialism (HM) dergisinin bu tür konferansları gittikçe artan sayıda ülkede (Britanya dışında ABD, Avustralya, Kanada vb.) düzenleniyor. Bu yıl ise Beyrut Amerikan Üniversitesi’nde yer alan BICAR (Beyrut Eleştirel Analiz ve Araştırma Enstitüsü) ile işbirliği içinde, “Ortadoğu” olarak anılan bölgede, Güneybatı Asya’nın bir ülkesinde ilk defa bir konferans gerçekleştirildi.

Beyrut HM Konferansı’nın, bazı ufak tefek örgütlenme aksaklıklarını bir kenara bırakırsak, düzenleme komitesini oluşturan az sayıda genç aydının yoğun emekleri sayesinde gerçekleştiğini belirtmek gerekir. Konferans boyunca gencinden yaşlısına, Kanadalısından Maltalısına, birçok sol aydın ve bilim insanı geniş bir konu yelpazesinde üç gün boyunca görüşlerini aktarma ve tartışma imkânı buldular.

Felsefe ve psikanalize kaçış

Ele alınan konuların ana hatlarıyla üç öbekte toplandığı görülmekteydi: Bölgenin siyasi sorunları, Hegel-Marx ekseninde tarihsel materyalizmin sorunları, Marx-Lacan ekseninde bilinç, bilinçdışı ve yabancılaşma sorunları. Bu temalar arasında bölgenin siyasi sorunlarının önemi ve güncelliği bakımından en çok tartışmayı hak ettiğine hiç kuşku yok. Öteki temaların ise son yıllarda sol akademik çevrelerde belli bir “cazibesi” olduğunu yadsıyamayız. Gelgelelim bu konferansa damgasını vuran ana eğilim bildirilerin çoğunun tartıştığı konulardan çok bu sorunları tarihsel materyalist ve sınıfsal bir perspektifte ele almak bakımından sorunlu olmasıydı. Bunda herhalde sol akademinin uzun yıllar boyunca işçi hareketine ve politik mücadele geleneğine sırt dönmüş  ve özellikle postmodern düşünce akımlarının etkisinde kalmış olmasının önemli payı olsa gerek.  

Halbuki konferansı düzenleyenler bastırdıkları program kitapçığının girişinde şöyle diyorlardı: “Bu konferans akademisyenleri, aktivistleri ve toplumun ilgili mensuplarını, Beyrut’u, Ortadoğu ve ötesinde özgürleştirici politikanın sıkıntılı mirasının eleştirel bir mekânı olarak ele almaya ve bir siyasi praksis olarak tarihsel materyalizmin olanaklılığını (yeniden) düşünmeye davet eder”.  Akademik dilin ağdalı ifadelerini bir kenara bırakacak olursak, Devrimci Marksizm dergisinin geniş bir ekiple bu konferansa katılmasının amacı tam da buydu: Ortadoğu bölgesinde tarihsel materyalizmin izinde, özgürleştirici bir politikanın olanaklarını kavramak, tartışmak ve bu doğrultuda devrimci Marksizmin sesini Ortadoğu’ya taşımak üzere verimli ilişki ve faaliyetlerin kapısını açmak.

Ortadoğu sol aydınlarının dünyası anlaşılan bugün Marx’ın Alman İdeolojisi’nde biraz da alayla anlattığı 19. yüzyıl ortası Alman felsefecilerine benziyor: Onlar nasıl “Eleştirinin eleştirisi” ile oyalanıp Britanya ve Fransa’da ortaya çıkan yeni kapitalist toplumun maddi dünyaya getirdiği değişiklikleri görmezlikten geliyor idiyse, Ortadoğu aydını da bugün gerçek dünyanın sarsıntılı gelişmelerine bir ölçüde sırt dönerek felsefe ve psikanalizin dünyasına kaçmaya, kimlik politikasına ve düşünce ve kelime oyunlarına sığınmaya yatkın görünüyor

Devrimci Marksizm’in katkısı

Her ne kadar birlikte katılmayı öngördüğümüz yayın kurulu üyesi ve yazar arkadaşlarımızın çoğu KHK’larla üniversitedeki görevlerinden uzaklaştırıldıkları ve pasaportları da geçersiz kılındığı için aramızda olamasalar da Türkiye’den Devrimci Marksizm’in dört mensubu dışında en az iki dostumuz daha konferansa katılmıştı. Oturumlardan biri Türkiye üzerine idi. Yoldaşlarımız bu oturumda “Günümüzde Türkiye Burjuvazisinin Başkalaşımı” ile “Sünni Dünya Üzerinde Hegemonya Arayışı” başlıklı bildirilerini sundular. Aynı oturumda “AKP Projesinin Merkezi ve Olumsal Öğeleri” üzerine bir başka bildiri de sunuldu. Yoldaşlarımız, diğer bir oturumda ise Ortadoğu çapında modern çağ gelişmelerine eğilen “Modern Ortadoğu Tarihinin Sürükleyici Gücü Olarak Devrim” başlıklı bildirilerini sundular.

Bildirilerin yanı sıra, en az onlar kadar önemli olan bir diğer faaliyet ise tüm konferans katılımcılarının bir araya geldiği özel oturumlarda bir stand üzerinde sergilenen Revolutionary Marxism dergisinin ilk sayısının ve derginin tanıtımını amaçlayan bir broşürün yoğun ilgi görmesiydi. Ayrıca bir yoldaşımızın ileriye dönük olarak bu konferans vesilesiyle kurulmuş olan ilişki ağını geliştirebilmek bakımından somut adımlar atılması ve bu doğrultuda örneğin acilen Türkiye’de üniversitedeki görevlerinden uzaklaştırılan tüm bilim emekçileri için bir uluslararası dayanışma platformunun HM çatısı altında örgütlenebileceği önerisi kabul gördü.  

Ortadoğululaşmak

Sonuç olarak günümüz sol akademisinin önemli buluşma platformlarından biri olan, özellikle de bu yıl Beyrut’ta düzenlenmesi nedeniyle ayrı bir önem taşıyan HM konferansına katılmakla Devrimci Marksizm dergisi olarak anlamlı bir katkıda bulunduğumuz kanısındayız. Türkiye’nin sol aydınlarının (Kürtler dışında) Ortadoğu ve Kuzey Afrika aydınları ile bağları 20. yüzyılın bir aşamasından itibaren maalesef hep çok zayıf olmuştur. Bunun tek istisnası 1960’lı ve 70’li yıllarda devrimci hareketin Filistin kurtuluş hareketi ile kurduğu ilişkidir. Bugün Ortadoğu ve Kuzey Afrika savaşlarla ve iç savaşlarla, devrimlerle ve barbarlıkla sarsılırken, Türkiye burjuvazisi ise bölgeye eskisine göre çok daha yakın bir ilgiyle yaklaşırken sol aydınların da derinlemesine bir diyaloga girmeleri acil bir görevdir.

Bütün bunlardan ayrı olarak, Ortadoğu dışından Marksist aydınların yanı sıra özellikle bölgeden sosyalist ve devrimci parti ve aydınlarla görüşmeler yapmak, ilişki kurmak ve Türkiye’nin devrimci Marksizminin sesini Ortadoğu’ya taşımak bakımından da Beyrut faaliyetinin önemli bir vesile olduğunu söyleyebiliriz. Filistin halkının kurtuluşunun temsilcileriyle ve Lübnan’ın devrimci Marksist gelenekten gelen ve gelmeyen siyasi odaklarıyla yapılan görüşmeler ve fikir alışverişi gelecek için önemli gelişmelerin başlangıcı olabilecek niteliktedir. Türkiye devrimci Marksizmi bir yandan yerlileşirken bir yandan da ülkenin ait olduğu bölgenin bütünüyle bağları sıkılaştırmak için yoğun çabasını sürdürecektir.