Davutoğlu ABD’de: Çürümüş bir analoji

Herkesçe bilinen çürütülemez doğrulara analoji denir. Analojilerin sırtına gerçek küfesi yüklenmez, onları hatırlamakta bir beis yoktur ama analojiler tarihin ne motorudur ne de imdat frenidir. Onlar sadece varsayımdır.  

Almanya’nın 1929’daki liberal dışişleri bakanı Gustav Stressemann Avrupa devletlerinin Almanya’nın politik birliği gibi bir birliğe geçişini Almanya gibi mümkün olduğunu varsayıyordu. Onu cevaplayan Trotskiy ise“Bu, kötü bir analoji değil. Fakat Stresemann eklemek zorundadır. Almanya ve onun katıksız ulusal birliğinin elde edilmesi bir devrim (1848) ve üç savaş (1864, 1866, 1870) ile sağlanmak zorundaydı…” diyordu.

Savaşlar ve devrimler tarihin kenar süsü değil, ta kendisidir. Liberal politika ısrarla mücadelelerden soyutlanmış ana/yasalarla, uluslararası antlaşmalar-kurumlarla ve Birleşmiş Milletler gibi emperyalizmin çürümüş aygıtlarının demokratikleştirilmesi temelinde veya BM çatısı altındaki antlaşmalarla dünya barışına-birliğine ulaşacağını varsayan sosyal-pasifist siyasetle emperyalist saldırganlığa meşruiyet zemini yaratır.

Kıbrıs’ta BM çatısı üzerimize çöken bir çatıdır ama hâlâ sayıklanmaktadır. Duvarları ve temeli olmayan çatı olamaz. Her seferinde çatı kelimesini kullananlar bunu unutuyorlar. Sosyalist bir Kıbrıs’tan yeniden emperyalist bir savaşın ve istilanın odağı olan bir Kıbrıs arasında bugün her şey mümkündür. Yunanistan’da faşistlerin iç savaş provası, Güney Kıbrıs’ta Altın Şafak’ın kardeş örgütü ELAM’ın gövde gösterileri ve silah eğitimi alan kadroları, Kuzey Kıbrıs’ta ortalığı birbirine katan ülkü ocakları, başı bozuk Türk jetlerinin it dalaşı yapacak jet bulamayıp kendi arasında eğlendiği savaş çığırtkanı bir şovenizm sirki varken, emperyalizmin çözüm için masaya sürüyerek getirmeye çalıştığı Kıbrıs Cumhuriyeti liderliği ile işgalci TC arasındaki eşitsizlik ikliminde her şey mümkündür! Tek bir şey mümkün değildir: BM çatısı altında silahlardan arındırılmış Kıbrıs! “BM çatısı”nda ısrar eden sosyal pasifist politika, “BM çatısı” altında silahsızlandırılmış bir Kıbrıs’a kendini bile zar zor ikna ederken, BM’nin bugün yalnızca doğal gaz-petrol ticareti için bir aracı olduğunu görmemekte ısrar edebilir. Ama “BM çatısı” çürümüş ve içi kokmuş bir analojidir.    

Sıfır sorun politikası diyerek Türkiye’nin etrafında düşman olunmayan komşu bırakmayan Sıfır Ahmet Paşa yüzünü Kıbrıs’a ve Yunanistan’a döneli çok oldu. Her konuda artık Yunanistan’ın da onayı var gibi görünüyor. (En son Türkiye’den Kıbrıs’a elektrik getirilmesi çılgın projesi!) Ekonomik anlamda iflas etmiş bir Yunanistan’ın Kıbrıs’la uğraşacak takati zaten yoktur. “Yunanistan da onaylıyor” demek, “Aman ha, Yunanistan bile onaylıyor, vatan hainliği yapıp reddetmeyin” demektir.

Ahmet Davutoğlu, başta Kıbrıs olmak üzere birçok konuyu ele almak için ABD’ye gitti. Sıfır Ahmet Paşa’nın ne dediği ve ne diyeceğinden çok ABD’nin ne dediğine bakmakta fayda var.

Hürriyet Washington temsilcisi Tolga Tanış Türkiye’den sorumlu bakan yardımcısı Victoria Nuland’ın Davutoğlu ziyareti öncesinde kendisine aktardığı bazı bilgileri paylaşıyor köşesinde. (http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/25137832.asp)

“Kıbrıs Çözümü” ara başlıklı bölümde şunlar söyleniyor:

“Amerikan tarafı için Davutoğlu görüşmesinin ağırlıklı konularından biri Kıbrıs olacak. Çünkü Nuland'ın başından beri üzerinde durduğu bir konu bu. Nuland son konuşmasında bana kalırsa ümit veren bir analojiyle, Kıbrıs'ta keşfedilen doğalgazın, 2. Dünya Savaşı sonrasında Almanya ve Fransa'yı bir araya getiren kömür ve çeliğin rolünü üstlenebileceğini söyledi.”

Burada AB örneği ile Kıbrıs’ı kıyaslamada üç tarih yanlışı vardır: Kıbrıs iki devletten oluşmaz ve iki devlet varsayımı ile Kıbrıs iki emperyalist devletten oluşmaz. Uluslararası sömürge Kıbrıs’ı, Fransa ve Almanya gibi iki emperyalist devletle kıyaslamak abesle iştigaldir. Bu iki emperyalist devletin ikinci dünya savaşı sonrasında Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu kömür birliği temelinde kurmalarının Kıbrıs’la yakından uzaktan alakası yoktur. Bu alakayı kurabilmek için Nuland gibi tarih bilmeyen bir tüccar olmanız gerekir. Kıbrıs sorunu doğal gaz ticareti meselesi değildir. Kıbrıs sorunu Kıbrıslıların kendi kaderini tayin etme hakkının emperyalistler ve sömürgeci Türkiye tarafından Kıbrıslıların elinden alınması sorunudur.

Üçüncü en büyük yanlış ise AB örneği baştan yanlış bir örnektir, çünkü çökmüş bir örnektir. Kötü bir analoji değil, diyordu Trotskiy Stressemann’ın 1929 yılındaki AB projesi için. Hatırlatıyordu: Sadece Almanya’nın politik birliği için üç savaş ve bir devrim gerekti. Avrupa Birliği şu anda bir politik iç savaş yaşıyor. Yunanistan’ın iflası “Lehman Brothers 2” vakasıdır. Ve hâlâ liberal politikacılar, hem çok kültürcülük anlamında hem “barış projesi” olarak hem politik hem de ekonomik birlik anlamında çökmüş bir Avrupa Birliği’ni Kıbrıs’a örnek gösteriyorlar.

Üstü kalsın, biz almayalım… Eşitsiz bir ticaret antlaşması barış değildir, sadece çürümüş bir analoji örneğidir.