Kürt halkı projesini açıkladı! Saygı duyalım, tartışalım!

Kürt halkının demokratik özerklik projesini açıklamış olmasına saygı duymak ve projeyi derhal tartışmaya geçmek gerekmektedir. Projenin içeriğinden bağımsız olarak, devletin bu projeyi açıklayanları sindirmeye, ezmeye çalışmasına ikirciksiz karşı durmak şarttır.

Geçtiğimiz günlerde, Kürt halkının demokratik kitle örgütlerinin ortak platformu durumundaki Demokratik Toplum Kongresi (DTK) farklı kesimlerden siyasetçi, akademisyen ve gazetecileri bir araya getiren bir çalıştay düzenleyerek Demokratik Özerklik Projesi taslağını sundu. Bu taslak, Kürt hareketinin Türkiye’den ayrılarak bağımsız bir devlet kurma hedefinden vazgeçtiği 90’lı yıllardan bu yana, hareketin taleplerinin en somutlaşmış hali olma özelliğini taşıyor.

Yıllardır süren bir mücadele içerisinde ağır bedeller ödemiş olan Kürtler bugün, ayrı bir halk oldukları, kendilerine ait ayrı bir anadiline sahip oldukları gerçeğini bu mücadele sayesinde kabul ettirmiş bulunuyorlar. Bu noktadan sonra, Kürtlerin kendi geleceklerine dair ana projelerini sunmalarını engellemeye soyunmak demek, açıkça sömürgeciliği savunmak demektir. Bunun gerici bir politika olması bir yana, uygulanması da son derece zordur.

Bundan sonra Kürtleri zorla sindirmeye çalışmak demek, geçmişte olduğundan belki de kat kat fazla kan dökmeyi göze almak demektir. Siciline bakıldığında devletin bunu asla göze alamayacağı söylenemez fakat, alırsa işinin son derece zor olacağı, bugün siyaset sahnesinde yer alan hâkim sınıf partilerinin büyük krizlerle karşılaşabileceği ortadadır. Böyle bir tablo askeri müdahaleye de kapı açabilecektir. Genelkurmay’ın Kürt hareketinin iki dilli yaşam talebi karşısında, uzun bir aradan sonra siyasi nitelikli bir açıklama yayınlaması, gerektiğinde buna yeltenebileceğinin de bir işareti sayılabilir.

Hal böyleyken Kürt halkının demokratik özerklik projesini açıklamış olmasına saygı duymak ve projeyi derhal tartışmaya geçmek gerekmektedir. Projenin içeriğinden bağımsız olarak, devletin bu projeyi açıklayanları sindirmeye, ezmeye çalışmasına ikirciksiz karşı durmak şarttır.

Demokratik özerklik projesi neleri içeriyor?

Kürt hareketinin somut olarak açıkladığı demokratik özerklik projesi henüz bir taslak niteliğini taşıyor. Demokratik özerkliğin tam olarak ne olduğu, kapsamının ve sınırlarının ne olduğu, somut ekonomik, siyasi ve hukuki boyutlarının neler olduğu, nasıl hayata geçirileceği tam bir netlikle açıklanmıyor.

Kimileri bu belirsizlikleri Kürt hareketi aleyhine kullanmaya çalışıyor. Oysa Kürt hareketinin yola her yönüyle netleşmiş bir projeyle çıkmamayı tercih etmesinin altında muhtemelen, hareketin bugüne kadar, çözümün nasıl olacağından ziyade çözme iradesinin gösterilmesine başlangıçta daha büyük bir önem atfetme yaklaşımı yatıyor. Bu iyimser yaklaşım şimdiye kadar devlet tarafında karşılığını göremediği içindir ki hareket bir adım daha atarak ortaya bir proje atmayı, bunu tartıştırmaya çalışmayı seçmiş bulunuyor.

Bu kaydı göz önüne aldıktan sonra demokratik özerklik projesinin ana hatlarına göz atmakta fayda var. Projenin bugünden belli olan ayırıcı yönü, özerkliğin yalnızca Kürtler için değil bütün bir toplum için öneriliyor olması. Açıklanan taslakta yazmasa da, Kürt hareketinin temsilcilerinin zaman zaman yaptığı açıklamalar özerklik projesinin, Avrupa Konseyi’nin “Yerel Yönetimler Şartı”na dayandırıldığına işaret ediyor. 

Bu çerçevede Türkiye’nin eyalet benzeri yeni yerel yönetim birimlerine ayrılması önerisi savunuluyor. Böylece yerel yönetimlerin güçlenmesi yoluyla toplumun kendi kendini yönetme olanaklarının artmasıyla demokratikleşmenin sağlanacağı ve bu sayede Kürtlerin de kendilerini ilgilendiren konularda daha fazla söz sahibi olmasıyla Kürt sorununun çözüme kavuşabileceği düşünülüyor. 

Dolayısıyla taslak, Türkiye geneli için köklü bir yerel yönetim reformu önerisini gündeme getirse de, ayrıntıda daha ziyade, bu yeni yerel yönetim düzeni içerisinde Kürtlerin sorunlarının nasıl çözüme kavuşturulabileceğine dair ana noktalar sıralanıyor. Bu çerçevede Kürtçenin nasıl korunup geliştirilebileceği, Kürtlerin kendi kendilerini savunma haklarının nasıl sağlanabileceği, uluslararası alanda kendilerini nasıl temsil edebilecekleri, uluslararası hukuk içerisinde tanınmalarının nasıl sağlanacağı gibi konulara odaklanılıyor. 

Taslağın önemli noktalarından birini de demokratik özerkliğin ekonomik boyutu oluşturuyor. Taslakta kapitalizmin kâra dayalı, tekelci bir ekonomik model olduğu eleştirel bir biçimde açıklanıyor ve demokratik özerklik altında kaynakların insan ihtiyaçlarını esas alarak yaratılıp dağıtılacağı vurgulanıyor. Bu bağlamda adı anılmamakla birlikte sosyalist ekonomiyi çağrıştıran bir tarif yapılıyor. Ayrı veya özerk bir devlet fikrine dayanmadığı, tersine bu fikri karşısına aldığı için taslak, siyasi ve ekonomik bakımdan halkın kendi kendini yönettiği komün tarzı bir yapıyı tasvir ediyor. 

Demokratik özerklik projesi gerçekleşir mi?

Kürt hareketinin, yukarıda kabaca özetlemeye çalıştığımız demokratik özerklik projesini bu yazı çerçevesinde bütün yönleriyle tartışmak elbette mümkün değil. Ancak projenin zayıf yanları olarak gördüğümüz birkaç önemli boyutuna işaret edebiliriz. Birincisi, demokratik özerklik projesi bir yandan Avrupa Birliği’nin tamamen piyasacı zihniyete dayanan yerel yönetim anlayışını kendisine bir dayanak olarak alırken, diğer yandan da ancak bir devrimle mümkün olabilecek bir özyönetim ve ortaklaşa yaşam fikri, devletle müzakereler sonucunda elde edilebilecek bir şeymiş gibi savunuluyor. Taslağın bu noktasındaki belirsizlik özel bir önem taşıyor. Çünkü sonuç, beklenenin tersine, Kürt illerinde kamu hizmetlerinin verilememesi, halkın eğitim, sağlık gibi en temel ihtiyaçlarının devletçe karşılanması gerekirken piyasanın vahşi kurallarına emanet edilmesi olabilir. En azından AB’nin yerel yönetim anlayışı tamamen bu yöndedir. 

İkincisi, Kürt sorununun sadece Türkiye’yi ilgilendiren değil, bütün bir Ortadoğu’yu bağlayan uluslararası bir sorun olduğu unutulmamalıdır. Taslakta, Kürtlerin yaşadığı diğer parçalarla “demokratik ve özgür ilişkiler” kurulacağından söz ediliyor. Fakat bugünün uluslararası siyasi sisteminde, bunun bir temenniden öteye geçmesi olanaklı değil. Dolayısıyla taslağın bu bakımdan soruna uzun vadeli bir çözüm önerisi getirdiğini söylemek zor.

Bugün öncelikli görevimiz Kürt halkının özgürlük talebi anlamına gelen bu demokratik özerklik projesinin tartışılabilmesini sağlamada Kürt kardeşlerimizle büyük bir dayanışma içerisinde olmak. Bunu sağlayabildiğimiz ölçüde bu projenin Türk ve Kürt işçilerine ve ezilen Kürt halkına ne getirip ne götüreceğini somut olarak tartışma şansı bulabiliriz.