Ahir zaman Hitler’leri!

Almanya’da PEGIDA diye bir siyasi odak son aylarda ciddi bir yükseliş gösteriyor. Bu odak şimdilik bir siyasi parti değil, bir hareket. Adı Türkçe’ye “Batı’nın İslamlaştırılmasına Karşı Avrupa Yurtseverleri” olarak çevrilebilir. Almanya’daki ana göçmen grubunun Türkiye kökenli Türkler ve Kürtler olduğu hatırlanacak olursa, bunun anlamı açık: hareket göçmen ve azınlık düşmanı. Bu hareket, 2014 Ekim ayından bu yana her hafta Almanya’nın Dresden kentinde gösteriler düzenliyor. Gösteriler küçük ölçekli başladı, ama sonunda katılanların sayısı 20 bine yaklaştı. Daha önemlisi, Almanya’nın diğer bölgelerinde ve başka orta Avrupa ülkelerinde (en başta Avusturya ve Hollanda’da) PEGIDA hareketleri örgütlemeye girişenler oldu.

Ocak başındaki Charlie Hebdo katliamı PEGIDA için gökten düşen bir armağan gibi görülebilir. Avrupa’nın “İslamlaşması”na karşı mücadele eden bir ekip kendisine başka nasıl daha iyi bir siyasi ortam bulabilir ki? Bu yüzden katliamdan sonra gözler PEGIDA yürüyüşlerine döndü. Ama planlanmış olan ilk yürüyüş, DAİŞ’in (IŞİD) hareketin liderlerinden birini ölümle tehdit ettiği iddiasıyla iptal edildi. DAİŞ bunu yapmayacak bir örgüt değil. Ama PEGIDA’nın da dikkati kendi üzerine çekmek için, İslamcıların nasıl özgürlük düşmanı olduğunu anlatmak için ya da mazlum pozuna bürünmek için tehdit iddiasını uydurmuş olması da gayet mümkün.

Yukarıda PEGIDA’nın son aylarda ciddi bir siyasi yükseliş gösteriyor olduğunu söyledik. Yoksa “gösteriyordu” mu demeliydik? Hareket tam bu yükseliş aşamasında iken budala liderinin geçmişte yaptığı bir hata bir çuval patatesi berbat etti! Ne zaman olduğu belli değil, Lutz Bachmann adındaki bu hırsız (bildiğimiz adi hırsız!) kendi suratını Hitler’inkine benzetmeye çalışarak (ne kadar benzediğine yukarıdaki resme bakarak siz karar verin!) sosyal medyada endam gösterdi! Tabii Hitler Almanya’da hâlâ (biz şimdilik diyelim!) ciddi bir tabu olduğu için muazzam bir tepki gördü. Hareket daha fazla yıpranmamak için Bachmann’ı liderlikten istifa ettirdi.

Bu olaya bakıp Avrupa’daki milliyetçi, ırkçı, göçmen ve Yahudi düşmanı hareketlere gülebilirsiniz. Hatta Marx’ın Hegel’den hareketle söylediği sözü hatırlayabilirsiniz: Hegel tarihte her olay iki kez yaşanır demişti. Marx Louis Bonaparte’ın 18 Brumaire’i başlıklı risalesinde ekliyor: ilkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak! Yukarıdaki fotoğrafa bakınca bu sözü hatırlamamak mümkün mü?

Gülmesine gülelim de, ciddiyeti de elden bırakmayalım. Marx yukarıdaki latifeyi yaptıktan sonra Napolyon Bonapart’ın gölgesi ya da karikatürü gibi duran Louis Bonapart adlı diktatörü “Bonapartizm” kavramı aracılığıyla bir siyasi rejime adını verecek kadar ciddiye alıyor. Sosyal medyada Hitler olayı da gülünçtür ama çok önemlidir. Önemi Lutz Bachmann denen politikacı karikatürünün çok ötesindedir. İçinden geçmekte olduğumuz Üçüncü Büyük Depresyon döneminde krizin merkezi olan Avrupa topraklarında faşizmin çok ciddi bir potansiyeli olduğunu bize göstermektedir. Nasıl mı?

Proto-faşizm

Bakın, 2014 Mayıs ayındaki Avrupa Parlamentosu seçimlerinde kiminin “aşırı sağ”, kiminin “sağ popülist” gibi adlarla andığı, ama hemen hemen herkesin hakkında konuşurken “faşist” kelimesini kullanmaktan kaçındığı çok gerici birtakım hareketler, bu sitede çok vurgulanmış olduğu gibi, büyük bir başarı kazandı. Britanya’daki UKIP (Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi) veya Fransa’daki FN (Ulusal Cephe) hakkında konuşurken burjuva yorumcular, hatta post-Leninist sol bile “faşist” kavramından uzak duruyor. Bu hareketlerin Almanya’daki karşılığı gibi görülebilecek “Alternative für Deutschland” (Almanya İçin Seçenek) de benzeri bir muamele görüyor.

Biz ise Yunanistan’daki Altın Şafak ve Macaristan’daki Jobbik gibi açıkça Nazi sembollerine sahip çıkan ve (sembollerden daha da önemli olarak) çeteleriyle (milisleriyle) terör saçan hareketleri düpedüz faşist ya da aynı anlama gelmek üzere Nazi hareketler olarak nitelerken, yukarıda adı geçen (ve İsveç’ten Avusturya ve İtalya’ya kadar başka ülkelerde de karşılıkları olan) türden hareketlere “proto-faşist” (ya da “ön-faşist”) sıfatını takıyoruz. Neden? Çünkü bu hareketler, hızla faşist birer harekete dönüşme ya da bir yeniden kümelenme yoluyla faşist bir hareketi doğurma potansiyeline sahip.

Gayet saygın bir dil kullanmakta olan Alternative (Almanya İçin Seçenek) hareketi, bu olaylar olmadan hemen önce PEGIDA ile görüşmeye oturacaktı. Yani bunlar aynı alanı paylaşan, aynı sorunların ürünü olan, aynı duyarlılıklara oynayan hareketler. Kimi daha açıkça ırkçı ve gerici, kimi daha saygın durmak istiyor. (Fransa’daki FN de iktidara yaklaştıkça eskiden hiç olmadığı kadar saygın görünmek istiyor.) Ama kumaş aynı. Aynı yolun yolcusu bunlar. İşte saygın Seçenek hareketinin kendine muhatap kabul ettiği PEGIDA’nın bir numaralı liderinin siyasi bilinçaltı Hitler bozuntusu fotoğrafla ortaya çıktı!

Hıristiyan nüfusun ağırlıklı olduğu Batı dünyası, tekfirciliğin ve mezhepçiliğin pençesine düşmüş olan İslam ağırlıklı coğrafyaya uygarlık dersi vereceğine, modern çağın gördüğü en büyük barbarlık olan Nazizmin önderi Hitler’i hortlatmaya çalışan hareketlerin kendi toplumundan fışkırmakta olduğunu görüp kendi kapısının önünü temizlese daha iyi olur!

Biz kendi işimizi kendimiz yaparız! Yardıma ihtiyacımız olursa da proletarya enternasyonalizmi ilkeleri ve metotları gereğince Batılı dostlarımızdan yardım isteriz! İş ki siz de kendi barbarlarınızı barbar olarak görün, cepheden karşınıza alın!

Charlie Hebdo’dan bir Hitler kapağının tam zamanıdır!