Cenevre III, manevra iki!

Suriye savaşının taraflarını bir araya getirerek bir çözüm bulma iddiasındaki Cenevre III konferansı için ilan edilen ateşkes bu satırların yazıldığı sırada birinci ayını doldurmuştu. Şubat ayı ortasında Suriye’deki gerilimin yükselmesi dolayısıyla bir Üçüncü Dünya Savaşı’nın eşiğine gelmiş olduğumuz düşünülürse, bu durum pek de yabana atılacak bir şey değil. Ama kimse hiçbir an gardını indirmemeli.

Gerçekgazetesi, Cenevre I (2012) ve II (2014) konferanslarına “ölü doğum” teşhisi koymuş, buna karşılık Cenevre III’ün çok zorlu bir ortamda olsa da, çok kırılgan bir ateşkese yaslansa da biraz daha fazla şansı olduğunu saptamıştı. Ateşkesin bir aydır sürdürülüyor olması, tarafların Cenevre’de Birleşmiş Milletler’in (BM) Suriye için atadığı temsilci Staffan de Mistura aracılığıyla dolaylı görüşmelere devam ediyor olması, bu tespiti doğrulamış durumda.

Rusya’dan ince manevralar

Bu tespitin yapılmasına biri daha uzun vadeli, biri ise Şubat ayındaki gerilime ilişkin iki saptama temel olmuştu. Uzun vadeli olarak andığımız saptama, ABD ile Rusya’nın 2015 Eylül ayında BM Genel Kurulu öncesinde “Esad’lı geçiş, Esad’sız çözüm” formülü üzerinde anlaşmış olduğu idi. Rusya’nın Eylül sonunda Suriye’ye savaş uçağı ve asker sokması onun açısından bu anlaşmanın bir parçası idi. Rusya’nın savaşa müdahalesi, kuzeyde hem Lazkiye bölgesinde, hem de Halep’te Esad güçlerinin askeri olarak zaferler elde etmesiyle muhalefeti çok zor duruma sokunca Şubat başında gerilim aniden tırmandı. O aşamada Suud, AKP Türkiyesi’nin ve Katar’ın desteğini de alarak (biz bu üç ülkeye “Ortadoğu’nun Troykası” adını veriyoruz) Suriye’ye boylu boyunca girmeye kalkıştı. Ama ABD’den izin alamadı. Kısa vadeli saptamamız, ABD’nin Troyka’ya izin vermemekle birlikte bunu Rusya’ya karşı koz olarak oynayarak Rusya’yı tırmanışı burada durdurmaya ikna etmesiydi.

Bu plan tuttu. Rusya ise zaten Cenevre III tipi bir konferansı sonuç olarak stratejik hedefinin (Esad’sız laik bir Suriye) aracı olarak görüyordu. Ateşkes tutar tutmaz, Rusya askerini geri çektiğini açıkladı. Burada son derece ince bir mesaj vardı: istediğim an geri gelirim diyor, böylece Troyka’yı barış masasına mahkûm ediyordu; Esad’a ve rejimine ise desteğinin koşulsuz olmadığını, masada esnek olmaları gerektiğini bir kez daha söylüyordu. (Esad’ın Ekim ayında yıllardır ilk kez ülke dışına çıkarak gittiği Moskova’da, bu Esad’a zaten belli edilmişti.) Rusya’nın bu çekilme adımını açıklaması bile, durumun şimdilik kontrol altında olduğunun bir göstergesidir.

Rusya istediği an geri gelmek bir yana, çekilmekle Suriye’deki operasyonel gücünün büsbütün ortadan kalkmadığını, Eylül’den sonra kurmuş olduğu Hmeymim hava üssünün kendisine yeterli bir müdahale kapasitesi sağladığını, Mart sonunda tarihi Palmira kentinin rejim güçlerince DAİŞ’ten geri alınmasında oynadığı hava desteği rolüyle zaten kanıtlamıştır.

Suudi Arabistan ve AKP’den askeri manevralar

Başlıkta sözünü ettiğimiz iki manevra, Rusya’nın bu ince siyasi manevraları değil. Ateşkes başladıktan sonra bölgede iki çok önemli askeri manevra yapılmıştır. Bunlardan biri “Kuzey’in Gök Gürültüsü” adını taşıyor. Kendi topraklarında düzenlenen bu manevrayı Suud “bölge tarihinde yapılan en büyük tatbikat” olarak lanse etti. Aralık ayında Riyad’da kuruluşu ilan edilen “Teröre Karşı İslam İttifakı”nın ilk ortak adımı bu. Aralarında nükleer güç Pakistan, Arap dünyasının en büyük ülkesi Mısır ve NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip olan Türkiye de olan 20 Sünni İslam ülkesi Suudi Arabistan’ın Yemen savaşı devam ederken kuzeyinde de bir savaş verebileceğini kanıtlamak için düzenlediği bu manevraya destek verdi. Bu manevra Suriye savaşının, Suriye savaşından ibaret olmadığını yeniden hatırlatıyor. Esas mesele, Suud ile İran arasında Ortadoğu’nun petrol rantı üzerine maddi çıkar mücadelesinin ideolojik biçimi olarak Sünni-Şii mezhep savaşı tehlikesi. Bu tehlikeyi Tayyip Erdoğan’ın Sünni âleminin “reis”i olma hayalleri de körüklüyor. Suriye’de ateşkesi de, Cenevre III’ü de bitirebilecek en önemli dinamik bu.

 “Kuzey’in Gök Gürültüsü”, adına rağmen, Türkiye açısından güneyde kalan bir bölgenin işi. Ateşkesin ve Cenevre’de görüşmelerin sürdüğü Mart ayı içinde Türkiye de tarihinde ilk kez Ukrayna ile birlikte kendi kuzeyinde, Karadeniz’de bir askeri manevra düzenledi. Ukrayna’nın 2014 başında Maydan olaylarından sonra Kırım’ın Rusya tarafından ilhakı ve Ukrayna’nın doğusundaki iç savaş dolayısıyla Rusya ile çok derin sorunlar yaşamakta olduğu biliniyor. Bu yılın Şubat ayında Türkiye ile Ukrayna arasında ortak askeri araç ve silah üretimi konusunda bir anlaşma imzalandıktan sonra Mart ayı içinde yapılan askeri tatbikat, AKP hükümetinin Rusya ile Suriye üzerindeki mücadelesini şimdi de Karadeniz’e taşımaya karar verdiğini gösteriyor.

Gerçekgazetesi geçen sayısında sormuştu: “Türkiye Üçüncü Dünya Savaşı’nı çıkaran ülke mi olacak?” Tayyip Erdoğan ve AKP bu soruya olumlu cevap verme yolunda kararlı biçimde yürüyorlar! Evet, Suriye’de bir aydır ateşkes devam ediyor. Evet, Cenevre III şimdilik sürüyor. Ama kimse tehlikenin korlarının derinden derine yanmakta olduğunu görmezlikten gelmesin.

 

Bu yazı Gerçek Gazetesi'nin Nisan 2016 tarihli 78. sayısında yayınlanmıştır.